ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2769
Yazar: C.Yakup ŞİMŞEK
T D K’NİN İZDÜŞÜMLERİ

TDK’nin Üçüz Çocukları: İzdüşüm, İzdüşümü, İz düşümü

Son günlerde şu “izdüşüm” kelimesini sıkça duymaya başladım.
Kafama takıldı.
“İzdüşüm” nerden geliyordu, neyin nesi, kimin fesiydi?
TDK sözlüklerinde bu söz hakkında neler vardı?
Aldım feneri, şu herkesin lakırtısını ettiği “izdüşüm”ün izine düştüm…
Vay düşmez olaydım!..

Niye mi? Ben yalnızca bir kelimenin peşindeyken karşıma onun kılığında en az üç tane söz çıktı:
1. izdüşüm
2. izdüşümü
3. iz düşümü
.
Evet, TDK’miz gecesini gündüzüne katıp üretmiş, birbirine benzer üç kelime türetmişti.

(Aslında dördüncüsünü de yapabilirdi: iz düşüm. Demek ki bunca iş güç arasında onu unutmuş.)
Şimdi ben bunların hangisinin peşine düştüm?.. Cevap: Açmaza düştüm.
TDK’nin sözlüklerinde hepsine ayrı ayrı fener tuttum; meğer üçü de aynı manaya geliyormuş.


Kelimelerin İmlası Neden Değiştiriliyor?
Peki, bir kelimenin TDK imla kılavuzlarında, sözlüklerinde acaba neden üç ayrı imlası (izdüşüm / izdüşümü / iz düşümü gibi) olur?..
Bir kelimenin bir doğru şekli yok mu? Bu şekil, yıldan yıla değişir mi? 
İki-üç farklı imlaya sahip olmuş olan kelime sadece “iz düşümü” değil… İmlası çeşitlilik gösteren daha belki yüzlerce kelime var. Hele birleşik kelimeler ve düzeltme işaretli kelimeler… TDK’nin imla kılavuzları bu bakımdan incelenmeye değer. Başka bir zaman bunu da yapmayı düşünüyorum. Aslında TDK’miz imlasını değiştirdiği kelimelerin bir listesini lütfedip imla kılavuzlarına eklese veya internet sayfalarında istifademize sunsa ne iyi olurdu!  
TDK’nin imla kılavuzlarına baktım. 1985 baskılı İMLÂ KILAVUZU’nda “iz düşümü” ve “iz düşümlü” kelimeleri var. 1996-2005 yıllarında geçerli olan İMLÂ KILAVUZU’nda “iz düşümlü, iz düşümsel, iz düşümü, izdüşüren” sözleri mevcut… 2005’te yenilenip değiştirilmiş YAZIM KILAVUZU’nda da “iz düşümlü, iz düşümsel, iz düşümü, izdüşüren” kelimeleri bulunmakta… TDK’mizin 1960’lı ve 1970’li yıllara ait sözlüklerinde en çok tercih ettiği şekil: izdüşüm.

TDK’miz lego mu oynuyor acaba?.. (O da haklı; çünkü lego hakikaten eğlenceli bir oyundur: Yapıştır, tekrar ayır, sonuna bir şey ekle vs…)

Acaba “izdüşüm” eski TDK’mizin tercihi de “iz düşümü” yenisininki mi? Tam öyle değil galiba. Çünkü “izdüşüm” imlası, mesela 1963 tarihli Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu’nda (yani eski TDK zamanında) da 2000 tarihli Matematik Terimleri Sözlüğü’nde (yani yeni TDK devrinde) de vardı. Kelimenin isim tamlaması yapısında, fakat bitişik yazılanı (izdüşümü) yine 1963’lü Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu’nda geçiyordu; ayrı yazılan şekli (iz düşümü) de yeni TDK devrinde çok kullanılıyordu.
(TDK’lilere sual: “İz düşümü”nü isim tamlaması kalıbında imal ettiniz; peki şu “izdüşüm”ün kalıbı ne ola? TDK’nin hangi dil bilgisi kitabında bunun cevabı var?)   

