ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 5444
Yazar: Ahmet Pak
PÎR-İ MÎMÂRÂN SİNAN

Sinan deyince gözümün önünde iri bir adam canlanır. İki küsur metrelik boy, geniş ve biçimli omuzlar, kalın damarlı büyük pazular… Yüzü de oldukça güzeldir Sinan’ın. Resimlerde yâhud heykellerdeki gibi uzun değildir sakalı. Çenesinin altından bir tutam sarkar sadece ve gürdür. Uzun bir yüz. Kalın ve ortada birbiriyle buluşmuş kaşlar. Yeşil renkli, iri, badem gözler. Orta büyüklükte düzgün bir burun. Sakala nazaran ince kesilmiş, dudaklara değmeyen bıyıklar. Kalın bir alt dudak. Fildişi cübbe ve oldukça sade kıyafetler. Gür, şedîd bir ses.
 
Kafamda böyle canlanır Mimar Sinan. Onu böyle tahayyül etmemin sebebi isminin başına eklenen “koca” lâkabı değildir sadece. Bilirim ki bu “koca” ona zahirînden çok batını, fiziğinden çok zekâsı için verilmiştir.
 
* * *
 
Koca Sinan…
Tarihin gördüğü dev adamlardandır. Taşa diz çöktürmüş, suya mihrak buldurmuş, göklere mızraklar tutturmuştur.
 
Şu mihrap sinanüddin
Şu minare sinandır

(Arif Nihat Asya)
 
* * *
 
Yavuz padişah Hicaz’a hâdim olmaya gittiğinde onun ordusundadır Sinan. Muhtemelen gür pala bıyıkları, Yavuzî şecaati vardır o zamanlar. Sillesi adam yıkar. Kılıcı cehennemde dövülmüş gibi yakar. Sözüm yalnızca hüsn-i zan değildir. Ki Osmanlı ordusunda giderek yükselir Sinan.
 
Muhteşem Süleyman’ın Belgrad seferinde de Rodos seferinde de ordudadır bu yağız yiğit. Osmanoğlu Mohaç ufkunda kılıç şakırdatırken de askerdir. Meşhur bir “Mohaç Meydan Muharebesi” tablosu vardır. Bilirsiniz. O tablonun bir yerinde de Sinan var mıdır acep diye çok düşünmüşümdür.
 
Yine Kanunî padişahın ordusunda İran’a giderken Van Gölünden geçmek üzere üç kadırga inşa eder. (Gemi mühendisidir aynı zamanda Sinan) Kumandanı kadırgalara “kaptan” eyler onu. Bir gece çıkar tayfalarıyla ve Van kalesinin nöbet erlerini tutar getirir.
 
Nöbetçilerin verdiği bilgilerle düşer Van kalesi. Yani ki Sinan önce kadırgaları sonra Van’ı inşa etmiştir.
 
* * *
 
Son olarak 1538 yılında Moldova seferinde kılıç kuşanır. Aynı yıl hassa baş mimarı olacaktır zira.
Halep’e Husreviye, Gebze’ye Çoban Mustafa ve İstanbul’a Haseki Külliyelerini dikmiştir bu tarihten önce.

Peki ya bu tarihten sonra?
 
Sonra çıraklığını, kalfalığını ve ustalığını tamamlayacaktır. Çıraklığının ve kalfalığının ne demek olduğunu gidip yerinde görmek evlâdır. Ustalığı ise yerinde görünce bile tam manasıyla anlaşılamayacak kadar muazzamdır.
Yerinde görmelidir dedim çünki biliyorum; kalemim yetmeyecek Sinan’ın o eserlerini anlatmaya.
 
Her biri birer şiir gibi zira.
Sizler de bilirsiniz ki şiiri şerh etmek bir manada beyhudedir. Yarımdır. Acizdir.  
 
* * *
 
Aczimi itiraf ettim okuyucu! Maalkusur Koca Sinan’ın ve onun muhteşem padişahı Süleyman Han’ın büyüklüğüne selâm ile bir kıssa nakletmek isterim Süleymaniye’ye dair;
 
Sultan Süleyman Han rüyasında Hazret-i Fahr-i Âlem(sav) Efendimiz ile müşerref olur. Süleymaniye Camii’ni, yerinden tutun da tüm mimarı detaylarına kadar, anlatır Süleyman Han’a ve: “Camii bu şekilde olacak.” buyurur. Sultan Süleyman, ertesi gün çağırır Koca Sinan’ı ve camiyi anlatmaya başlar. Sultan ne dese Sinan ağzından almakta sanki aynı rüyayı görmüşçesine her şeyi bilmektedir. Süleyman Han taaccüb edince Sinan: “Padişahım dün gece efendimiz(sav) size camiyi tarif ederken ben de arkanızdaydım.” der.
Süleymaniye sadece mimarıyla ve sultanıyla büyük değildir hâsılı.
 
* * *
 
Ağırnas (Sinan’ın doğum yeri) Belediyesi mimarımızın doğduğu evi restore ederken (2002) evin altından eski bir yeraltı şehri çıkmıştır. Kader o koca insanı taştan bir şehrin üzerinde dünyaya armağan etmiş, neccâr bir dedenin himayesinde yetiştirmiş, Osmanoğlu’nun ordusunda diyar diyâr gezdirmiş, Enderûn’da ilim ile yoğurmuştur. Nice seferde kahramanlık göstermiş, kılıcı da taşı da suyu da bilimi de müthiş bir kudretle kullanmıştır Sinanüddin.
 
* * *
 
Hele bir beyzî mührüne bakalım:
Orta kısmında: “el fakîr-ül hakîr Sinan”, kenarında: “sermîmârân-ı hâssa müstemend bende-i miskîn kemine dermend” (fakîr, âciz, hâssa sermîmârânı dertli değersiz miskîn bendeleri) yazmaktadır. Sinan’ı asıl büyük yapan bu abidevi tevazuudur.
 
* * *
 
Yaş 98. Söz biter, ömür biter. Taştan şiirler kalır geriye. Ve kabir taşında: “Geçti bu demde cihandan pir-i mîmârân Sinan” yazar bir koca âdemin…
Fatihalarla…

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ahmet Pak
11-12-10
E mail: haberkültür.net
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
PÎR-İ MÎMÂRÂN SİNAN
Online Kişi: 11
Bu Gün: 49 || Bu Ay: 10.296 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.486 || Toplam Tıklanma: 52.193.975