ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / PORTRELER
Okunma Sayısı: 7006
Yazar: Tunçay Kocaman
İSHAK PEHLİVANLI DİYE BİR YİĞİT DERVİŞ 1

İshak Pehlivanlı Abi, ömrü insan kazanma cehdiyle geçmiş, büyük dâvâmızın yükselmesinden başka sevda taşımamış bir Anadolu çocuğu... 2 Ağustos 2011'de Hakk'ın rahmetine kavuştu. Onunla ilgili daha önce de bir yazı yayınlamıştık: DÂVÂ ADAMI GÖZÜ AÇIK GİDER... 

Şimdi o büyük gönüllü insanı hidayetine vesile olduğu can yoldaşı Tunçay Kocaman anlatıyor. Samimiyetin ve tevazuun harman edildiği bir vefa ve şükran yazısı... Tunçay Ağabey'e nice ısrarlar neticesi yazdığı bu güzel yazı için teşekkür ediyoruz. (Doğruluş)

18. Yüzyıl’ın sonları İngiliz imparatorluğunun dünya hakimiyetini gerçekleştirme yolunda emin adımlarla ilerlediği yıllardı. “Osmanlı Devleti kendi resmi ideolojisine göre, Sünni İslam’ın dünyadaki koruyucusuydu”.1 "Müslüman nüfusun yaşadığı geniş bölgelerde İngiliz hakimiyetinin pekişmesi için, Hilafetin tasfiye edilmesi gerekiyordu. Halife Sultan’ın en zayıf düştüğü dönemde bile İslâm  dini, faal  bir ideolojik  merkez  olmaya  devam ediyordu..”2

Bu durumda İngiliz emperyalizmi, dünya hakimiyetini temin için önünde  son ve yegâne engel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu görüyor ve Osmanlı topraklarındaki yıkıcı faaliyetlerini giderek yoğunlaştırıyordu.

Böylesi bir ortamda tahta çıkan  merhum II.Abdülhamid Han;  Abdülaziz Han’ın hal’i esnasında sahil sarayında şahit olduğu hanedan mensuplarına reva görülen şen’i fiillerin kötü hatıraları ve stratejik gerekçeler sebebiyle ikametgâh olarak  sahil sarayı yerine, asude Yıldız Sarayı’nı tercih etmişti.

Ulu Hakan’ın dirayetli yönetiminde istikrara kavuşan Osmanlı ülkesi, bilhassa yabancı yatırımcılar için cazip hale gelmiş ve  bu hâl,  teknik eleman ihtiyacı hissettirmeye başlamıştı. Bu ihtiyaca  cevap verebilmek üzere Yıldız Sarayı’nın müştemilatında, bu günkü adı “Yıldız Teknik Üniversitesi” olan ve vilayet nafia idarelerinin "fen memuru" (eski adıyla kondüktör, yeni adıyla tekniker) ihtiyacını karşılamak maksadıyla kurulan okul, 1911'de ‘Kondüktör Mekteb-i Âlîsi' adıyla, öğretim hayatına başladı. Ne yazık ki Hakan’ın saltanat ömrü, temellerini attığı okulun açılışını görmeye yetmedi.  

İşte bu okulun, Balmumcu’dan Beşiktaş’a inen yola bakan sınıflarının birinde, farklı  şehir ve sosyal yapılardan gelen ve farklı fıtratlardaki iki genci kader, 1969 yılının Ekim ayında bir araya getirdi.

Bu  gençlerden  biri, Anadolu’nun   bozkırında   çilelerle    yoğrularak  kendini hayata hazırlamış ve İstanbul’a yüksek öğrenime gelirken hayatta ne yapmak istediğini bilen, tâlib olduğu çilelerin üstesinden gelebilme stratejisini ana hatları ile belirlemiş bir Anadolu yiğidi olan İshak Pehlivanlı ağabeyimdir. Diğeri ise, o yiğidi nasıl anlatabilirim, hakkıyla anlatabilir miyim endişesi içersinde bu satırları kaleme alma cür’etinde bulunan ve hayatının bahtiyarlığına; o’nu ve o’nun tanıştırdıklarını tanımakla erişen ben, Tunçay Kocaman…

İnsanın kendinden bahsetmesi her ne kadar âdâba muvafık olmasa da, okuyucunun bu satırların yazarı hakkında malumat sahibi olma hakkını düşünerek ve affınıza sığınarak kendimden bahsetme cür’etinde bulunacağım. Bunu yapmaktan bir maksadım da anlatmaya çalıştığım mübarek insanın büyüklüğünü dimağlarda netleştirmektir. Ben kendimi anlattıkça onun büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır.

1700’lü yılların başlarında Kastamonu’nun Tosya kazasından  İstanbul’a göçen atalarım, Osmanlı Devletinin payitahtına, Anadolu’dan yapılan girişlerin denetlendiği; "Abidevi Türk Köprü mimarisinin İstanbul içindeki tek örneği"3 olan Bostancıbaşı Köprüsü’nün ve hemen yanındaki Bostancı Derbenti’nin bulunduğu Erenköy semtine yerleşmiş ve uzun bir müddet bu derbentte (karakol), Osmanlı Devletine hizmet etme şerefine nail olmuşlardır.