 

Türkçede Ne Zamandan Beri “İzdüşüm” Var?

1901’in KAMUS-I TÜRKÎ’sinde olmayan “izdüşüm”ü 1928’in İmlâ Lûgati’nde de bulamıyoruz.

O tarihlerden evvelki Türkçemizde “iz” vardı, “düşmek” de vardı; ama “iz düşüm” diye bir kelime yoktu. “Olmayan kelime nasıl var oldu?” diye soranlar olacaktır. Cevap basit: “Olmayan kelime, imal edildi.” Yani bu “izdüşüm” kelimesi Türkçenin “yapma, suni” kelimelerinden… (Türkçemiz sahip olduğu “yapma, suni” kelimeler sayısı bakımından dünya şampiyonudur.)

Peki, Türkçede o yıllardan evvel “izdüşüm” yerine ne kullanılıyordu? Cevap: “irtisam” veya “mürtesem”… KUBBEALTI’nın neşrettiği MİSALLİ BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK’ün “irtisam” maddesinde iki misal var:  

“Fakat satıhların garip irtisamları, nâgehânî inkisarları, burasını ağaçlardan ziyade süslüyor.” (H. Ziya UŞAKLIGİL) “Bütün sahil, en ufak hutut-ı eşkâline kadar bir kat’iyyet-i irtisamla aksediyordu.” (Mehmed Rauf)
Şemseddin Sâmî’nin KAMUS-I TÜRKÎ’sinde “irtisam” maddesi açıklanırken hendese (geometri) tabirleri olarak irtisâm-ı sathî, irtisâm-ı ufkî ve irtisâm-ı amûdî sözleri de geçer. Hakikaten iyi bir lügatçi olan Şemseddin Sâmî, 1905 baskılı KAMUS-I FRANSEVÎ’sinde “projeksiyon” kelimesini izah ederken o günkü “irtisam”ın, bugünkü “izdüşüm”ün geometri “terim”i olarak sağlam bir tarifini de yapmıştır: “Bir cismin kavâid-i hendesiyyeye tatbîkan bir sathın üzerine tasvîri; resim, irtisâm.” (Bir de TDKmizin Güncel Türkçe Sözlük’teki tarifine bakalım: “İz düşümü düzlemi denilen bir düzlem üzerinde, bazı geometri kurallarına uyularak bir cismin gösterilmesi, irtisam, mürtesem.” Şemseddin Sâmî’nin tarifi hem daha kısa hem de – bana göre – daha açık…)
OXFORD’un AN ENGLISH-TURKISH DICTIONARY sözlüğü, 1968 baskısında bile “projection” kelimesini “izdüşüm”le değil “irtisam”la karşılamıştır.  

Dr. Nevnihal BAYAR’ın hazırladığı AÇIKLAMALI YENİ KELİMELER SÖZLÜĞÜ’nden öğrendiğimize göre “iz düşümü” tabirinin geçtiği ilk kaynak, Atatürk’ün yazdığı Geometri kitabıdır. (Kitabın kendisine bakma imkânım olmadı; dolayısıyla Atatürk’ün, “izdüşüm, iz düşüm, izdüşümü, iz düşümü” şekillerinden hangisini tercih ettiğini bilmiyorum.)  

TDK 1941 yılından itibaren bu kelimeyi kullanmaktadır.
TDK’nin 1941’de çıkarttığı TÜRKÇE TERİMLER CEP KILAVUZU’nda matematik “terim”leri olarak üç kelime geçiyor: 1. izdüşel (irtisamî yerine) 2. izdüşüm (irtisam yerine) 3. izdüşürmek (irtisam ettirmek yerine) (NOT: Aynı sayfada gözüme çarpan “izomeri, izomerili, izomerisel” kelimelerinin de Türkçe olduğunu bilmiyordum. Onlar da “izdüşüm” ve benzerleri gibi “iz” kökünden mi yapıldı acaba?)

