ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 6194
Yazar: Kâmil Büyüker
SAHİH BİR ÂLİM: ÖMER NASUHİ BİLMEN

EHL-İ HÂLDEN İLMİHÂL'E

Allah diyen insana ihtiyaç var!

Son demlerinde Ömer Nasûhi Bilmen, kendisini ziyarete gelen eski bir öğrencisine, “Şu tefsiri bitirip öyle öleyim, duam budur” demiş.

Hepimizin hafsalasında bir yerde Ömer Nasuhi Bilmen ismi vardır. O ya müftü olarak, ya Diyanet İşleri Reisi olarak ya da müderris olarak yer alır. Ama biz onu en çok İlmihal yazarı olarak tanırız.

16935
Ömer Nasuhi Bilmen'in sicil cüzdanı

 
İlk yaşanan acı ve romana yansıması

Birçoğumuzun İslam’la tanışırken, okumalar yaparken önüne konulan bir kitap vardır. Bu ya meal olur ya da sonrasında İlmihal. Onu daha çok ilmihal sahibi bir yazar olarak biliyoruz dedik ama hakikat sadece bundan ibaret değil. Böylelerine hezarfen deniliyor galiba. On parmağında on marifet misali insanlar. Hayatını ve özelliklerini saymadan giriş sadedinde Bilmen Hoca’ya dair bir anekdot nakledelim: Mesela muhtelif mekteplerde hocalık yaptığı zamanlarda öğrencilerine yumuşak davranması ve zayıf not vermemesi sebebiyle kendisine “Şeker muallim” lakabı takıldığı, niçin bu kadar müsamahakâr davrandığı sorulduğunda da, “Evladım, Anadolu’nun Allah diyen insana ihtiyacı var” dediği talebeleri tarafından nakledilmektedir. Allah demenin dahi yasak olduğu bir dönem cansiperane mücadele etmiş, talebe yetiştirmiş, ardında ciltlerce kitap bırakmış bir büyük âlim olarak Ömer Nasuhi Hocayı tanımaya çalışalım:

Ömer Nasuhi  Bilmen
İstanbul Müftülüğü yaptığı yıllar

Ömer Nasûhi Hoca Erzurum’un Salasor köyünde 1883’te dünyaya gelir. Babası ulemâdan Hacı Ahmet Hamdi Efendi, “Afifzâde” diye tanınır. Annesi Muhibe Hanım’dır. Ahmet Hamdi Efendi hac sırasında, Medine-i Münevvere’de vefat edince Ömer Nasûhi Hoca küçük yaşta yetim kalmış, öyle ki babasını yitirmenin acısını hayatı boyunca silememiştir. Bilmen Hoca’nın, yirmi yaşlarında Erzurum’dayken yazdığı, vefatından dört yıl sonra, oğlu Ahmet Selim Bilmen tarafından yayınlanan İki Şukûfe-i Taaşşuk (Bilmen Yayınevi, 1975) adlı küçük romanında, babasını çocuk yaşta kaybeden roman kahramanının acısından bahsederken, sözü yarıda keserek kendisinin de aynı acıyı yaşadığından bahseder. Oğlu Ahmet Selim Bilmen de, beraber hacca gittiklerinde babasının, kendi babası Ahmet Hamdi Efendi’nin Cennetü’l-Muallâ’daki mezarı başında döktüğü gözyaşlarını hiç unutamadığını, kabir ziyaretlerini çok seven babasının mezarlıklara yapılan kötü muamelelerden de fazlaca müteessir olduğunu ifade etmiştir.

Bereketli geçen ilim hayatı

Küçük Ömer Nasûhi’ye ilim kapıları ardına kadar açmıştır. Talep edilen ilmin ilk adresi Ahmediyye Medresesi müderrisi ve aynı zamanda Nakîbü’l-Eşraf kaymakamı olan amcası Abdürrezzak İlmî Efendi’dir. Amcasından sonra Erzurum müftüsü Narmanlızâde Hüseyin Hâki Efendi’den de dersler almış ve bu iki âlimin vefatı üzerine İstanbul’a gelerek, Fatih dersiamlarından Tokatlı Şakir Efendi’ye intisap etmiştir. İki senenin sonunda bu hocaefendiden de icazet alarak Medresetü’l-Kudât’a giren Ömer Nasûhi, bu okuldan da 29 yaşında birincilikle mezun olur. Mezuniyetini müteakip ruûs imtihanını da vererek Fatih dersiamları arasına katılan Ömer Nasûhi, 1912 senesinde Dâru’l-Hilâfeti’l-Âliye Medresesi kısm-ı âlî fıkıh müderrisliği ile başladığı öğretim görevini, Medresetü’l-Vâizîn, Sahn Medresesi, Dâruşşafaka Lisesi, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde verdiği derslerle de devam ettirmiştir.

