İNGİLİZİN MÜSLÜMAN TÜRK NEFRETİ

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : / DERİN İRTİBATLAR

Okunma Sayısı: 2954

Yazar: Bekir Hazar

İNGİLİZİN MÜSLÜMAN TÜRK NEFRETİ

Dadılar bayramınız kutlu olsun!

Ona "Büyük İhtiyar" diyorladı.
Adı; William Ewart Gladstone idi.
İslam düşmanıydı, Türklerden nefret ediyordu. "Türkler insanlığın İNSAN OLMAYAN numuneleridir" diyordu. "Uygarlığımızın yaşaması için Türkleri Asya bozkırlarına sürmeliyiz" çağrısı yapıyordu. "Türkleri Anadolu'da yok etmeliyiz" diye bağırıyordu.
Hatta bir gün elinde Kur'an-ı Kerim ile parlamento kürsüsüne çıkıp bağırdı; "Türkler bu kitapla yürüdükçe uygarlığa zararlıdır." "Kur'an-ı Kerim'i ellerinden almalıyız" diyordu William.
O bir dünya lideriydi.
O bir İngiltere Başbakanı'ydı.
1800'lü yılların sonunda Birleşik Krallığı yöneten biri olarak Kraliçe Victoria'nın gözdesiydi.
Dört dönem Başbakanlık yaptı ve bu sürenin tamamını Osmanlı'yı parçalamaya ayırdı.
Bulgar bağımsızlığında, Mısır'ın Osmanlı'dan koparılmasında, Yahudilerin Filistin'e yerleştirilmelerinde, Afganistan'da, Sudan'da ve Ermeni milliyetçilik hareketlerinin gelişiminde karşımıza hep bu Türk ve İslam düşmanı çıktı.
Kendisinden sonra gelen tüm Başbakanlar William'ı örnek aldı.
Tony Blair bile yüzon yıl sonra iktidara geldiğinde "William'ın açtığı yoldan gidiyorum" diyecekti.
Ve tüm İngiliz Başbakanları aynen öyle yaptılar.
Yolundan kıl kadar sapmadılar.
Türkiye'de Baronlar seçtiler, localar kurdular, içimizden zenginler çıkardılar.
Sömüre sömüre doymadıkları İslam dünyası ile aramıza duvar ördüler.
Bunun için Türkiye'deki İngilizleşmiş medyayı kullandılar.
Biraz sesini çıkaran Başbakanları darbelerle indirdiler.
Nasıl olsa Türkler insan olmayan insan numuleriydi.
Bunlara herşey müstahaktı.
Ayıp olmasın diye bize bir tek "HAYVANLAR" demiyorlardı.
O kafalarda "Türkler güdülmeye muhtaç"tı.
İçimizde devamlı düşman üreterek, bizi bize kırdırdılar.
Bizi birbirine düşman halklar olarak meşgul edip, kafamızı kuma gömdüler.
Dünyadan uzaklaştırdılar.
Çok da yorulmadılar.
İşlerini kolaylaştıran sadık bir medya vardı çünkü bu memlekette.
Reklam dünyasının İmparatoru Nail Keçili'yle sohbetimizde anlattığı örnek olaya bu yüzden şaşırmadım.
DADI VAKASI'nı anlattı Nail Bey.
Bir medya imparatorumuzun DADI'sının oturma izni bitmiş.
DADICIK yabancı ne de olsa.
Oturma izninin uzatılmasını istiyor Medya patronu.
Uzatmıyorlar, kriz o zamanın Başbakanı'na kadar çıkıyor.
Başbakan da izin vermiyor.
Vay sen misin bunu yapan.
Başbakan'ın eşi hakkında "Ayakkabıcı ile" diye çok çirkin bir iftira atılıyor.
Başbakan neye uğradığını şaşırıp kaçıyor.
Bu iddia ömrünü medya patronları ve baronlarla aynı yatlarda ve yalılarda geçiren Nail Keçili'ye ait.
Geçmişte bu kadar güçlüydüler.
Ve arkalarında Londra-Tel Aviv-New York vardı.
Küresel sermaye hücrelerine kadar girmişti.
Ülkeyi yönetenler ne yaparsa yapsın her yol LONDRA'ya çıkıyordu.
Nail Bey'in söylemediği bir şey daha vardı.
Uğuruna Başbakan kaçırılan DADI da bir İNGİLİZ'di. "Bizi insanlık dışı insan numuneleri" olarak gören İngiliz'in DADI'sı için hükümet operasyonu yapacak kadar göbekten bağlıydık.
Ve bu göbek bağımızı hiç kesmediler.
Onun için istedikleri anda ağaç için bile bizi sokağa dökebiliyorlar.
Londra'da CADILAR bayramı...
Türkiye'de DADILAR bayramı.
Kutlu olsun Türkiye!