Toparlayalım: 1940’lardan evvelki yıllarda Türkçemizde “izdüşüm” kelimesi yoktu.
Tabii, “iz düşümlü” de yoktu,  “izdüşüren, izdüşüreç, izdüşel” de… “İz düşümsel” ise zaten asla olamazdı. Hele “özeksel izdüşüm, koşut izdüşüm, dikey izdüşüm, toparsal izdüşüm, altuzaya izdüşüm” – kulağınızı tırmaladığım için kusura bakmayın - gibi sözleri bilen, anlayan, kullanan veya işiten… Mümkün mü? Bu acayip şeyler TDK’nin çok sonraları matematik “terim”leri olarak imal edip piyasaya sürdüğü lakırtılardı.

TDK, Bunları Neden Yaptı?

Bu satırları okuyanlar, “TDK bunları nerden ve niçin çıkarıyor acaba?..” diyebilir. Ah bilseydim!..
Fakat şunu biliyorum ki, TDK ilk kurulduğunda Arapça asıllı bütün sözleri Türkçeden koparıp atmak istemişti. “İrtisam, teressüm” kelimeleri de Arapça asıllıydı; onları unutturmak için de yerlerine “izdüşüm” çıkarılmıştı.  
İrtisam, teressüm” deyince aklıma “ressam, resmî, resmiyet, resmen” kelimeleri de geldi. TDK bunlara da “öz Türkçe” karşılıklar bulmuş muydu? Çünkü bunlar da “irtisam, teressüm” gibi Arapça asıllıydı; üstelik aynı kökten geliyordu: resim > resm > rsm.  Evet, TDK daha 1935’te “resim, resmî, resmiyet, resmen” kelimelerine de “öz Türkçe” karşılıklar bulmuştu.

TDK’nin Ölü Doğan Kelimeleri

1935’in ilk aylarında (O zamanki adı T. D. A. K. yani Türk Dili Araştırma Kurumu idi.) TDK tarafından hazırlanıp bastırılan OSMANLICADAN TÜRKÇEYE CEP KILAVUZU’na göre işte o karşılıklar:
Resm = 1. (Tasvir anlamına) Resim, sınay; 2. (Bilvasıta vergi anlamına) baç; 3. (Usul ve âdet anlamına) Törü
Resmî = uluşal
Resmiyet = uluşallık
Resmen = uluşalca
(Bunların hiçbiri tutmadı; hepsi ölü doğdu. Tabii ki “resim” hariç… Onu TDK çıkarmadı, o zaten vardı.)
Aynı kılavuzda “irtisam etmek” sözüne de bulunmuş karşılıklar vardı: “sınaylanmak, resmi düşmek”. (TDK, mademki “irtisam etmek” karşılığında “sınaylanmak” demiş; o hâlde “irtisam” yerine “sınaylam” da diyebilirmiş.)
Demek ki “izdüşüm”ü henüz bulamamışlardı.

Ressamın Öz Türkçesini Bulamamışlar

Bulamadıkları diğer şey de “ressam”ın “öz Türkçe” karşılığı idi. Ne olmuştu; yel yeperek yelken kürek, ipi sapı olmayan kelimeler uydurmaya çalışırken gözden mi kaçırmışlardı?

TDKtasvir” manasındaki “resim” için “sınay” diye bir kelime yaptıysa “ressam” için neden “sınaycı” dememiş? Hatta “sınayman” da diyebilirdi. Böylece Avrupaî havalı bir kelimemiz daha olurdu. (Ben eminim ki TDK heyetleri "ressam”a da karşılık bulmak için kendilerini çok zorlamışlardır. N’eylersiniz, “uydurmak” da kolay bir iş değil…)              

(Sevgili TDKciğim!.. Serinde o sevda küllenmediyse, “Öz Türkçe” aşkına şu “ressam”ı kovmak için bir sözcük bulalım!” diyorsan biz ne güne duruyoruz? Şimdiii, “sınay”ı tutturamadığımıza göre “sınaycı” da olmaz… Başka bir şey bulmalı... Hımmm… Tamam, buldum: “çizmen”… Ne o, beğenemediniz mi? O hâlde “çizinçmen” olsun. Buram buram Cep Kılavuzu koktu vallahi!..

