ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 2972
Yazar: Gültekin Avcı
FRANSA'NIN VE ERMENİLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜREN ÖZÜR DİLEMECİLER

Özürcü duygu entelijansiyası ve Sarkozy

Başbakan Erdoğan'ın uzun boyundan bile komplekse kapılan Sarkozy, kanunla tarih yazmaya koyuldu.

Emin Oktay'a yazdırılan resmi cumhuriyet tarihi aklıma geldi.
Sarkozy, ülkesini Kemalist Tek Parti dönemine çevirdi.
Tarihin puslu dehlizlerini aydınlatmak kuşkusuz tarih bilimini ilgilendirir.
Ermeni soykırımı iddiaları da tarih sahnesinde ortaya atılan ve tetkike muhtaç bir iddiadır.
Fakat bu gerçeği kendi aydınlarımıza bile anlatamadık.
Hatırlarsanız bazı talihsiz aydınlarımız, soykırım iddiasını matematik bir gerçek kabul edip özür dileme furyası başlatmışlardı.
Tarihin hakikatini araştırmadan "evet Türkiye yüz binlerce masum Ermeni'ye kıymıştır" faraziyesiyle, onlar da Sarkozy gibi kendi duygusallıklarıyla tarih yazmadılar mı?
Bunların pek çoğu KCK'ya da güzellemelerde bulunuyorlar, teröristin elindeki silaha barış gülü, kanlı eylemlerine "özgürlükçü gerilla mücadelesi" olarak bakıyorlar.
Bekleseydiniz de 1915'teki tehcir gerçeği tüm hatlarıyla aydınlığa kavuşturulsaydı, eğer iddia edildiği gibiyse, hatta yarısı bile doğruysa hep beraber özür dileseydik olmaz mıydı?
Başbakan'ın Dersim katliamından özür dilemesi bilimsel bir arka plana dayanıyor.
Ya araştırılmaya muhtaç Ermeni soykırımı iddialarını ispatlı bilimsel gerçek kabul edenlerin özürleri?
Özür dilemekle tarih yalan söyler mi?
Aydının görevi topluma ve gerçeklere ışık tutmak.
Duygularının ve ideolojik ihtiraslarının esiri olmak değil.
Tarihin en muhataralı konularında kendi ufkunu layıkıyla aydınlatmayan bir vicdan ne aydınlık iddiasında bulunabilir ne de kitleleri aydınlatabilir.
Hissiyatını tarihi gerçek diye dayatanlar, Sarkozy skolastisizmiyle aynı dalga boyunda.
Tarihçilerin araştırmalarına sırtını dönüp, kendi zanlarını gerçek kabul eden bu duygu entelijansiyası, Fransa'nın son hamlesine önemli bir payanda oldu.
Tecessüsün kanatlarına kurşun sıktılar.
Ermeni diasporasının siyasal emelleri karşısında Türkiye'ye yargısız infaz yaptılar.
Hal böyle olunca gözünü siyasal ihtiras bürüyen Sarkozy Fransa'sının "soykırımı inkârın cezalandırılması" girişimi hiç şaşırtıcı değil.
Bizim özürcü aydınlarımız tarihin sesine sağırken, elin oğlu niye tarihin peşine düşsün?
Tasarı senatodan da geçerse "soykırım olmamıştır" demek tarihçilere bile yasaklanacak.
Sarkozy de tarihe kulak vermek istemiyor, bizim özürcü duygu entelijansiyası da.

Ama konu Cezayir olunca, Fransız dostlarımız nedense tarihi araştırma derdine düşüyorlar.
19. asra kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Cezayir, 1830'dan itibaren 132 yıl boyunca Fransa'nın sömürgesi olarak kaldı.
1954-1962 arasındaki bağımsızlık mücadelesi sırasında, Cezayir istiklal hareketini bastırmak için 1,5 milyon insanı katleden Fransız yönetimi katliam sırasında yalnız değildi.
İsrail yönetimi, Cezayir ayaklanmasını bastırması için Fransızlar'a büyük destek vermişti.

2005 yılında Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika, Fransa'nın, 1945 yılında Cezayir'de yaptığı katliamların sorumluluğunu üstlenmesi çağrısında bulunmuştu.
Fransız Dışişleri Bakanı Michel Barnier ne dedi?
Ortak bir gelecek inşa edilebilmesi ve acı dolu sayfaların aşılabilmesi için tarihin birlikte incelenmesi gerektiğini söyledi.
Barnier, Cezayir gazetesi El-Vatan'a "Her iki taraftan tarihçilerin çalışmalarını teşvik etmek lazım. Beraber ortak geçmiş üzere çalışmalılar" demişti.
Sonuçta Fransa Cezayir'e şu teklifi yaptı: "Arşiv çalışması yapalım. Ortak çalışma grubu oluşturalım; bu konuda onlar karar versin..."
Türkiye de bunu söylemiyor mu?
Sarkozy'nin tarih veya gerçekler gibi bir derdi yok.
Euro Bölgesi yıkıcı bir kriz altında.
Fransa'nın Kuzey Afrika şeridinde bu zamana kadar alışkın olduğu nüfuz ve prestiji kalmadı.
Erdoğan'ın ihtişamlı Arap Baharı gezisi yanında Cameron ve Sarkozy'nin, Bingazi'deki Tahrir meydanında uğradıkları ilgisizlik şokunu hatırlayın.
AB kapısında heyecanla bekleyen ama umduklarının aksine bekleyerek bile yükselen bir Türkiye var.
PKK etkisini yitirdiği ölçüde, sırada "soykırım iddiası" gibi Türkiye'yi zora sokacak paketler açılacak.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Gültekin Avcı
25-12-11
E mail: bugun.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
FRANSA'NIN VE ERMENİLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜREN ÖZÜR DİLEMECİLER
Online Kişi: 10
Bu Gün: 50 || Bu Ay: 10.742 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.338 || Toplam Tıklanma: 52.198.995