ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÂKİF EMRE
Okunma Sayısı: 1760
Yazar: Akif Emre
ÖNCE SİSTEM SORGULANMALI

ÖNCE SİSTEM SORGULANMALISeçimin sosyolojisi

Bu topraklarda halk ilk kez bir cumhurbaşkanını seçti. Hem Tayyip Erdoğan'ın hem de ona rakip olarak gösterilenlerin profili halkın tercihinin yönünü gösteriyor. Bu nedenledir ki müesses nizam dediğimiz statüko kritik makamların, yasaların, kurumların halka bırakılmayacak kadar ciddi konular olduğunu düşünerek halk adına karar veriyordu.

Halkın kendi tercihini yapması yönünde engel kalmadığına göre, kimileri devletle halk arasındaki mesafenin de kapanmış olduğunu, barışın sağlandığını öne sürebilirdi.

Mesele bu kadar basit değil tabii ki.

Türkiye'de siyaset sosyolojisi, siyaset kurum ve teorileriyle genelde karıştırıldığı için bazı sembolik gelişmeleri her şeyin cevabı ve bunca yıllık açığın kapatılması olarak okumaya meyyaliz. Gazetelerin manşetlerine bakıldığında sosyolojinin nasıl siyasetin yerine ikame edildiğini görürüz.

Benzer karışıklık muhalefette çok yoğun. Siyaset üretmekten aciz, daha da önemlisi, toplumun sosyolojisini, kültürünü doğru okumaktan, doğru algılamaktan mahrum tarz-ı siyaset yine seçmenleri suçladı. Her yenilginin nedenini toplumda gören toplum mühendisliği, üst siyaset etme hakkını kendinde gördüğü için hep sosyoloji ile uğraşmıştır. Sosyolojiyle oynamayı siyaset zanneden müesses nizamın seçkinleri oldu. Toplumun siyasal taleplerine cevap vermek yerine, onun sosyo-kültürel yapısını deforme etmenin siyaset yapma zannedildiği dönemin davranış ve algı bozukluklarının yansımasından ibaret. Sosyolojiyle barışık olamadıklarından toplumun siyasetle buluşmasını/barışmasını istemeyeceklerdir.

Farklı çelişkiye düşme tehlikesi de sosyolojinin siyasetle arasındaki farkın kapanması, bizzat siyasetin kendisi zannedilme tuzağıdır. Şunu hemen belirtmeli ki, Anadolu'da pek çok insan ilk defa kendini bu memleketin sahibi gibi hissetmeye başlıyor ve ötekileştirildiği zamanlardan sonra asli unsur olma duygusuna sahip oluyor. Duygusal boyutu yok farz edilen sosyolojinin, kültürün, değerlerin siyasette temsil edilen hissî karşılığı: Kendi olma duygusu... Bu salt iktidarı ele geçirmekle de alakalı değil. Kaybetse bile kendinin değerli olduğunu hissettiren bir barışıklık hali olarak okunabilir. Bu barışıklık, kendini değerli hissetme hali, başkasının toplumsal paylaşımından uzaklaştırılmasını getiriyorsa yeni çatışmalar üretmeye namzet olabilir. Siyasete taşınan toplumsal katmanların 'ben olma' körlüğüne kapılmadan gözetmesi gereken durum budur.

Asıl sorun sosyolojik desteğin siyasette temsiliyetini bulmasının siyasetin kendisi olduğu anlamına gelmemesidir. Bireysel temsiller, toplumun özellikle siyasi değerlerinin, ölçülerinin, siyaset tarzının temsili anlamına gelmemektedir. Tıpkı Kürtler adına siyaset yapmanın her zaman Kürtleri siyasete taşımaması gibi; bilakis Kürt sosyo-kültürünü dönüştürecek bir projeye dönüştüğü anlamına da gelebilir.

Müslümanlar bu ülkede her şeyden önce değerlerine, siyaset anlayışlarına yabancılaştırılmanın ceremesini çektiler. Müslümanları kendilerini kimin temsil ettiği kadar/ ettiğinden çok ne şekilde ve nasıl ve hangi tarz-ı siyaset üzere temsil edildikleri ilgilendirmelidir. Ne var ki, siyaseti sadece kendi sınıfsal çevresinin, belli zihin dünyasının tekel hakkı görenlerin sosyolojiye müdahalesi, bir tür siyasal 'apartheid' uygulaması onları da benzer tepkilere icbar etti.

Geçici gibi görünen bu zaruret hali zamanla bizzat siyasetin yerine ikame edilirken siyasal apartheid uygulamasının kırılıp kırılmadığı, ayrımcılık kurallarının da devam edip etmediği sorusunu unutturdu. Uzun, meşakkatli bir yolla merkeze ulaşan dışlanmışların/sessiz yığınların hak ve ahlak ölçülerini yitirmeden ve daim hatırda tutarak üst siyaset dilini yeniden kurmaları gerekmektedir. Bu gereklilik bazı hatırlamaları hep diri tutmaya çağırıyor.

'Nasıl bir dünya öneriyoruz' sorusunu sormadan 'kim yönetiyor' sorusunu öncelerseniz siyaseti sosyolojiye kurban etmiş olursunuz. 'Hangi banka' sorusundan önce finans kapitalizmini sorgulamıyorsanız dehşetli bir yanılgıya düşüyorsunuz demektir. Yargıcın kimliğini adaletin ilkelerine önceliyorsanız yaman bir tuzağa düştünüz demektir.

Sistemi sorgulamadan kadro tahkimi sisteme teslim olmak anlamına gelir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Akif Emre
12-08-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÖNCE SİSTEM SORGULANMALI
Online Kişi: 30
Bu Gün: 396 || Bu Ay: 6.952 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.560 || Toplam Tıklanma: 52.325.902