Bunlar Türkçenin yapısına uymaz.” mı dedin? Neden uymayacakmış? Benim bulduklarımın seninkilerden ne farkı var ki: çizelge, çizem, çizemsel, çizenek, çizge, çizit? Evet, bunlardan nesi eksik? Neyse, ele güne karşı tartışmayalım.)

İrtisam”ı “İzdüşüm” Yaptık da Ne Oldu?

Aklıma takılan bir başka sual de şu: TDK acaba “irtisam”ı bitirerek, yerine de “izdüşüm”ü getirerek bize ne kazandırmış oldu? “İzdüşüm” hiç çıkarılmayıp yerine hâlâ “irtisam” kullanılıyor olsaydı bunun ne zararını görürdük? Mesela matematik, geometri, fizik, istatistik, jeoloji vs. derslerindeki o bahis daha mı zor anlaşılacaktı? Adını “izdüşüm” olarak değiştirince o mevzular daha açık ve kolay bir hâle mi geldi?
Bu suallere kim, hangi pedagojik, sosyolojik veya psikolojik temele, ciddi araştırmaya dayanarak cevap verebilir?
- Ama “irtisam” Arapça... Çocuklar onu zor anlardı…
- Ama öz Türkçesini bulmak varken niye Arapçasında ısrar edecektik ki?
- Canım, olan olmuş, ölen ölmüş bir kere, neyi tartışmak istiyorsun?

Hayır, hayır… Yukarıdaki gibi, vasat zekâ mahsulü, kalıplaşmış ve ezber cümlelere karnım tok…


TDK
’nin “İzdüşüm” Yetersizliği

TDK’mizin kelime imalatı yapmasına, imal ettiği kelimelerin yapı ve imlasını değiştirmesine alıştık, bu huyunu kanıksadık. Fakat, hiç olmazsa kendi çıkardığı kelimelere doğru, anlaşılır, hatasız, sağlam ve tatminkâr açıklamalar yapabilseydi!.. 

Türk Dil Kurumu’nun resmî internet sitesinde hizmete sunmuş olduğu sözlüklerde “izdüşüm” ve “iz düşümü” kelimelerine baktım. Maalesef, TDK’miz bu sözlerin açıklamasında acemi ve yetersiz… Acemilik ve yanlışlarını aşağıda izah edeceğim. Evvela, “iz düşümü”nün yazılmamış manası üzerinde duralım.
(Bu hususta TDK’mize fazla yüklenmeyelim; çünkü KUBBEALTI’nın ve D. Mehmet Doğan’ın sözlükleri de bu bakımdan yetersiz… Onlarda da “iz düşümü”nün yalnızca “terim” manalarını bulabiliyoruz.)    
Şöyle ki: Artık “izdüşüm” veya “iz düşümü” kelimeleri bir “terim”den ibaret değildir; “terim manalarının yayılıp genişlemesi ile “iz düşümü” artık günlük dilin bir parçası hâline gelmiştir. Dolayısıyla da günlük dildeki manası tespit edilip sözlüklere eklenmelidir.