Müderris, yazar, müftü ve Diyanet İşleri Reisi: Ömer Nasuhi Hoca

Ömer Nasuhi  Bilmen
Merhum İsa Saraç Bey'in düğününde

 

Ömer Nasûhi Efendi’nin, o dönemde müslümanların vicdanı ve sesi olmuş Beyânü’l-Hak ve Sebilü’r-Reşâd mecmualarında çeşitli makaleleri yayınlanmıştır. Bu bereketli ömre yine Fetvahâne-i Âliye’de başladığı memuriyet hayatı, Telif Heyeti azalığı, Temyiz Mahkemesi Şer’iyye Dairesi mümeyyizliği ve Şer’î Tetkikler Meclisi azalığı vazifeleri sığmıştır. Son görev aldığı dairenin ilgâsıyla birlikte müderrislik görevine dönen Ömer Nasûhi Efendi, Sahn Medresesi’nin de lağvı üzerine 1926’da İstanbul Müftülüğü’nde fetvahane müsevvidi olarak göreve devam eder. Başmüsevvitlik vazifesini, 1943’te İstanbul Müftüsü Fehmi Ülgener’in vefatı üzerine, dersiamlar ve imam hatipler tarafından İstanbul Müftüsü seçilene kadar yerine getirmiştir.

Ömer Nasuhi Efendi zaman zaman da pasiflikle itham edilmiş. Zor dönemlerde siyasî muhalefetten kaçınmış. Ancak bunun yanında 1958’te Kur’an’ın Türkçe’ye çevrilmesi ve Latin harfleriyle yazılması konusu gündeme gelip, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu buna menfi cevap verdiğinde, o zamanlar İstanbul Müftüsü olan Ömer Nasûhi Bilmen, yayınlanan bir risalede bu konudaki görüşlerini belirterek Hayırlıoğlu’na destek vermiştir. Bu konuların çokça yazılıp çizildiği günlerde kaleme aldığı diğer eserlerinde de Türkçe Kur’an okunup okunmamasıyla ilgili fikirlerini her fırsatta açıklamıştır. 1960 tarihinde emekliye sevk edilen Ömer Nasuhi Hoca’nın bir diğer farklı hususiyeti ise hizmet hayatı boyunca, iki aylık hac izni dışında hiç izin kullanmadığıdır.

Ömer Nasuhi  Bilmen
 

 

Sahici bir ilim, sahici bir âlim

Şöhret, para kazanma, manşete çıkma derdi olmayan bir âlim olan Ömer Nasuhi Hoca’nın, şimdilerde her ne kadar ilmihalinin yerini başka kitaplar almaya başlamışsa da, Büyük İslam İlmihali (ilk baskısı 1947-48 yıllarında yayınlanmıştır) kitabı 3 milyonun üstünde basılarak erişilmesi güç bir sayıya ulaşmıştır. Bunun yanında sahabeden Abdurrahman Gazi’ye 16 yaşındayken şiir yazdığı, eserlerinde kendisine ve başka şairlere ait Türkçe, Arapça ve Farsça pek çok beyit kullandığı görülmektedir. Yine, Farsça Nüzhetü’l-Ervâh isminde bir divan da kaleme almıştır. Ömer Nasûhi Hoca’nın Fransızca’yı da tercümeler yapacak kadar ilerlettiği bilinmektedir. Bunlar dışında Hukuk-i İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kâmusu, Kur’an-ı Kerim Meâl ve Tefsiri, Tefsir Tarihi, Hikmet Goncaları/500 Hadis ilk akla gelen eserleridir.

Son demlerinde Ömer Nasûhi Bilmen, kendisini ziyarete gelen eski bir öğrencisine, “Şu tefsiri bitirip öyle öleyim, duam budur” demiş. 85 yaşında tefsirini tamamlayan büyük âlim Ömer Nasuhi Bilmen, 11 Ekim 1971 Salı günü vefat etmiş ve Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı’na defnedilmiş.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kâmil Büyüker
06-07-10
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SAHİH BİR ÂLİM: ÖMER NASUHİ BİLMEN
Online Kişi: 12
Bu Gün: 292 || Bu Ay: 10.188 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.167 || Toplam Tıklanma: 52.188.192