ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 117
Yazar: Mustafa Çelik
MÜSLÜMAN KENDİ IRKINDAN BÜYÜKTÜR-1

MÜSLÜMAN KENDİ IRKINDAN BÜYÜKTÜR-1Müslüman evrensel insandır onu yöresellikle mukayyet kılamazsınız. Müslüman, velev ki ırkına ve mezhebine mensup olmasalar da diğer Müslümanlardan olmayı kendi Müslümanlığının mütemmim cüzü kabul eder. Bu inancı, bu ahlâkı da Kur’ân’dan alır. Rabbimiz haber veriyor:

“Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim oloabilir?” (Fussilet Sûresi/ 33)

İslam’ın ilkelerinin hayata rehberlik ettiği dönemlerde yeryüzü insanî değerlerle buluşmuş, barış, huzur ve güven hayata egemen olmuştur. İslam’ın gönderiliş hikmeti ve amacı da budur. Dünyada dengeyi, barışı sağlamak; adaleti ve merhameti gerçekleştirmek, İslâm’ı bir bütün halinde ikame edip tatbik eden bir devlet kurmak ve bu İslâmî devleti yürürlükte tutmakla mümkündür.

İslâm devleti; bir mezheb, bir ırk devleti değil, bir ümmet devletidir. Şunu bilelim ki; “Cemaatü’l Müslimin” Müslümanların, “Devletü’l İslâm” insanlığın cennetidir. Dolayısıyla Müslüman sadece kendi ırkı için değil, beşeriyetin sulhu salahı, necatü felahı için de çalışır. Müslüman şarkta da olsa, mağrıpta da olsa bir tek Müslümanlarla yarü hemdemdir. Müslümanlığının hakkını vermek isteyen bilecek ki; sırra ermek yola vasıl olmak için dem bu demdir.

Müslüman insan sadece kendi ırkını değil, ümmetin vicdanını kendi vicdanında taşır. Çünkü Müslümanın vicdanı, bir bütün olarak Ümmet-i Muhammed’in vicdanını kendi taşıyacak güçte ve genişliktedir.

Allah’ın dünyasında Müslümanın asli misyonu, istikametini kaybeden insanlığa deniz feneri olmaktır. Ameliyle imanını tasdik eden her mümin kendi başına tıpkı Hz. İbrahim (as) gibi bir ümmettir. İslâm ümmetinin mensubu olan bütün ırklara, renklere, mezhep ve meşreblere açıktır ve de açık olmalıdır. Allah û Teâla buyuruyor:

“Gerçekten İbrahim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan, tek başına bir ümmet idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı. Allah’ın nimetlerine şükreden bir zat idi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.” (Nahl Sûresi/120- 121)

Hz. İbrahim (as), bir ümmetin, bir milletin yapacağı işleri tek başına gerçekleştirmiş, onlarca imtihan geçirmiş ve kazanmıştır. Hz. İbrahim (as) bir ümmetin, bir milletin topyekûn ortaya koyduğu erdemlerden daha fazla bir performans ortaya koymuş ve tek başına bir ümmet olmuştur. Çünkü insanın kıymeti himmeti nispetindedir. Himmeti, ümmeti/milleti olan bir insan tek başına bir ümmet demektir. Dolayısıyla ameliyle imanını tasdik eden her mümin bir İbrahim’dir ve her İbrahim tek başına bir ümmet’tir. Ümmet şuuruyla hareket etmeyen Müslüman âlim de olsa, abid de olsa ümmetin başına derttir.

Hz. İbrahim (as), Tevhid inancının bayrağını tek başına asmış, Allah’ın evini / Kâbe’yi inşa etmiştir. Allah’ın kelimesinin yüceltilmesi uğruna ölüme meydan okumuş, en cebbar zalimlerin önünde boyun eğmemiştir. Burada ümmet, “bir toplumun kendisini iyilik konusunda önder ve rehber (imam) edindiği, peşinden gittiği kişi” anlamına gelir. Nitekim başka bîr âyette bildirildiğine göre Allah Teâlâ ona, “Ben seni insanlara önder (imam) yapacağım” buyurmuştu. (Bakara 2/124)

Kur’ân-ı Kerîm’de âdeta Hz. İbrahim (as)’in ismiyle özdeşleştirilen hanîf kelimesi ise “şirk kuşkusu taşıyan her türlü sapık görüşten uzaklaşarak, Allah’ın birliği inancını benimseyen ve ihlâslı bir şekilde yalnız ona kulluk eden” anlamını ifade eder ve Allah’ın, başlangıçtan itibaren insanlara bildirdiği, insanın tabiatına en uygun olan tevhid dininin genel bir niteliği olarak geçer. (Bilgi için bk. Bakara 2/135) Muhtemelen Mekke putperestleri, kendi helâl haram telakkilerinin ataları Hz. İbrahim (as)’den geldiğini ileri sürdükleri için burada İbrahim (as)’in gerek inanç gerekse yaşayış olarak onlarla hiçbir ilgisinin bulunmadığı vurgulanmaktadır. (Taberî, Camiu’l Beyan Fi Tefsiri’l Kur’ân, C: 14, Sh: 190) İbrahimî olanlar yani İbrahim milletinden olanlar, münkir ve müşriklerden, onların tasavvurlarından, tavırlarından, kararlarından, kanun ve kurallarından beridirler.

Bu coğrafyada, bu ülkede kavmiyetçilik, ırkçılık yapanlar, İbrahim’in milletinden değil, putlara tapan Nemrud’un yolundadırlar. Tek ümmet şuuruyla hareket eden Müslümanların kavmiyetçilerle, ırkçılarla, kafatasçılarla kavgaları, bir İbrahim ve Nemrut kavgasıdır. Kavmiyetçilik/ırkçılık putperestliğin ihyasıdır, çok ilahlı olmanın belâsıdır.

Müslümanın kendi dışındaki bir diğer Müslümanı sevmesi ve sayması için ırkından olması, mezhebinden, meşrebinden olması şart değildir. Şart olan aynı dinden, aynı imandan, aynı ümmetten olmalarıdır. Müslüman olarak ırkımızdan, rengimizden, meşrebimizden, mezhebimizden olmasa da Âmentü esaslarına inanan, dinimiz İslâm’a teslim olan ve Ümmet-i Muhammed (sav)’e mensubiyetiyle iftihar eden her Müslümanla beraber olmalıyız, derdini de dert edinmeliyiz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mustafa Çelik
11-10-23
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MÜSLÜMAN KENDİ IRKINDAN BÜYÜKTÜR-1
Online Kişi: 8
Bu Gün: 258 || Bu Ay: 10.505 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.985 || Toplam Tıklanma: 52.196.363