ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 1827
Yazar: Mustafa Çelik
GAVURUN SAVAŞINA FİGÜRAN OLMAK

DİN DEVLETTE HAYAT BULURİslâm coğrafyasında vekâlet savaşları/1

Dünyanın yükselen yegâne değeri, İslâm’dır. İslâm, cihanşümul bir inkılâp hareketidir. Cihanşümul bir inkılâp gerçekleştirmeye çalışan İslâm’ın mensuplarının bir ellerinde kalem, diğer ellerinde kılıç vardır. Onlar kılıcı kullanmadan önce kalemi kullanıyorlar. İslâm’a mensubiyetle iftihar eden Müslümanların bu durumları, İslâm coğrafyasından pay almaya çalışan, İslâm coğrafyası üzerinde hegemonya kurmanın savaşını veren Emperyal güçlerin uykularını kaçırmaya sebep olmuştur.

İslâm coğrafyası üzerinde hegemonya kurmaya çalışan Doğulu-Batılı, Kuzeyli-Güneyli Emperyal güçler birbirleriyle hırs ve ihtiras yarışına girmiş bulunmaktadırlar. İslâm coğrafyasında bu Emperyal güçler tarafından “Vekâlet Savaşları” başlatılmıştır. Birbirleriyle doğrudan savaşa giremeyen Emperyal devletler, Müslümanların ellerine kalem yerine kılıcı verdikleri günden bu yana, Müslümanlar vekâlet savaşlarının figüranları oldular.

Avrupa İslâm’laşma endişesini taşıyor. Avrupa’nın İslâm’la olan ilişkisi ABD’nin İslâm’la olan ilişkisinden çok farklı olup kökleri tarihin derinliklerine kadar uzanır. Avrupa, Endülüs’le batıdan, Osmanlı ile doğudan kuşatılmanın şuuraltında meydana getirdiği kırılmayı unutamamaktadır. Avrupa’nın şuuraltında İslâm’a karşı oluşmuş fay hatları ve bir ‘İslamofobi’ (İslâm Düşmanlığı) vardır. “Batıdaki Müslümanların çoğalmasıyla birlikte Avrupa’da ‘on üçüncü ulus’ ortaya çıktı... Bunun meydana getirdiği korku giderek bütün Batıyı sarıyor... Batı ile Avrupa’daki ‘on üçüncü ulus’ arasındaki sürtüşmenin bundan sonraki aşaması tarihi bir hesaplaşmaya kadar varabilir.” (Kotkin, J., ‘Dünya Ekonomisine Yön Veren Kabileler’, NPQ, C: 1/3, 1992, Sh: 50-55.) Asrımızda İslâm topraklarında Müslümanlar arasında sürdürülen savaşlar, Batı’nın, Avrupa’nın şeytani plan ve projelerinin birer yansımasıdırlar. Bakınız Fransa, Avrupa coğrafyasında tarihi, kültürel arka planı ve coğrafi konumu itibariyle en stratejik ülkelerinden biridir. Tarih boyu sömürgeci ülke olmuş, hâlâ rengi ve şekli değişmiş olmakla birlikte Afrika’da ciddi sömürgeleri vardır. Laikliğin kalesi olarak bilinir ve Fransız aydınlarının tüm dinlere karşı keskin bir muhalefeti vardır. Laiklik anlayışları, ateizme yakın olarak nitelendirilebilir. Fransa’da Fransızların haricinde etkili olan iki ana dinamik daha vardır: 1- Nüfus olarak, her geçen gün etkisi artan Müslümanlar, Göçmenler; 2- Çok güçlü olan Siyonist lobi. Fransız laikler, hem Fransa’da hem de Avrupa’da Müslüman nüfusun çoğalmasından ve etkili olmasından rahatsızdırlar. Laiklerin yanı sıra Fransız mason ve Siyonistleri de, bu durumdan çok rahatsızdırlar. Türkiye’de üniversitede başörtüsünün serbest olması yasası çıkarılmıştır. Bu yasaya en sert tepki, Fransız masonluğu “meşriki azamlığından” gelmiştir. Meşriki azam, başörtüsünün serbest kalmasının “irtica, geriye dönüş olduğunu, buna müsaade etmelerinin mümkün olmadığını ve Türk Masonları ile çok iyi dost olduklarını” söylemiştir. Bununla bağlantılı olup olmadığını bilememekle beraber bu açıklamanın hemen ardından Anayasa Mahkemesi, meclisten çıkarılan bu kanunu acil bir şekilde görüşüp ret etmiştir. Bu, Fransız Masonluğunun Türkiye’deki gücünün bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Fransa, Türkiye’de din dışı yaşama tarzının bekçiliğini yapmaktadır. Politik arenada dine ve dindarlara öfke kusan politik partiler ile laikliğe iman etmiş Demokrat sağcı ve solcu müşrik politikacılar tarafından sürdürülen kavga, vekâlet savaşının bir parçasıdır. Batılıların kapıkulu gibi çalışan teröre yataklık yapan, Müslümanların mukaddesleriyle kavgalı olan bütün politik partiler, insanlığa karşı savaşan şer şebekeleridir.

Müslümanların coğrafyasında bombalar Almanya’dan, mayınlar İtalya’dan, strateji İngiliz’den, lojistik desek Fransa’dan, savaş uçakları Amerika’dan, tehdit ve şantajlar Rusya’dan, temenniler Birleşmiş Milletler’den. Bu savaşın neresinde İslâm ve Müslümanlar var? Mahkûm edileni İslâm, kaybedileni Müslüman, kazananı Gavur olan savaşların tümü Emperyalistler adına sürdürülen vekâlet savaşlarıdır. Bu savaşlar, sömürüden pay alma kavgalarıdır. Bu kavgalarda Müslümanların yeri yoktur.

İslâm topraklarında Emperyalist devletlerin vekâlet savaşlarına garanti olanlar, kendilerini Allah’ın dininden çalan kuklalardır. Kuklalar, Kuklacı’nın elindeki ipin hareketlerine göre oynarlar. Sahnenin hipnozuna kapılmış seyirciler bazen ağlar bazen çılgınca alkışlarlar. Allah’a kul olanlar, Emperyalistlerin vekâlet savaşlarına iştirak ederlerse, canlı cenazelere dönüşürler. Emperyalistlere kukla olanlar, Allah’a kul olamazlar. Bir tek Allah’a kul olmak İslâm’dır. Vekâlet savaşlarına iştirak edip Emperyalistlere kukla olmak ise hüsrandır!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
18-11-15
E mail: yeniakit.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
İhsan Efendioğlu
Okunması gereken bir yazı.
Tarih : 19-11-15

Başlık neredeyse her şeyi hülâsa ediyor: Vekalet Savaşları. Artık gâvur bizzat kendisi savaşmıyor. Silahlı silahsız, şuurlu şuursuz bütün vekilerini sahaya sürmüş. İslâm'in en büyük düşmanı olan Siyonizmi her yönüyle tanımak lazım.

 
GAVURUN SAVAŞINA FİGÜRAN OLMAK
Online Kişi: 24
Bu Gün: 404 || Bu Ay: 5.317 || Toplam Ziyaretçi: 2.235.733 || Toplam Tıklanma: 52.297.565