ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4866
Yazar: Meryem Aybike Sinan
GİTTİ NEZAKET, GELDİ KABALIK!

Haddeden geçmiş nezaket...

Bilmem hiç düşündünüz mü?

Ne kadar çok dedikodu yapıyoruz. Durmadan birileri diğerlerini konuşuyor, onları eleştiriyor, kınıyor, yerden yere vuruyor ve tekfir ediyor! Hiç kimse kendine bakmıyor. Öylesine kabalaştık, öylesine fitne fücur olduk ki!

En çok nezaket denen nazlı periyi vurdu bu durum!

Aramızda ne acıdır ki nezaket yok artık! Bir kadın ismi olmak dışında hiç birimiz için artık bir şey ifade etmiyor. Kadınlarımız, erkeklerimiz nezaketin ne olduğunu dahi bilmiyor. Oysa nezaket ne güzel bir elbisedir ki giyen herkese çok yakışırdı!

Lale devrinin büyük şairi Nedim bu konuda ne güzel söyler:

“Haddeden geçmiş nezaket yal ü bal olmuş sana
Mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş sana”


Nezaket ki sadece insana yakışır zira sadece insana mahsustur!

Nezaket, hatır, gönül ve muhabbet kuru gürültüye kurban verildi. Ne kadar kabalaşırsanız, ne kadar çirkin söz söylerseniz, ne kadar belden aşağı söz ederseniz o kadar çok itibar görüp alkışlandığınız garip bir çağda yaşıyoruz. Tuhaflıklarla dolu, çelişkilerle dolu, anlamsızlıklarla dolu ve çirkinliklerle dolu bir çağ bu.

“Günler gelip geçmekteler
Kuşlar gibi uçmaktalar”


Yunus Emre böyle demiş geçen zaman üstüne.

Zaman öyle çabuk öyle acımasızca geçiyor ki hiç birimiz farkına bile varmıyoruz bu gidişin. Zaman geçerken bizi götürüyor, duygularımızı götürüyor, fikrimizi, zikrimizi, yaptıklarımızı, yapmadıklarımızı, hayallerimizi de alıp gidiyor.

Ve en önemlisi giden hiç şey geri gelmiyor! Dün bir daha yaşanamıyor.

Zira hiçbir gün ötekinin aynısı değil.

Gittiğimiz yol aynı ama biz aynı biz değiliz, ruhumuz aynı değil, hislerimiz aynı değil, dostlarımız aynı dostlar değil, şehir aynı şehir değil! Değişiyor her şey. Hayatımızda yüzlerce mevsim her an değişiyor lakin bütün bu değişiklikler sürekli bizden götürüyor.

Nerede güzel bir hasletimiz var gidiyor sessizce!

Yerine onun muadilini koyamıyoruz, giden gidiyor.

Kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk demeden herkes birbirine öyle çok kaba ölçüsüz ki! Güya dindarlık artıyor/muş ancak bu insanların tutum ve davranışlarında kendini göstermiyorsa, moral değerlerde ciddi bir aşınma varsa, iki yüzlülük tavan yapmışsa eğri oturup doğru konuşmakta yarar var zannımca!

Sokakta, alışveriş merkezlerinde, iş yerlerinde hatta evlerde herkes her an patlamaya hazır bomba gibi. Yeter ki çatacak birilerini bulsun, anında incir kabuğunu doldurmayan meseleler yüzünden öyle kavgalar ediliyor ki aklınız duruyor.

Kavga önce evlerde başladı.

Sonra sokaklara, caddelere ve bütün yaşamımıza girdi. Menfaat, bencillik, bana necilik, hodkâmlık, hamlık, çirkinlik artık her yerde. Işıl ışıl kıyafetler içinde solmuş ve ölmüş cesetler gibiyiz. Bedenimizi oradan oraya sürüklerken içimizde hayat ve insanlık emareleri bulunmuyor!

Mevlana’nın dediği gibi “Adam var üzerinde elbisesi yok, elbise var içinde adam yok!” Artık ne yazık ki elbiselerin çoğunun içinde adam bulamıyoruz!

Birçok ipekli elbisenin içinde de kadın bulamıyoruz!

Kadınlar kadınca duyarlılıklarını, nezaketlerini, zarafetlerini, hislerini ve kadına has hususiyetlerini kaybettiler. Oturup kalkmaları, konuşmaları ve tavırları erkekçe ve kadınsı asla değil. Erkekleşen kadınlar devrine geçiş yapmış bulunuyoruz.

Erkekler, hele erkekler asla dünün erkekleri değiller!

Erkekler ne yazık ki efeminen bir tavır ve yaklaşımın içinde kendine rol biçiyor!

Babalarımızda, yakınlarımızda ilk örneklerini gördüğümüz o hürmetli, asil, nazik, beyefendi, konuşmalarıyla, tavırlarıyla ve her halleriyle ölçüyü elden bırakmayan mert erkekler öyle azaldı ki! Kadınlar gibi dedikodu yapan, küçük ve basit meseleleri büyütüp kavgalar eden, mızıkçılık yapan, hisleriyle hareket eden, kadın, eş, kız kardeş, arkadaş demeden kabalaşan ve hafifmeşrep bir tuhaf erkek profili bir anda çoğaldı toplumda.

Yani ne kadın dünün kadını ne de erkek dünün erkeği!

Hiç kimse kendini veya başkasını kandırmasın!

Ne kadının ne de erkeğin hal ve tavırları artık iç açıcı değil. Sokak ortasında ağız dolusu küfürde erkeklere rahmet okutan kadınlardan tutunuz, en olmadık yerlerde kadına saygısız ve nezaketsizlikte gerçekten de ölçüyü kaçıran erkeklere varıncaya kadar tuhaf ve acımasız bir dünyanın gerçekleriyle karşı karşıyayız artık!

 Lütfen biraz nezaket!

Kadın kadınlığını, erkek erkekliğini bilsin yeter!

Herkesin birbirine nazik olduğu, hürmet ettiği, moral değerlerin her şeyin önüne konulduğu bir dünya için neler vermezdik! Bu kuru gürültünün içinde bütün değerlerimizi kaybettiğimiz gibi insani taraflarımızın da öldüğünün farkında olmayacak kadar derin bir uykudayız.

Sözlerimizi Şeyh Galip’in güzel bir beytiyle bitirelim:

“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen”

(Kendine dikkatlice ve hoşça bir bak ki, âlemin özü sensin, sen varlıkların gözbebeği olan insansın!)

Muhabbetle kalınız.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Aybike Sinan
17-02-12
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GİTTİ NEZAKET, GELDİ KABALIK!
Online Kişi: 6
Bu Gün: 437 || Bu Ay: 10.684 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.258 || Toplam Tıklanma: 52.198.070