ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 3453
Yazar: Tülin Elçi
MES'ULİYET HİSSİNİN EHEMMİYETİ

Elveda sorumsuzluk

Yaşadığı ortamda üzerine düşen görevleri yerine getirebilen, emanete ihanet etmeyen, verdiği sözü tutan, başkalarının haklarına saygı gösterebilen, kendine ve topluma faydalı olabilen, kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilen kişi sorumluluk duygusuna yeterince sahip demektir.        

Kardeşliğin, dostluğun, birlik ve dayanışmanın hâkim olduğu bir ortamda; bencillikten uzak ‘ben’ yerine ‘biz’ kavramını benimsemiş, kendi çıkarlarından ziyade komşusunun, arkadaşının, devletinin, milletinin çıkarlarını koruyan, belirli bir insan tipine değil, toplumda var olan insana hizmet eden, sorumluluk duygusu aşılanmış bireylerin oluşturduğu huzurlu bir toplumda yaşamak kimin hoşuna gitmez ki…

Kişinin sorumluluk duygusu, kendisine duyduğu saygı ile doğru orantılı artış ya da azalış gösterir. Kişinin kendine duyduğu saygı, karşısındaki insana, çevresine, toplumuna duyduğu saygının göstergesidir. Bu da sorumluluğu beraberinde getirir. Kişi öncelikle kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir ki bu şekilde ailesine, çevresine, devletine ve toplumuna karşı sorumluluklarını yerine getirebilsin ve topluma faydalı bir birey olarak yaşamına devam etsin. Ve bunun sonucunda da insan olmanın anlamını daha iyi kavrayabilsin. Saint-Exupéry’in dediği gibi "insan olmak her şeyden önce sorumlu olmaktır". Bu bilince varabilmek ise sevmekle başlar. Önce kendini sonra hayatı, tüm canlıları ve toplumunu sevmek...

Sorumluluk duygusu doğuştan kazanılan bir özellik olmaktan ziyade sonradan kazanılan, çocukken öğretilerek geliştirilen bir kişilik özelliğidir.

Kimi ebeveynler, çocuğunu koruyup kollamak adına onun yapması gerekenleri de kendileri yaparlar. O tek başına yemek yiyemez  - O kendi kendine ödevini yapamaz – Odasını toparlayamaz, o daha çocuk- O kendi başına karar veremez….vs derken hazıra konmaya alışkın bir çocuk yetiştirirler ve işin kötüsü de bunları yaparlarken çocuğuna iyilik yapmaktan ziyade kötülük yaptıklarının farkına bile varamazlar.Bu şekilde yetişen çocuk da bağımsız bir kişiliğe sahip olamadığı gibi özgüveni indirgenmiş, sorumluluk duygusu azalmış bir birey olarak toplumda yerini alır.

Sorumluluk duygusundan yoksun kişilerin yoğun olduğu bir toplum ise bencil duyguları içinde barındıran bir toplum demektir ki bu da huzursuzlukların, asayiş ve trafik ihlallerinin, kazaların, hırsızlıkların, dolandırıcılıkların, aile kavgalarının, boşanmaların… vs toplumsal olumsuzlukların yoğun olması demektir.

İsmail Özcan’ın ‘Kıssadan Hisseler’ adlı kitabından bir hikâye ile sizlere sorumluluk duygusunun önemini vurgulamak istiyorum.                  

Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan bir prens varmış. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken, o odasına kapanır, sürekli düşünürmüş. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyormuş. Bir gün hükümdar, ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlatıp ondan bir çözüm bulmasını istemiş. Bunun için bilgeye bir hafta mühlet vermiş ve bir hafta içinde bir formül bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlatmış.

Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşınmış ve aklına hiç bir çözüm gelmemiş. Canını kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar vermiş ve yola koyulmuş. Üzgün ve dalgın bir şekilde yola devam ederken, koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla karşılaşmış ve bir süre ahbaplık etmiş. Bundan cesaret alan küçük çoban yaşlı dostuna "Amca şu hayvanlarıma biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık almayı unutmuşum" der. Bilge de zevkle kabul eder ve kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir keçi yavrusu kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdiğini görür. Bilge küçük çobana verdiği sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verir ve uçurumun dibine iner. Zorlu bir mücadele sonunda yavru keçiyi kurtaran bilgenin kafası küçük dostuna verdiği sözü tutmakla meşgul olduğundan canını kurtarmak için ülkeyi terk etmek zorunda olduğunu unutur. Bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına sebep olur ve kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döner, hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sunar:
"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını, hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk yükleyin. Ona zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikâyet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne derece ağır olursa, kendini o ölçüde can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadele ve azmi o derece artacaktır.’’

Temeli sevgiyle atılmış saygı ve sorumlulukla yükselmiş huzurlu bir binada yaşamaya ne dersiniz…Gelin hep beraber sorumsuzluğa elveda derken sorumluluğa merhaba diyelim. Sorumluluk bilincini taşımanız ve bunu yeni nesillere aktarmanız dileği ile…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Tülin Elçi
15-11-10
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MES'ULİYET HİSSİNİN EHEMMİYETİ
Online Kişi: 15
Bu Gün: 0 || Bu Ay: 10.247 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.346 || Toplam Tıklanma: 52.192.379