TDK Büyük Türkçe Sözlükte karşımıza 9 tane farklı “izdüşüm” maddesi çıkıyor. Büyük Türkçe Sözlük linkiyle ulaştığımız 9 ayrı “terimler sözlüğü”nde TDKizdüşüm” için “terim” olarak mana vermiş. (1. Bilgisayar Terimleri Karşılıklar Kılavuzu 2. Ekonometri Terimleri Karşılıklar Sözlüğü 3. Fizik Terimleri Sözlüğü 4. Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü 5. İstatistik Terimleri Sözlüğü 6. Matematik Terimleri Sözlüğü 7. Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu 8. Uygulayım Terimleri Sözlüğü 9. Yerbilim Terimleri Sözlüğü)
Güncel Türkçe Sözlük’te “iz düşümü”nün günlük dildeki manası yok…

Günlük Dilimizde “İz düşümü”

Tekrar edelim ki, “izdüşüm” günlük hayatta çok kullanılıyor. Herkes isabetli kullanamasa da bu kelime gittikçe hayatımızdaki yerini genişletiyor. Medya organlarında da bu kelimenin sıkça kullanıldığını duyuyor, görüyoruz.
Önce Doğan Hızlan’dan birkaç cümle aktaralım:
1. Hiç kuşkusuz bunları izlerken, insan öğesinin de izdüşümünü dikkatli bir okur fark eder.
2. Gördüğü sanrılar gerçeklerin, yaşadıklarının, hayallerinin izdüşümü müdür?
3. Müziğin izdüşümü her an kendini hissettirir onun eserlerinde.
4. Yurtdışına giden, orada çalışan, yaşayan bir yazarın romanları, sanırım birçok kişinin ortak yaşamından izdüşümler taşıyor.

Aşağıdaki cümleler de internet sayfalarından tespit edilmiş sözler… Her biri günlük hayatın bir parçası:
1. Bütün hayatı olağanüstü bir tutkunun izdüşümü gibidir.
2. Bağdat’ta ortaya çıkan, İhvânü’s-Safâ adlı bir düşünce akımında hermetik felsefenin izdüşümleri olduğu belirtiliyor.
3. Müzikler de onun gibi o anda yaşadıklarının izdüşümü dizideki…
4. Ama son birkaç yıldır yaşadıklarının izdüşümü müydü artık bilinmez…
5. Jara, yaşadıklarının izdüşümünü bu müzikte bulmuştur.
6. Fethi Naci'nin, onu konu ettiği değerli incelemesinde belirttiği gibi, edebiyat hayatını, yaşadıklarının bir izdüşümü olarak farklı…
7. Hayatımızda izdüşümü eksik olmayan kelime…
8. Yaşanan tüm olayların ruh sağlığımız üzerinde bir izdüşümü olmaktadır.
9. 1950 - 2000 yılları arasında yaşananların bir izdüşümü

Yukarıdaki misallere dikkat edersek “izdüşüm”ün günlük dildeki manalarını şöyle ifade edebiliriz:
1. iz, eser, tesir
2. görüntü, resim, fotoğraf
3. aksetme, yankı
(Örneklerden de anlaşıldığı gibi, vatandaşlar kelimeyi TDK’nin şu anda benimsediği imla ile yazmıyorlar. Ayrıca, imla dediğimiz şey kimsenin umurunda da değil…Niye acaba?.. Bu meselede TDK kendisini de bir hesaba çekmelidir.)

