ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 3196
Yazar: Rasim Özdenören
BÜYÜK HAYALLER VE KENDİNİ AŞMA CEHDİ

İnsanın bir proje sahibi olabilmesi onun ilkin kendini aşma yeteneğini taşımasına bağlıdır, diyorum.

İnsanın kendini aşması...

Ne demek oluyor bu?

İnsanın kendini aşması, ilkin kendi önyargılarını aşması demektir. İnsanın en başta, kendini sınırlayan, kısıtlayan önyargılarını, zihinsel, bedensel alışkanlıklarını aşması demektir... Çevreden gelen alışkanlıkları, kısıtlamaları aşması demektir...

Bütün büyük fetihler sanırım ilkin insanın bizzat kendi zihninde taşıdığı önyargıların aşılmasını telkin ediyor...

Ve bütün büyük fatihler bir bakıma muhitlerinde çılgın diye, deli diye, meczup diye görülmüş, anılmışlardır...

Bir kimseye deli denmedikçe veli olmaz deyişindeki halk sözünü anlamak gerekiyor...

Bizzat peygamberler, insan türünün ufuk çizgisinde yer alan o muhteşem figürler, istisnasız deli veya meczup diye anılmışlardır.

Son Peygamber, Necip Fazıl'ın adlandırmasıyla "Gaye İnsan Ufuk Peygamber", daha Kâbe'deki putları kaldırma teklifini getirdiği anda, Kureyş ona cinnet geçirmiş diye baktı... Çünkü Kâbe'deki putların ortadan kaldırılması onlara göre aklın alacağı bir iş değildi... O putların sadece kutsallık izafe edilen zatlarından dolayı değil, o putlar o insanlara asırlar boyu aynı zamanda geçim kaynağı, ekmek teknesi olmuştu... Putlar kaldırıldığı anda ne olacaktı? Ticaret berhava olmayacak mıydı? Kâbe hizmeti gibi önem verilen bir hizmet berhava olmayacak mıydı?

Yani mesele yalnızca bir bağnazlık olayı olarak ortaya çıkmıyordu. İşin içinde çok daha derin ve hayati meseleler iş görüyordu...

İnsanın yaratıcı melekesi, tam da bir çılgın projenin yürürlüğe konması anında ortaya çıkar, çıkıyor...

Hangisini hatırlamalı? Tarık bin Ziyad, bu gün kendi adıyla anılan Boğaz'ı geçip İspanya'ya çıkma tasarısını gerçekleştirdiğinde geriye dönme umudunu ortadan kaldırmak için gemilerini yaktırmıştı... İspanya ya fethedilecek ya fethedilecek, demek istiyordu ve kendine ve askerine geri dönüş kapısını kapatıyordu...

İstanbul'un fethine göz koyan bütün komutanlar Haliç'e çekilmiş muazzam zincir kütlesini kırmaya çalışmışken, Sultan Mehmet Han gemilerini karadan yürüterek Haliç'e indirmişti...

Akdeniz'den Hindistan'a ulaşmaktan vazgeçen Avrupa tacirlerinin kendilerine yeni yollar araması teşebbüsü başlangıçta karamsar ve umut vaat etmeyen bir proje değil miydi?

Macellan'ın dünyayı dolaşma teşebbüsü çılgınlık değildi de, neydi?

Aslında, bütün bu büyük teşebbüsler, başlangıçta çılgınca görünse de, bir kere yapılıp bitirildikten sonra herkese: "Ne kadar basitmiş, ben de yapabilirdim, yaparım" hissini uyandırır. Projenin dâhiyane mahiyeti de zaten buradan kaynaklanmaktadır.

Yumurtayı dik tutmaya çalışanlar işi başaramayınca Kristof Kolomb'a müracaat ederler, o da yumurtayı kırarak bu işi yapar. Bunu görenler de: "Böylesini biz de yapardık" deyince, kaptan: "Elbette, der, bunu herkes yapabilir, fakat mesele bunu ilk defa düşünmüş olmakta..." cevabını verir...

İlk Boğaz Köprüsü projesi ortaya atıldığında, bazıları itiraz etmişti. Akıl almaz itirazlarla karşı çıkmaya çalışmışlardı. Mesela bir mimar diyordu ki: "Boğaz'a köprü yapacağınıza Zap Suyu'na yapın..." Zap Suyu'na da köprü lazımdı elbet... Fakat oraya yapılacak 100 köprü bile bir Boğaz Köprüsü'nün bir ayağını inşa etmeye güç yetiremezdi. Fakat bir Boğaz Köprüsü, belki 100'den fazla Zap Suyu köprüsünü finanse edebilirdi...

Şimdi, proje arefesinde bulunan "İstanbul Kanalı"nı kıyısından kenarından eleştirmeye çalışanlar, aynı kısır bağnazlık girdabında döneniyor...

Muhakkak ki, her teşebbüsün mutlaka bir bedeli olacaktır: maddî veya manevî veya hem maddî, hem manevî... Bunu göze almadan hiçbir tasarıyı yürürlüğe koymanın imkânı elde edilemez... Proje sahipleri kervanı yürütmeye bakmalı. Bakacaklardır da... Kervan yürürken etrafta işitilecek sesleri de yolculuğun selametine bağlayıp yürüyüşe devam...

Yazının tamamı için tıklayınız.

Yazar: Rasim Özdenören
29-04-11
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BÜYÜK HAYALLER VE KENDİNİ AŞMA CEHDİ
Online Kişi: 19
Bu Gün: 212 || Bu Ay: 212 || Toplam Ziyaretçi: 2.225.275 || Toplam Tıklanma: 52.211.021