ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 5907
Yazar: Asım Yenihaber
ARAPÇA, FARSÇA VE TÜRKÇE (Ve Bülent Arınç'ın ismi)

ARAPÇA, FARSÇA VE TÜRKÇE (Ve Bülent Arınç'ın ismi)Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bir lâf etti, bir hayli cevapla karşılandı. Cevapların çoğu, Bülent Arınç'ın "Kürtçe medeniyet dili değildir" hükmüne itiraz sadedinde.

"Medeniyet dili" ne demek? Bir medeniyetin konuştuğu, yazdığı, okuduğu, okunduğu... dil demek. Böyle kitaplara geçmiş "bilimsel" bir tarif yok elbette. Biz "makul"ün peşindeyiz.

İslâm medeniyetinin üç güçlü yazı dili var: Arapça, Farsça ve Türkçe. İslâm medeniyetinin ilim dili başlangıcından beri Arapça oldu. Hâlâ da Arapçasız bir İslâm ilmi söz konusu edilemez. Farsça, İslâm medeniyetinin edebiyat dilidir. Türkçe ise en geç devreye girmiş olmasına rağmen, yönetim dilidir. Farsça'ya ve Arapça'ya giren Türkçe kelimelerin çoğu yönetimle (askerî, sivil) ilgilidir. Meslek isimleri -cı, ci, -cu, -cü ekiyle Türkçe'den yapılmıştır.

İslâm edebiyatı, Arapça döneminden sonra Gazneli ve Selçuklu saraylarında Farsça konuşmaya başlamıştır. Derler ki, bu dönemin Farsçası, Türkistan'da kullanılan bir Farsçadır, ilk Farsça yazan şairler de Türktür. Doğru yanlış, bilmeyiz. Bu edebî gelenek Anadolu'da Türkçeleşti. Anadolu/Osmanlı şairleri Farsça ve Arapça divanlar da tertip ettiler. (Bunların en meşhuru Fuzuli'dir) Ama İran'dan Macaristan'a kadar Türkçe divanlar, Türkçe eserler büyük bir yaygınlık kazandı.

Türkçe 19. Yüzyıl'da, batı ilim ve edebiyatını tercüme ederek genişledi. Terminoloji esas olarak Arapça köklerden, az miktarda Farsça ve Türkçeden üretildi. Ve batı lisanlarında yazılmış ilmî ve edebî eserler çevrildi. Böylece Türkçe, modern dönemdeki gelişimi ile Arapça ve Farsça'nın önüne geçti.

Bir türlü Kürtçeye gelemedik!

Önce şu tespiti yapalım: Kürtçe bu üç büyük dilin sahası içinde bulunmaktan ötürü şanssız bir dildir denilebilir. Bu üç dilin çok geniş bir yazılı metinler koleksiyonu var. Kürtçenin ise sadece Osmanlı ve hatta Anadolu sahasında yazılmış çok az sayıda metni mevcut. Yani İslâm medeniyetini Kürtçe üzerinden okumak, akutmak imkânımız yok.

İran sahasında kalan Kürtçede Farsça, Irak'ta kalan Kürtlerde Arapça, Türkiye'deki Kürtlerde Türkçe kelimeler fazla.

Tabiî biz böyle tarihe ve literatüre bakıp konuşurken, Kürtçenin ne müthiş bir medeniyet dili olduğunu ispat sadedinde yazanların bazı iddiaları ile karşı karşıya kaldık.

Aslında biz doğrudan doğruya kalmadık! Bir zamanlar Odalar Birliği'ne Kürt raporu hazırlayarak sansasyona sebep olan Doğu Ergil, Bugün gazetesinde sütununa aktardı, oradan haberdar olduk. Dolayısıyla İbrahim Sediyani'yi tanımışlığımız yok. Fakat iddiaları dilbilim âlemini sarsacak kadar çarpıcı! Onu okuduktan sonra, Farsça diye bir lisanın olmadığı kanaatine varmaktan başka çarem kalmadı!

Ey İran mülkünün sahipleri! Sizin Farsça dedğiniz şey Kürtçeden aparmadır!

Zat-ı muhtereme göre, "serbest", "bülent" ve "arınç" kelimeleri Kürtçe imiş. Yani Başbakan Yardımcımızın ismi zaten tümden Kürtçe!

Bu "bilimsel" metinde ilk itirazı, "kent" kelimesine yapacağız. "Kent" Soğdcadan Farsçaya ve Türkçeye geçmiş bir kelimedir. Azeri sahasında köy anlamında kullanılır, yeni Türkiye Türkçesinde şehir. Yani hazretin ifade buyurduğu gibi, Yunanca filan değil!

Ya "serbest"? Bilmem ki ne desem!

Bütün muteber sözlükçüler, cehaletlerinden olsa gerek, bu kelimenin Farsça olduğunu yazıyor!

"Bülend" için de aynı kayıt var!

Zat-ı muhterem bunların Kürtçeden Türkçeye geçtiğini buyuruyor ama, bizim söyleyiş tarzımızın neden Kürtçeye değil de Farsçaya yakın olduğunu açıklamıyor. Biz neden Kürtçeden aldığımız "bılınd"ı Kürtler gibi söylemiyoruz da, Farslar gibi bülend/t diyoruz?

Ya "arınç"? Asıl golü burada atmış zat-ı muhterem! Başbakan Yardımcısı'nın soyadı bile Kürtçe! (Bu yüzden öz Kürt sayılsa yeridir).

Yahu azıcık Türkçeye âşina olan fehm eder ki, Bülent Bey'in soyadı "arı" kökündendir. "Arınmak" fiili bu kökten yapılmıştır. "-ınç" eki ise, sıfat ve fiil yapan Türkçe bir ektir! Bu ekle yapılan en meşhur kelime: "Sevinç"tir!

Bülent Arınç şunu demek istemiş olamaz mı: "Kürtçe ile bugünün ve dünün dünyasını yazılı olarak okumak mümkün değildir. Eğitim dili olarak kullanılması iyi sonuç vermez."

Bu sebeple İran'da Kürtler dünyayı Farsça, Irak'ta Arapça okuyor. Türkiye'de de Türkçe. Eğer bu diller üzerinden okumak istemiyorsanız, sümürgecilerin dillerinden birini, mesela İngilizceyi ya da Fransızcayı tercih edebilirsiniz! Esasında, Türkler, Araplar ve Farslar da, dilleri yetmediğinde öyle yapıyorlar!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Asım Yenihaber
20-02-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
M.Halis Köktaş (Buharî)
Tarih : 13-10-15

Mûhterem! Yazınız çok güzel. Mutabıkız!... Son cümle hariç; " Esasında Tükler, Araplar ve İranlılar da Dillerin İHANET ETTİKLERİNDEN öyle yapıyorlar" olmalıydı..! Saygılarımla... ≈MuHaSeBu→

 
ARAPÇA, FARSÇA VE TÜRKÇE (Ve Bülent Arınç'ın ismi)
Online Kişi: 13
Bu Gün: 427 || Bu Ay: 885 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.515 || Toplam Tıklanma: 52.218.927