ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MÜLÂKÂT
Okunma Sayısı: 3959
Yazar: Meryem Dal
AVRUPA HAYRANLIĞI HAMÂKATTİR!

Viyana İslam Federasyonu’nun düzenlediği Kitap Fuarı geçen hafta sona erdi. Ömer Faruk Dönmez’e ayağının tozuyla Fuar’ı sorduk.

Nasıldı fuar?

İyiydi. Viyana İslam Federasyonu’na teşekkür etmek lazım. Gerçekten çok iyi çalışıyorlar.

Bir konferans verdiniz bildiğimiz kadarıyla… Konusu neydi? Nasıl geçti?    

Konferansın konusu modernizm’di. Ama ben öncelikle şöyle bir öneride bulundum: “Konferans, sempozyum, forum, panel” hep batılı kavramlar; dolayısıyla biz konferans vermeyelim, ‘sohbet’ edelim dedim. Sohbet, ashab ile, sahabe ile aynı kökten; dostluk, arkadaşlık demek, yarenlik, muhabbet demek… Madem modernizme müdahale ediyoruz; kavramsal düzlemde de müdahalemizi ve mücadelemizi sürdürmemiz lazım… Nasıl geçtiğini aslında dinleyicilere sormalıyız. İnşallah maksat hâsıl olmuştur.

Mustafa Özcan ile beraber bir de panele katıldınız. O nasıldı?

Evet, ertesi akşam da Mustafa Özcan’la beraberdik. Tarihsel süreci ortaya koyarak izah etti konuyu Mustafa Hoca… Biz de bir şeyler söyledik dilimiz döndüğünce… Modernizm, çağımızın cahiliyesidir. Ağzına kadar bilimle teknolojiyle dolu olan modernizm, nasıl olur da cahiliye olur? Bal gibi olur. Çünkü Kur’anın öğrenmemizi emrettiği ‘ilim’ ile, modernizmin putlaştırdığı ‘bilim’ aynı şey değildir… Üstelik biz büyüklerimizden öğrendik ki, oradaki cehalet; ilmin değil, hilmin zıddıdır. Örneğin Ebu Cehil; aslında kalem erbabı, okuma yazma bilen bir insandı; ama cahildi. Yani Ebu Cehil’de bir tür ‘ilm’ vardı ama ‘hilm’ yoktu. Efendimiz aleyhisselamı dinlemiyordu, Hakk’a boyun eğmiyordu, çünkü vahye karşı kibir vardı onda. Modernizm vahye karşı kibirlenmektir; İslam’ın hükümleri yerine aklını, nefsini, soyunu, menfaatlerini ikame etmektir.          

Putları da var mı modernizmin?

Hem de yüzlerce… Birilerini kızdırmak pahasına söyleyeyim; cahiliye döneminde üç büyük put vardı ya hani: Lat, Menat ve Uzza… Modernizmin de üç büyük putu var: İnternet, televizyon, cep telefonu… Hz. Ömer efendimizin, cahiliye döneminde helvadan putlara tapardık, sonra acıkınca da onları yerdik, dediği gibi; biz de fevkalade karmaşık ritüellerle bağlıyız bu putlara. Sözlerimi aşırı bulup bana bu putların ‘faydalarını’ saymaya kalkacak kardeşlere, Bakara Sûresi’nin 219. âyetini hatırlatırım: “İsmün kebîrun ve menâfiu linnâs.” İçki ve kumarda bile bazı ‘faydalar’ olduğunu söylüyor Kur’an; fakat zararları faydalarından fazladır diyor. O âyeti; internet, televizyon ve cep telefonu üzerinden bir daha tefekkür etmek lazım bence… Bu üç şeye bağlılığımız ne durumda? Kaçımız bu üç şeyi bırakıp da sürdürebiliriz hayatımızı? ‘Vazgeçememek’ bir şeyleri putlaştırmanın, ilahlaştırmanın en bilinen tezahürü değil midir?

Peki Viyana nasıldı?

Caddeleri, trafiği, binaları, metroları, parkları, mağazaları son derece düzenliydi. Zaten Avrupa’yı görenler de bize hep bunları anlattılar hayranlıkla. “Yapmış adamlar kardeşim!” cümlesi bu tür bir hayranlığın ifadesi mesela. Fakat meselenin şu kısmı pek dile getirilmiyor: “Adamlar mutsuz kardeşim!” Evet, Batılılar mutsuzluktan ölmek üzereler. Saadet yok. Huzur yok. Sabahtan akşama kadar deli gibi çalışıyorlar; akşam 4’ten 8’e kadar barlarda, publarda, kafelerde içiyorlar, evlerine sarhoş dönüyorlar ve yatıyorlar. Bu kısır döngü her gün devam ediyor. Sisifos Efsanesi’ni, Albert Camus’yü, absürd’ü, saçma’yı, egzistansiyalizm’i, Sartre’ı doğuran Avrupa bu işte… Biz de ceketimizi iliklemişiz, bu mutsuzluklar ülkesine, bu kasvetler diyarına bizi de alsınlar diye bekliyoruz. Mesela kiliselere bir bakın; o yarasalı, drakulalı filmleri nasıl tasarladıklarını anlarsınız.

Şehir düzenli; fakat insanlar mutsuzlar?

Öyle. Afedersiniz, kendi kızına yıllarca tecavüz eden ve kendi kızından çocuğu / torunu olan sapık adamların feci hikâyeleriyle çalkalanmış Viyana özellikle son birkaç sene… Üstelik bunlar münferit hadiseler değil. Ben, adam kendi kızına tecavüz etmiş diyorum; birileri de hayranlıkla, tüm şehri dolaşan metro sistemleri varmış diyor. Oldu mu şimdi?

Nüfus gittikçe yaşlanıyormuş.

Evet, ihtiyarlar yavaş yavaş ölecek. Arkadan genç nüfus da gelmiyor. Soyları tükenecek. Kur’anın şu ayeti bir kez daha tecelli edecek: inne şanieke hüvel ebtar. Evlilik yok. Aşk yok. Yuva yok. Mutluluk yok. Evlenenler de ‘aile’ olamıyor zaten; çocuk doğum oranları çok düşük. Fakat bir şeyi sevip okşaması lazım; köpek almış onu seviyor. Kaldırımlara köpeklerin kakaları için özel çöp kutuları ve temizlik eldivenleri konulmuş. Sen arka plandaki trajediyi görme; kaldırımlardaki çöp kutularını öv bana… Hamakatin böylesi! Sevgi yok, şefkat yok, merhamet yok; çünkü İslam yok.

Teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Meryem Dal konuştu.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Dal
07-01-12
E mail: dünyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AVRUPA HAYRANLIĞI HAMÂKATTİR!
Online Kişi: 18
Bu Gün: 281 || Bu Ay: 281 || Toplam Ziyaretçi: 2.225.430 || Toplam Tıklanma: 52.211.814