ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1645
Yazar: İbrahim Tenekeci
SIKINTININ KAYNAĞI: AÇIK KALMIŞ HESAPLARI KAPATMAYA KALKIŞMAK...

HALEP'SİZ ANADOLU TARİHİ YAZILAMAZBir mücâdelenin içindeyiz

Bir partinin iktidara gelip gelmeme meselesi değil bu. Şahıslar işin bahanesi. Sorun, Türkiye'nin bir yetişkin gibi davranmaya, konuşmaya, karar vermeye başlaması. Kararı alıyorduk, artık veriyoruz. Sorun, şahıslar ve kurumlardan ziyade, ülkemizin ta kendisi. Böyle bir Türkiye'yi istemiyorlar. İstiyorlar ki, önümüze konulana, üstümüze biçilene razı olalım. Hakkımızı aramayalım. Hemen yanımızda yaşanan kıyamete / cinayete dönüp bakmayalım. Hep söylenir ve söylüyoruz: Bazı insanların nasıl zalimleştiğini görmek istiyorsanız, hakkınızı arayınız.

Toplu bir saldırının, hatta cinnet halinin hedefiyiz. Teröristi, medyası, sermayesi, piyasası, parlamentosu, siyasetçisi, işbirlikçisi. Cep devletleri bile bu koroya katılıyor. Böylece o ülkenin varlığından haberdar olmuş oluyoruz.

Darbeyle yönetime gelenlere 'diktatör' demeyenler, milletin oylarıyla seçilmiş olana bunu söyleyebiliyor. Neden?

Bugün Irak ve Suriye'de bulunmayan ülke neredeyse yok. Sadece 'Türkiye uzak dursun' diyorlar. Niçin?

Birbirine hasım giden örgütler ve ayrı dünyalara mensup olanlar ülkemize karşı birleşti, birleşiyor. Niye?

“Demokrasinin beşiği” diye anılan ülkeler, terörü desteklediklerini ve teröristleri beslediklerini artık saklama ihtiyacı duymuyorlar. Nasıl?

Türkiye, batı dünyası için yarım kalmış bir defterdir, kapanmamış bir dosyadır. Bunu tekrar anlıyoruz. Sözümüz biraz yükselir yükselmez başımıza gelen musibetler, yolumuza konulan engeller. 'Türkiye masası şefi' ifadesini sıklıkla duyarız. Bu masa her daim açıktır, hareketlidir. Hep kaybettiğimiz yerdir.

Onların bildiğini artık biz de biliyoruz: Türkiye, kendisinden daha büyük bir ülkedir, devlettir. Unutturmaya çalışmışlardı, olmadı. Yeniden hatırladık veya zaten hiç unutmamıştık.

Halep'e atılan bombalar neden evimizde patlıyor? Bunu bir düşünelim.

***

Nereye gelmiş ve hangi olaylara şahitlik etmiş bulunuyoruz?

Yumruk atan, yumruk yemeyi göze almış demektir. Böyle bir şeyi göze alamıyorsan, o yumruğu atmayacaksın. Yumruk attınız ve karşınızdakini deviremediniz. Sonrasında insan haklarından, barıştan falan bahsetmeyeceksiniz. Devamına razı olacaksınız. Bilmem anlatabiliyor muyum? Daha geniş bilgi için bakınız: Bölücü terör örgütü ve paralel ihanet şebekesi. Onların sahipleri.

Elbette bizim için de geçerlidir bu. Türkiye, şunları ve şunları yapmakla, söylemekle, adaletsiz dünya düzenine yumruk atmış oluyor. Bazı ekonomik nedenlerden şikâyet etmeye hakkımız yok. Maddiyatla terbiye edilme dönemininden kurtulmuş durumdayız.

Kadim kaynaklar, istikrar ve istikamet bahislerinin yanına bir kavram daha eklerler: İktisat. Toplarsak: İstikrarlı bir şekilde istikamet ve iktisat üzerine olmak.

Bir de böyle bir durum var: Önce toplumu alabildiğine geriyor, sonra da “toplum çok gerildi” diye kara propaganda yapıyorlar. Bu kirli siyaseti eskiden beri uyguluyorlar. Halk Partisi bu konuda hayli tecrübelidir.

Variyetin, ilmin, dostluğun, hatta yeteneğin bile zekâtı vardır. İyiliğin ve doğruluğun ise bedeli. Düşmanlık eden olur. Üzülürsünüz. Şaşırırsınız. Kötüler ve yalanı gıda edinenler size karşı birlik oluşturur. Nihayetinde bu bir şahsiyet meselesidir, haysiyet mücadelesidir.

Kendimizi nerede, kimlerin yanında görüyoruz? Cevabımız, aynı zamanda kimliğimizdir.

Konuştuğumuz, yazdığımız vakit bizi kimler alkışlıyor? Mazlumlar mı, zalimler mi? Sadıklar mı, hainler mi? İyiler mi, kötüler mi?

Kimlere umut oluyor, kuvvet ve cesaret veriyoruz?

Bu sorular eşliğinde, milletimize ve memleketimize tavır alanlara iyi bakalım. Onları yakından tanımaya çalışalım.

Kendimize gelmemiz için daha ne olması, yaşanması lazım?

***

Kayıplarımız oldu, oluyor ve maalesef olacak. Buna karşılık en büyük kazancımız şudur: Milletimize güven geldi. “Bizden bir şey olmaz” diyenlerin sayısı yok denecek kadar azaldı. 15 Temmuz, bunun içi boş bir özgüven olmadığını herkese gösterdi. Şimdi, Ömer Lekesiz'in o derin ifadesiyle söylersek, kapanmamış millî hesapların kapanmak üzere olduğu günlerden geçiyoruz. Sıkıntının ana nedeni budur.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Tenekeci
26-11-16
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
SIKINTININ KAYNAĞI: AÇIK KALMIŞ HESAPLARI KAPATMAYA KALKIŞMAK...
Online Kişi: 25
Bu Gün: 216 || Bu Ay: 7.258 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.137 || Toplam Tıklanma: 52.333.644