ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 141
Yazar: İsmail Aydoğan
NORMAL İNSAN SIKINTISI

NORMAL İNSAN SIKINTISIBizim kahtı-ı rical meselemiz kadar sıradan insan meselemiz de var. Çünkü içinde bulunduğumuz sağlıksız eğitim marifetiyle insanımızın normalliği gittikçe azalıyor. Normal insan derken yolda yürürken, araba kullanırken, müzik dinlerken, metroya binerken-metrodan inerken, asansöre binerken, koridorda yürürken, alışveriş yaparken kimseyi rahatsız etmeyen;  elindeki çöpü çöp kutusuna atan, mail yazmasını ve telefonda konuşma adabını bilen, küfür etmeden konuşabilen, televizyon seyretmesini bilen, bir büyük gördüğünde onu dinleyen, küçük gördüğünde seven, çocuk sevmesini bilen, işini doğru düzgün yapan bir insandan bahsediyoruz.

İnsan normal olamayınca zamanla kazandığı sıfatları da normalin sınırlarına sığdıramıyor. Mesela baba oluyor ama normal baba olamıyor; abi oluyor ama normal abi olamıyor; öğrenci oluyor ama normal öğrenci olamıyor; öğretmen oluyor ama normal öğretmen olamıyor. Baba abi olmaya, abi arkadaş olmaya, öğrenci esnaf olmaya, öğretmen kişisel gelişim gurusu olmaya çalışıyor.

Ne yazık ki küreselleştirilen ve dijitalleştirilen hayat, normali sevmiyor. İnsana sürekli farklı olmasını öğütlüyor. Değişik olmak ilginçleştiriliyor. Normallik sıradan, işlevsiz, zevksiz, mutsuz ve sıkıcı gösteriliyor. Bundan dolayı normal olan her şey tüketimin malzemesi haline getiriliyor. Tüketim ekonomisi onu güya sıradanlığın kulvarında unutulmaktan korumak için gösteriye dönüştürüyor. Böylece normal bir doğum, ölüm, evlenme, mezun olma, yaş alma kendi mütevazı halinden çıkarılarak törenleştiriliyor. Buna karşın nümayişe maruz kalmayan her iş normalinde kaldığı sürece sıkıcı olarak algılatılıyor.

Diğer yandan kültürler, insan hayatındaki kimi eylemleri bazen matem bazen de eğlence haline getirerek toplumsal hale büründürebilir. Düğünler, ölümler, asker uğurlamaları, hatta çeşme gibi hayır hasenat işleri bu kabildendir. Bu, kültürün normalinin sınırları içinde yapılan bir şeydir. Dolayısıyla bunların kültürce belirlenmiş bir sınırı vardır. Zaten normal dediğimiz şey de kültürün belirlediği düşünce ve davranışlardır. Hiç kuşku yok ki kültürün amacı örtük eğitimdir.

Normalini kaybetmiş toplum sınırlarını kaybetmiş toplum ve haddini bilmeyen insan demektir. Haddini aşan zıddına dönüştüğünden sınırını aşan toplum ve insan, normalini kaybediyor. İşte normalin ortadan kalktığı böyle bir iklimde, eğitimi, hayatın ilk basamakları olan bu alanlardan başlatmalıyız. Yani âdabı muaşeretten: Nasıl su içilir, nasıl yemek yenir, nasıl konuşulur, nasıl oturulur, nasıl giyinilir, nasıl yürünür, nasıl bakılır, nasıl koşulur, ne zaman yatılır, ne zaman kalkılır, kime nasıl hitap edilir vb… Bu tür en temel meseleleri halletmeyen insana okullarda bir şeyler öğretmeye çalışmak öğretmenler ve öğrenciler için zulümden başka bir şey değildir. Ne edip tutup bu tür hasletleri ilkokulun sonunda çözmüş olan bir sistem kurmalıyız.

Evet, Amerikan önderliğindeki eğitim sistemleri öğretime kilitlenmiş vaziyette. Eskisi gibi ne Avrupa ne Amerika ne de Japonya kendi insanını eğitebiliyor. Amerika belki hiçbir zaman bu anlamda bir eğitim yapmadı, böyle bir hedefi de olmadı. Ama Avrupa seküler de olsa belirli bir disiplin içinde insanını son elli yıl öncesine kadar eğitiyordu. Postmodernizmin ve neoliberalizmin cenderesinde artık bunu da yapmıyorlar. Lakin bu tür davranışlar onlarda kültür haline geldiğinden insanlar kendiliğinden öğreniyorlar. Biz de ise ne eğitimde ne de dayatılan seküler kültürde böyle bir şey var.

İnsanlar ağaç gibidir oysa. Belirli bir bakım ve ihtimam göstermeden ürün vermezler, bu türden davranışları icra etmezler. Budanmamış ağacın çirkinliği ve verimsizliği gibi insanlar da eğitimle ve kültürle budanmayınca hem çirkinleşiyorlar hem de verimsizleşiyorlar. Üstelik bunu özgürlük diye diye yapıyorlar /yaptırıyorlar. Özgürlük budamamak/budanmamak demek olduğundan sınırlarını bilmeyen, dolayısıyla kendini ve rabbini bilmeyen kaba saba insanlarla hayat da çirkinleşiyor. Evet, insan olarak suya ihtiyacımız olduğu kadar normale, normal insana da ihtiyacımız var.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İsmail Aydoğan
21-08-23
E mail: maarifinsesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NORMAL İNSAN SIKINTISI
Online Kişi: 16
Bu Gün: 125 || Bu Ay: 583 || Toplam Ziyaretçi: 2.225.995 || Toplam Tıklanma: 52.214.640