ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 2634
Yazar: Özlem Albayrak
MURSÎ'NİN KABAHATİ

Bunu da gördük. Bir askeri darbenin havai fişeklerle kutlanabileceğini, seçilmiş hükümeti indiren ordunun alkışlar eşliğinde yürüyebileceğini; özgürlük diye çıkılan yolun asker postalıyla nihayetlenebileceğini…

Türkiye'nin gizli darbecilerinin, Mısır'da darbe olunca Gezi olaylarının başından bu yana tekrarladıkları 'demokrasi sadece sandık değildir' repliğine 'doğrulanmış önerme' mualemesi çektiğini...

Aynı cümleyi, sevinçten dört köşe olmuş şekilde, ama bu kez daha yüksek perdeden Taksim-Mısır darbesi kıyaslamalarıyla Erdoğan hükümetine yönelttiklerini, Gezi olaylarında aba altından işaret ettikleri sopaları, bu kez açıktan göstermeye başladılarını gördük.

Gezi olayları sırasında hop oturup hop kalkan, 'yeterince demokratik olmadığı' gerekçesiyle Erdoğan'ı eleştiren, -eleştirmek ne kelime- Sultan olarak kurgusallaştıracak ölçüde O'nun itibarına saldıran Batı medyasının; bırakın yeterince demokratik olmamayı, Mısır'da askerin demokrasiyi ortadan kaldırması, 16 Mısır vatandaşını öldürmesini es geçtiğini gördük.

Gezi olayları sırasında 'kaygılıyız' açıklamaları yapmalara doyamayan Batılı ülke yönetimlerinin, Obama'nın, darbeye 'darbe' diyemediğini gördük. İsrail'in açıktan sevindiğini, hergün ama hergün onlarca vatandaşının canını alan Esed'in olayı 'siyasi İslam'ın çöküşü' olarak yorumladığını; 'Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti bu olacaktır' diyerek Batılı ülkelere, 'bunlardan size hayır yok, müttefikiniz ben olabilir miyim?' şeklinde gülücük attığını, göz kırptığını gördük.

Başbakan Erdoğan ve O'nun içinden geldiği siyasi gelenek Türkiye'de yıllardır demokrasiyi 'araç' olarak görmekle eleştirilir, hatta bu argümanla illegalize edilmeye çalışılırdı; ama asıl Avrupa ve ABD'nin demokrasiyi araç telakki ettiğini gördük. Kendi ülkeleri için değilse bile, demokrasi ihraç ettikleri ülkeler için en azından öyle.

Üzücü tabii. Ama şaşırtıcı mı? Değil. Geçtiğimiz Mart ayında ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry'nin Mısır ziyaretinde, Mısır için IMF eliyle düzenlenecek yeni bir stand-by anlaşmasının gündeme geldiğini ama Mısır yönetiminin bunu reddettiğini, Türkiye'nin de iki ay önce IMF ile borç ilişkisini bitirdiğini, uzmanların yaptığı kıyaslamalardan giderek Türk Ordusu-Mısır Ordusu'nun yapısal olarak birbirine son derece benzediğini; ayrıca Avrupa ve ABD'nin 2008 krizinin sarsıntılarını hala yaşadığını biliyorsak, şaşırtıcı değil.

Zira, ABD ve Avrupa'nın kendileri gibi olmayan toplumlar sözkonusu olduğunda 'demokrasi'yi filan unutup, tarih geriye akıyormuş ve insanlık primitif dönemlere dönüyormuş, dönmeliymiş gibi davranmasının sebebi var.

Ekonomi toplumlar-devletler tarihine baktığınızda elbette birincil derecede önemlidir ama vakıaların sebepler seti içinde; siyasal yönelim de en az ekonomi kadar değerlidir diye düşünüyorum. Türkiye, bazı bölge ve dünya ülkelerini dışlayıcı, münferit ve içe kapanık dış politika izlemekten, sürekli düşman ya da zanlı ülkeler tasvir ederek 'apart' politikalar üretmekten vazgeçeli neredeyse 10 yıl oluyor.

10 yıldır bölgesel planda kapsayıcı bir milli kimlik oluşturma, siyasi bağımsızlığını bozmadan kültürel/ekonomik anlamda örtüşen işbirlikleri ve örgütlenmelere gitme stratejisi izliyor. Suriye'ye ahlaki, İran'a siyasi sebeplerle konulan kota sayılmazsa bunun kısmen başarıldığı da söylenebilir. Mısır'daki Mursi yönetimi de bölgede, Müslüman liderlerin demokrasi sınırları içinde kalarak ülkelerinin bağımsızlığını sağlayan liderlerin ikinci; -en önemlisi- meşru örneğiydi.
...

Yazının devamı için tıklayınız.

Yazar: Özlem Albayrak
06-07-13
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
Uğurlu
Muhasebe
Tarih : 08-07-13

Müslüman iç ve dış muhasebesini muhakkak belli zamanlarda yapmalı değil mi? Dış muhasebesi derken gelişen hâdiseler karşısında şahsını nereye konumlandırıyor, gönlü kime meylediyor yoksa dünya konforunun içinde kayıp mı oluyor? Duruş ve istikamet mühim değil mi? Amelî eksikliğin affı olabilir ama duruş ve istikametteki yamukluğun affı zor olur.

 
MURSÎ'NİN KABAHATİ
Online Kişi: 15
Bu Gün: 56 || Bu Ay: 7.567 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.762 || Toplam Tıklanma: 52.341.640