Büyük Türkçe Sözlükte “İzdüşüm” Hataları

TDK’nin tertip, imla ve noktalama yanlışları, açıklama ve ibare kusurları on-line sözlüklerinin âdeta “olmazsa olmaz”ı… Büyük Türkçe Sözlük’te “izdüşüm” kelimesini aradığımızda karşımıza çıkan açıklamalar içinde tam sekiz (8) tane hata var.
(Dizgi ve imla hatalarını hoş gördük diyelim; koca TDK’nin kelime açıklarken ve cümle kurarken gösterdiği acemilik ve acziyete ne demeli?..)
İşte bu hatalar:  
BSTS / Fizik Terimleri Sözlüğü 1983: Belirli bir uzam bilgisel (geometrik) yolla, uzayın bir noktasına ya da maktaların bir kümesine, bir doğrunun ya da bir yüzeyin bir noktasını ya ida noktaların bir kümesini karşılık getirme işlemi.
(Bu kadar hatalı bir cümleyi tam ve doğru anlayabilmek nerdeyse imkânsız…)
1. hata: maktaların > (doğrusu) noktaların (Türkçede “makta” diye bir kelime de var ve en az dört mana taşıyor; ama TDK’nin burada kastettiği kelime “makta” değil “nokta”…)
2. hata: ida > (doğrusu) da
BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü 1983: 1. Bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla aygıta sürülen diyapotifizin görüntüleme eylemi. 2 -Bu yolla oluşan görüntü.
3. hata:
Diyapotifizin” değil “diyapozitifin” olacaktır.
4. hata: “…diyapozitifingörüntüleme” olmaz;  “diyapozitifingörüntülenmesi” olmalıdır. Eğer “görüntüleme” şekli doğruysa o takdirde “diyapozitifin” kelimesini “diyapozitifi” diye kullanmamız lazımdır.   
5. hata: Bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla” sözü, “sürülen” ve  “görüntüleme”  fiilimsilerinden hangisinin zarfı? Yukarıdaki tarif cümlesine göre “sürülen”in zarfı oluyor. Peki “diyapozitifin aygıta sürülmesi bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla” mı oluyor? Elbette hayır… Diyapozitif, yani şeffaf resim, görüntüleme cihazına elle veya bir aletle sürülür. O hâlde “bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla” sözü, “sürülen”in değil “görüntüleme”nin zarfı olmalıdır. Bu sebeple de tarif cümlesi şu iki ifadeden biri olmalıydı:
a) Aygıta sürülen diyapozitifin, bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla görüntülenmesi eylemi.
b) Aygıta sürülen diyapozitifi, bir ışık kaynağından çıkan ışınlar yoluyla görüntüleme eylemi.
6. hata: Birinci maddede rakamdan sonra nokta konmuş; ikinci maddede ise kısa çizgi getirilmiş. İkincisinde de nokta olmalıydı.
BSTS / Yerbilim Terimleri Sözlüğü 1971: Kristal cisimlerinin, kristal fiziksel özelliklerini (yüzeyler, kenarlar, kuşak bağıntıları, optik özelliklerle biçim ilişkileri), bir düzlem üzerine yansıtma.
7. hata: cisimlerinin >
(doğrusu) cisimlerin
BSTS / Matematik Terimleri Sözlüğü 1983:
8. hata: Bu sözlükte “izdüşüreç” kelimesi açıklanırken bunun eş manalısı olarak “altuzaya izdüşüm” denmiş. Aynı tarifte “izdüşüreç”in İngilizce karşılığınınprojector” olduğu kaydı düşülmüş. “Projektör” yahut “projeksiyon cihazı” bir aletin adıdır. Hâlbuki altuzaya izdüşüm” bir alet adı olamaz; ancak “izdüşüm”ün bir türü olabilir. Ya Matematik Terimleri Sözlüğü’nü hazırlayanlar (Adnan Çoker, Timur Karaçay vd.) hata etmişler veya oradan bilgisayara aktaranlar… Her ne olursa olsun, netice değişmiyor; çünkü milyonlarca kişi TDK’nin sözlüklerine internet yoluyla ulaşıyor…
TDK’nin yalnızca bir (1) sayfasında tam sekiz (8) yanlış…
Başta TDK’liler olmak üzere hiç kimse bana kızmasın; ben gördüğümün yalancısıyım…
Sözlüklerin hatâsını bulmak hatâ mıdır;
Söz meydanında bunca yanılmak revâ mıdır?..
Ender değil ki görmeyelim ey müessese!..
Yanlışların, kifâyetinin “
i r t i s â m”ıdır…
(Vezin: mef’ûlü / fâ’ilâtü / mefâ’îlü / fâ’ilün)  

Yazar: C.Yakup ŞİMŞEK
14-02-10
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
T D K’NİN İZDÜŞÜMLERİ
Online Kişi: 25
Bu Gün: 699 || Bu Ay: 9.235 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.771 || Toplam Tıklanma: 52.162.228