ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 7293
Yazar: ALİHAN KOCA
İLMİN VE TALEBENİN FAZİLETİ

FATİH SULTAN MEHMET’İN İLME VE TALEBEYE VERDİĞİ DEĞER

Fâtih, ilmî seviye ve rûhî derinliğinin neticesinde ulu bir pâdişâh, büyük bir cengâver, aynı zamanda engin gönüllü bir derviş ve hassas, rikkat-i kalbiyye sahibi bir şâir olarak târihteki müstesnâ yerini almıştır..

Fâtih Sultan Mehmed Han, devrinin en büyük âlimlerinden ders almış bir pâdişâhtı. İlmî müzâkerelere katılır ve bazen kendisi re’yini bildirerek ilimdeki mahâretini izhâr ederdi. Akşemseddîn Hazretleri’nden aldığı yüksek mânevî eğitimin yanında fıkıhda Molla Hüsrev, tefsîrde Molla Gürânî, Molla Yegân, Hızır Bey Çelebi, kelâmda Hocazâde, riyâziyyede Ali Kuşçu’dan ders almıştır.

Böylece son derecede yüksek bir ilmî eğitimden geçen Fâtih, ilim ve irfân yolunda büyük gayretler sarfetmiş ve keyfiyetçe cihâna yön verecek şahsiyetleri yetiştiren medreselere devlet hazînesinden hatırı sayılır meblağlar ayırmıştır. Nitekim aşağıdaki hâdise, bu hakîkati ne kadar güzel tebârüz ettirmektedir:

Fâtih Sultan Mehmed Han, vezirleriyle bütçe müzâkeresi yapıyordu. Medreseler tahsîsâtına Sultan’ın ayırdığı rakam bir hayli kabarıktı. Mâliye vezîri, bu rakama muttalî olunca, hayretle derin bir sükûta büründü. Vezîrin bu tavrını farkeden firâset ve basîret sahibi Fâtih Sultan Mehmed Han:

“–Paşa! Bütçe mes’elesinde asıl konuşması gereken kimse mâliye vezîri iken, acep siz niçin konuşmaz oldunuz?” dedi.

Vezîr hâlini belli etmek istemeyip:

“–İstifâde ediyorum sultanım…” dedi.

Fâtih:

“–Paşa! Gâlibâ medreseler tahsîsâtı için koyduğum meblağı fazla gördünüz!” diyerek onun düşüncesine vâkıf olduğunu hissettirince vezîr mecbûren:

“–Evet sultanım! Memleketin binbir derdi varken bunlardan biri olan ilim tahsîline gereğinden çok fazla tahsîsât ayırmışsınız!” diyerek sükûtunun sebebini izhâr etti.

Bunun üzerine hem vezîrini küstürmemek hem de mes’eleyi halletmek isteyen firâsetli Sultan Fâtih, sâkin ve iknâ edici bir üslûb ile şunları söyledi:

“–Paşa! Her meslek fire verir. Bilhassa ilim mesleğinin firesi daha çoktur. Çünkü Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

«(Hakiki) âlimler, peygamberlerin vârisleridir.» buyurmuşlardır.

Peygamber vekîli olabilmek ise, öyle kolayca elde edilebilecek bir makâm değildir. İşte bu bakımdan ilim mesleğinin firesi, diğerlerine göre daha fazla olur.

Diğer meslekleri şöyle düşünürüm. Kirli bir suya siyah kurşunî yahut kahverengi bir kumaşı batırırım. Kuruduğunda da onu sarık diye sarabilirim. Çünkü rengi, kir göstermez. Fakat bir beyaz tülbent öyle mi? Onu değil kirli bir suya batırmak, üzerine sinek bile konsa farkedilir ki, ilim mesleği de böyledir.”

Sözünün burasında Sultan, vezîre sordu:

“–Paşa! Kendilerine imkân sağladığımız yüz talebeden kaçı yetişiyor? Aralarından üç-beş tane adam çıkıyor mu?”

Mâliye vezîri:

“–Evet Sultanım! Yetişiyor elbette. Ama bu kadarından ne çıkar ki?” dedi.

Sultan mânidâr bir şekilde tebessüm etti ve:

“–Paşa! Bilir misin ki bunca ahâlîyi tenvîr edip yetiştiren de işte bu üç-beş kişidir.”

Vezîr başını önüne eğdi ve gerçeği itiraf ederek:

“–Evet, sultanım; bu doğrudur…” dedi.

Mes’eleyi basîret ve firâseti sayesinde kolayca halleden Fâtih’in gönlü, son derece sürûrla doldu ve vezîre:

“–Paşa! Madem ki medreselerimizdeki her yüz talebeden üç-beş tane de olsa, ahâlîyi tenvîr edecek ciddî insan yetişebiliyor, o halde onların hatırına fire sayabileceğimiz diğerlerini de bakıp gözetmeye râzı olmalıyız!..” dedi.

Görüldüğü gibi Fâtih Sultan Mehmed Han, Devlet-i Aliyye’nin en sağlam temel harcını, ilm ü irfâna verdiği ehemmiyetle atmaktaydı.

     (O. Nuri Topbaş, Tarihten Günümüze İbret Işıkları) 

 

Yazar: ALİHAN KOCA
15-02-10
E mail: alihankoca@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 2
osman osmanoğlu
CİHANŞÜMUL ANLAYIŞI
Tarih : 04-11-10

Osmanlıyı cihanşümul yapan anlayışın özü ve özeti işte bu cümle:"Bilir misin ki bunca ahâlîyi tenvîr edip yetiştiren de işte bu üç-beş kişidir."

 
hacı hasan zor
İlim Talebesi Yetiştirmek Herkesin İşi Değil
Tarih : 04-11-10

Şükürler olsun ki Hz.Fatihin bu ibretlik, aleme nizam veren anlayışını bizlere öğreten aktaran ve yaşatan üstadlarımız ve hocalarımız var."Bir talebenin yetişmesi için yüz talebeyi besleyip bakma, barındırma"anlayışı. Allah Kur'an'ın, rasülümüzün, ecdadımızın,üstazımızın, gösterdiği kutlu yoldan ayırmasın.Amin

 
İLMİN VE TALEBENİN FAZİLETİ
Online Kişi: 21
Bu Gün: 315 || Bu Ay: 10.211 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.234 || Toplam Tıklanma: 52.189.465