ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1814
Yazar: Mustafa Özcan
SELÇUKLU'NUN DÖNÜŞÜ

ÜMMET GÖVDESİNİN BAŞI TÜRKİYE'DİRO günleri hatırlamaya var mısınız?

‘Münteda el Hivar’ın konuğu olarak Irak eski milletvekillerinden Ömer Abdussettar ile birlikte ‘Destek ile Kınama Arasında İslami Koalisyon’ başlıklı tartışma programında Suudi Arabistan liderliğinde teröre karşı kurulan koalisyonu ele aldık ve tartıştık. Seçkin ve güzide bir topluluk huzurunda meseleyi işledik. İzleyiciler arasında tanıdık simalar da vardı. Daha doğrusu Şamlı alimlerden Üsame er Rifai’nin oğlu da izleyiciler arasındaydı. Program sonrasında ayak üstü de olsa sohbet etme imkanı bulduk. Suriye ve Irak cephesinde felaket içinde saadet tabloları veya sahneleri yaşanıyor. Beklentiler yüksek. Bazen bu beklentiler omuzlarımıza ağır bedeller yüklüyor. Gülü seven dikenine katlanır. Kaderden kaçılmıyor. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa bey ile TRT Arapça Kanalı’nda bir araya geldiğimizde Suriye ile alakalı olarak yazılarımdan çok etkilendiğini ve yüreklendiğini lakin beklentilerimizin aksine durumun uzun sürdüğünü ve yıpratıcı geçtiğine temas etti. Maalesef gerçekten de bedel ağır oldu. Kimilerine göre hala tünelin sonu veya ucundaki ışık görünmüyor. Bununla birlikte Arap Baharı adındaki patlama kaçınılmazdı. Bu patlamanın kitleleri bir düzene koyması da uzak bir ihtimal olarak görünüyordu. Dennis Ross’un ifade ettiği gibi Arap Baharı’nın harekete geçirdiği dinamizm veya kitleler organize değildi ve bu anlamda cılız bir yapıyı temsil ediyordu. Kırılgandı. Karşı hamle ile birlikte mesele derin bir krize sürüklendi ve özellikle mesele Suriye, Yemen ve Libya’da savaş halini aldı. Cepheler kızışırken fertler olarak bizler de zaman zaman psikolojik berzahta kriz nöbetlerine tutuluyoruz.  

***

Belki de başladığımız noktaya dönme imkanı olsa, kimse yerinden kıpırdamazdı. Elbette bu haklı haksız tarafları, konumları değiştirmez. Süleyman Mesellerinde olduğu gibi sonuçta hakiki anne fedakar annedir. Bununla birlikte zorlu bir mücadele ile karşı karşıya olsak da sonucu şanlı bir mücadele. Nitekim Iraklı eski milletvekillerinden Ömer Abdussettar Osmanlı’dan öte bölgenin yeni bir Selçuklu ruhu ile tanışma faslında, safhasında olduğunu dermeyan etmektedir. Selçukluların geri dönüşünden bahsetmiştir. Selçuklular ne demektir ve ne anlama geliyor? Neden Osmanlılar değil de Selçuklular? Fatih Sultan Mehmet ile birlikte Osmanlılar bir ‘Rum devleti’ yani Batı devleti haline gelmiştir. Selçuklular ise Anadolu’ya kadar uzansalar da sonuçta bir Şark devleti olarak kalmışlardır. Merkezleri İran ve Irak’tır. Uzantıları Musul Atabeyleri ve onun uç vermesi olan Salahaddin Eyyübi ile birlikte Kudüs’ü haçlılardan kurtarmışlardır. Şark yeni bir birlik ruhuna hasret. Keza Filistin ve Kudüs’ün Haçlıların ortağı olan Siyonistlerce işgali de yeni bir Selçuklu devletini zorunlu kılıyor. Bununla birlikte Selçuklular döneminde Şii tehlikesi Büveyhilerin şahsında Irak merkezli olarak taayyün etmiştir. Bugün Humeyni devrimi sayesinde Şiilik yeniden harekete geçmiş ve tehlike İran merkezli hale gelmiş uçları Irak, Yemen, Suriye ve Afganistan’a kadar dayanmıştır.  

***
Demek ki beklentilerde Tuğrul Beyi aşan ve Yavuz’u yakalayan kareler de vardır. Benzetmeyi tarihin bir karesiyle dondurmak isabetli olsa da yeterli değildir. Günümüz tarihin birçok noktasıyla kesişme halindedir, renklerini arındırmaktadır. Bu itibarla bize Tuğrul Bey ile Yavuz’u harmanlayan bir dönem ve liderlik gerekmektedir. Yavuz ile birlikte Osmanlı aynı zamanda bir Şark devleti haline gelmiştir. Osmanlı Selçukluların aksine hem bir Şark hem de bir Garp devletidir. Söğüt gibi dalları birçok kıtayı kapsamıştır. Kıtaları kanatlarının altına almıştır.

Bununla birlikte Ömer Abdussettar Bey’in sözlerinde bir hasret parıldamaktadır. Bu hasreti imparatorluğun tarumar olması sırasında Çerkeszade Halil Halit Bey de dile getirmiştir. 1905 yılında Cezayir’de oryantalistler kongresine katılımı sırasında Cezayir’in içinde bulunduğu hale üzülmüş ve ‘keşke bütün mesaimizi Şark vilayetlerine hasretseydik de Batı illerini korumak için fazladan mesai, enerji kaybetmeseydik’ demiştir. Bu illerin elimizden kayıp gitmesine yüce gönlü elvermemiştir.  Fakat bugün bir kez daha görüyoruz ki Batı’nın illeti küfür ise şarkın illeti nifaktır. Bu nifak illetiyle dağlanmış bulunuyoruz.

Haçlı ve Moğol saldırılarından beri bugün Şark’ın beraberliği elzem hale gelmiştir. Belki de Ömer Abdussettar bunu kastetmektedir. Selçuklu döneminde İslam dünyasının arasına İran bir set gibi girmemişti. Kum, hançer gibi böğrümüze saplanmamıştı. Günümüzde Şia gailesiyle birlikte Siyonizm belasını ve illetini def ederek, Haçlıları geri püskürterek eski beraberliğimizi yeniden yakalayabilir, kazanabiliriz. Türk, Arap, Kürt, Türkmen yine el ele Selçuklu’yu diriltebiliriz. Bugün Tuğrul Bey ile Yavuz’un karması ikisini birden yansıtan Janus tipli bir lidere ihtiyacımız var. Garp’ı ve Şark’ı kanatlarının altına alan bu lider dirilişimizin sembolü olacaktır. Türk ve Arap dünyası ötesinde İslam dünyası dört gözle Selçukluların dönüşünü gözlüyor.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Özcan
24-12-15
E mail: gazetevahdet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SELÇUKLU'NUN DÖNÜŞÜ
Online Kişi: 15
Bu Gün: 22 || Bu Ay: 9.684 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.844 || Toplam Tıklanma: 52.170.730