Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar | Okunma Sayısı: 247 |
Adı Dr. Francis Collins. İnsan Genomu Projesinin müdürü. Dünya çapında önemli bir bilim adamı. Son yirmi yılını DNA araştırmaları ile geçirmiş. Francis Collins, 2003 yılında tamamlanan ünlü İnsan Genomu Projesi’ni yürüten ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırma Enstitüsü’nün başkanı ve 2006’da ‘Tanrı’nın Dili’ (*) isimli kitabını yayınlamış. Collins bu kitabına genetik konusunda çalışan bir bilim adamı olarak nasıl Allah’a inanmaya başladığını anlatmakla başlıyor:
“Dinin yaşanmadığı bir evde büyüdüm. İnanç, çocukluğumun önemli bir parçası değildi. Tanrı kavramını çok az biliyordum. Ebeveynim sanat, tiyatro ve müzikle ilgileniyordu. Bana dinin saçmalık olduğunu öğretmediler; ama önemli olduğunu da söylemediler. Üniversiteyi bitirdiğimde agnostik haline geldim; sonunda da ateiste dönüştüm. Bana göre; önemli olan tek şey; kâinatın nasıl çalıştığını anlamaya yönelik bir bilimsel yaklaşımdı. Onun dışındaki her şey hurafe idi.”
Collins birden ömrünü içinde geçirdiği bilimin birçok yönden Allah’ın varlığına işaret ettiğini fark etti: “Big Bang! Kâinatın hiçlikten başladığı gerçeği. Bu inanılmaz tekillikten, kâinat var olmuştu ve o zamandan bu yana da genişliyordu. Bunun bir açıklaması olmalıydı. Tabiatın kendisini yaratmadığını gözlemlediğimize göre, nereden gelmişti tabiat? Eğer Yaratıcının tabiatın parçası olmadığı sonucuna varmazsanız, problemi çözemezsiniz. Eğer yaratıcının zamanın dışında olduğunu anlamazsınız, problemi çözemezsiniz”.
Bu araştırmalar onu hem mükemmel bir matematikçi, hem mükemmel bir fizikçi olması gereken bir Yaratıcıya götürdü. Artık gördüğü her şey nefes kesici geliyordu. Sonra İnsan Genomu Projesinin yöneticisi oldu. 3.1 milyon insan genomu harfini okuyan bilim adamları heyetini yönetti. Artık “tüm canlıların bilgi molekülü olan DNA’nın Allah’ın dili, bedenlerimiz ve tabiatın geri kalan kısmının mükemmelliği ve karmaşıklığının Allah’ın planının bir yansıması olduğunu” görebiliyor ve şöyle diyordu:
“Ancak akıl, tek başına Allah’ın varlığını kanıtlayamaz. İman; muhakeme etmek artı vahiydir. Ve vahiy kısmı yalnızca akıl ile değil, aynı zamanda gönülle düşünmeyi gerektirir.”
Bilim ve imanın birbirini tamamlayan hakikatleri arasındaki muhteşem uyumu o zaman fark etti. Meselâ insanın kâinata biraz erken gelse yerçekiminin fazlalığı yüzünden bir milyar parçaya bölüneceğini anladı. Birçok unsurun aynı anda ve belli şekilde harekete geçmesiyle bu mükemmel denge kurulabilirdi.
Evrim teorisinin moleküler düzeyde hiçbir iddiasını ispatlayamadığını gördü. Elde edilen bilimsel deliller ise tesadüfün asla DNA gibi kompleks bir yapıyı oluşturamayacağını, DNA‘nın bizlere çok yüksek bir Akıl‘ı işaret ettiğini ortaya koydu. Bundan dolayıdır ki Francis Collins DNA ile ilgili yaptığı büyük buluşun ardından ‘Tanrı‘nın Dili’ isimli kitabını kaleme aldı. Kitabı ile ilgili olarak Time dergisine konuşan Collins, önceden ateist olduğunu ancak artık Allah‘a inandığını şu şekilde söylemiştir:
“Allah’ın var olduğuna dair rasyonel bir temel var ve bilimsel gelişmeler insanı Allah’a daha da yaklaştırıyor. Laboratuvarda çalışırken O’nun varlığını hissettim. Kesinlikle bizden çok daha büyük bir güç var ve ben O‘na inanıyorum. DNA‘nın şifresini çözmek beni Allah‘a biraz daha yakınlaştırdı.
Hastalıktan kırılan insanlar gördüm. Bilim onlardan umudunu kesmişti. Ama mucizevi olarak hayata döndüklerini gördüm. Bu da Allah‘ın işidir.”
İnsan genini çözmenin kendisine Allah’ın eserini görme fırsatı verdiğini söyleyen Collins, “Önemli bir buluş yaptığınızda o bilimsel coşku anını yaşarsınız, çünkü onu araştırmış ve keşfetmişsinizdir. Keşfettiğim şey öyle bir şeydi ki, bu bilgiye daha önce hiçbir insan sahip olamamıştı. Fakat Allah onu her zaman biliyordu” demiştir.
Dünyanın en önemli gen uzmanı olarak tanınan eski ateist Dr. Francis Collins, “Genetik yapımızın mükemmelliği sadece Tanrı’nın eseri olabilir. Bilimin ilerlemesi Tanrı’nın varlığının kanıtlanmasını sağlayacak. İnsanların inançlı olmasını sağlayan genlerin sadece mucizevi bir şekilde aktif hale geldiğini kanıtlayacağız” diyordu.
Collins yine şöyle diyor: “Evrimi savunanlar insanın genetik yapısının yüzde 99’unun maymunlarla aynı olduğunu vurgulayıp duruyor. Ancak farelerle ve yüzlerce farklı türle de yüzde 90 oranında aynı genetik yapıyı paylaşıyoruz. Çünkü hepimiz aynı Yaratıcının ürünüyüz.”
Ancak Collins Hristiyanlık konusunda tereddütlüydü. Ünlü filozof Voltaire’in “Kilise bu kadar tiksindirici davranış içindeyken ateistlerin varlığı şaşılacak bir şey midir?” sözünü tekrarlıyordu. Özellikle de Kilise’nin Ortaçağda Müslümanlar üzerine kin ve şiddet dolu haçlı seferleri düzenlemesini kabul edemiyordu. Ve ekliyordu: “Hz. Muhammed bugün iddia edilenin aksine kendine zulmedenlere karşı bile şiddet kullanmamıştı.”
Mucize konusundan bahsederken yine Peygamberimizden örnek veriyordu: “İslam’ın Kutsal Kitabı Kur’an, Mekke yakınlarında bir mağarada vahiy edilmeye başlanmıştır. Buyruklar melek Cebrail tarafından Muhammed Peygamber’e doğaüstü yollarla iletilmiştir” dedikten sonra Miraç hadisesini anarak, ‘açıkça mucizevi bir olaydır’ diye tarif etmiştir.
Şimdi Collins Allah’ın varlığına iman ettiğini her fırsatta dile getiriyor.
(*) Tanrı’nın Dili. Francis S. Collins. Yeni Yaşam Yayınları, 2009.
Yazar: Sefa Saygılı |
17-03-24 |
||
E mail: yeniakit.com | Tweet | ||