Ailem gelenek halinde intikal eden, ancak amelî sahada tatbikini bulamayan ehl-i sünnet akaidine ve cemiyet  hayatında (bilhassa evlatlarının arkadaş edinmeleri konusunda) katı prensiplere sahipti. Üniversite yıllarına kadar olan 18 yıllık hayatım; fikirsiz, çilesiz ve “Bu dünyaya niçin geldin?” sorusuna cevap aranmasına imkan bulunmayan toz pembe (ve lüzumsuz prensipler manzumesi içerisindeki) bir ortamda geçti. İshak Abi ile tanıştığımız 1969 yılı, hayatımdaki büyük değişimin  başlangıcı oldu.

İstanbul bilindiği üzere  fevkalade güçlü iki cihete sahip bir şehirdir. Halk ağzında ifadesini bulduğu gibi “Her şeyin iyisi de kötüsü de İstanbul da kamilen mevcuttur.” Yine, Anadolu’dan İstanbul’a göç edecek gençlere, yaşlıların  tembihat niteliğinde belirttikleri gibi, ‘İstanbul’da kötüyü aramanıza gerek yoktur; o, yılışık bir dilenci  gibi sizi her yerde bulur. İyilikler ise her kıymetli şey gibi kem gözlerden sakınıldığından aranmayı gerektirir.”

Anadolu’dan İstanbul’a göç eden bir genci, İstanbul’da  çeşit çeşit tuzakların beklediği tarihî bir gerçektir. Bu tuzaklardan, insanın nefsani zafiyetlerine yönelik olanından kurtulmak kolay olmasa dahi sağlam bir manevi alt yapı sayesinde mümkündür. Ancak, bilhassa istidatlı gençlere yönelik ikinci bir tuzak şekli daha vardır ki, ondan kurtulmak her babayiğidin harcı olmayıp belirli manevi desteklere ihtiyaç hissettirir:

Uğruna çile çekmeyi göze aldığınız fikirleri sizden daha ateşli savunan, fikirlerini çeşitli albenili sözlerle süsleyerek ve entelektüel bir İstanbul ortamında size sunan,  kaşla göz arasında beyninizin, hatta kalbinizin içini boşaltan;  sizi, uğruna çile çekmeye talip olduğunuz  fikirlere sadakatle hizmet ettiğinizi zannettirerek tam aksi istikamete çeken o kadar çok ve çeşitli tuzaklar kurulur ki... İşte bu tuzaklar, her idealist ve istidatlı  ümitvar Anadolu gencine olduğu gibi merhum İshak Abi'ye  de kuruldu.

İstanbul'a tahsil hayatına devam etmek için göç eden4, büyük dâvâsı için çile çekmeye talip ve bu çilelere tahammül arzu ve istidadına sahip bu tavizsiz insan kendisine  sunulan imkânları fevkalâde güzel değerlendirerek stratejisini olgunlaştırmış ve -tabiri caiz ise- kendini İstanbul’a  “yedirtmemiş”tir.

İshak Abi, zahiren entelektüel ve çileli gözüken albenisi yüksek cemiyetlerle de içli  dışlı  oldu. Bu çevrelerden azık torbasında Anadolu’dan getirdiği  ve  henüz olgulaşmamış stratejik  çizgisine mutabık ve  bu çizgiyi zenginleştirecek tecrübeler edindikten sonra stratejisinin esas çizgisini belirledi. O çizgi;  mutantan tavırlı ve kendisine türlü imkânlar sunmaya hazır entelektüel görünümlü çevrenin çizgisi olmayıp gariplerin talepkâr olduğu, çilesi aşikâr, nefse pay vermeyen, çilelerin çilesi, yüzyıllara sari, Allah Resulüne uzanan altun silsilenin son halkasına merbutiyet çizgisi  olacaktı.

Ancak, merbutiyetin o kadar kolay bir hadise olmadığı da aşikârdır. Bu mevzuda kişinin tercihi mühim, ancak  kafi değildir. Tercihiniz sizi bir noktaya kadar getirir, oradan ötesi sizin iradenizin alanı dışındadır ve bu noktadan ötede ezeli takdirle kayıtlı kabul ve izinden başka yol yoktur.

İstanbul’a gelişini müteakip olgunlaştırmış olduğu stratejisine uygun bir şekilde, tanışmış olduğu istidatlı gençleri hakikat yuvalarına taşıyan ve onların merbutiyet ile şereflenmesine vesile olan İshak Abi, arzu etmesine rağmen kendisi henüz bu şerefe nail olamamıştı.             

Merbutiyetin izin tezkeresi, ezeli takdir gereği (Allahu a’lem) iki kişi için müşterek hazırlanmıştı. İshak Abi, saadet yolculuğuna yalnız  başlamayacak, kaderin 1969 yılı Ekim ayında, Ulu Hakan II. Abdülhamit Han’ın hane-i saadetlerinin bahçesindeki okulda çizgilerini kesiştirdiği iki genç, büyük yolun büyüklerine bağlılıkla mümkün olan saadet yolculuğuna da beraber başlayacaklardı.

Beraber başlamalılardı… Çünkü askerî tabir ile ifade edecek olursak aralarında ehemmiyetini  askerlik  yapan herkesin bildiği- “tertip” hukuku doğmalıydı. Zira o iki gençten biri ne kadar çizgisini belirlemiş, kendini kâmilen hayata ve hizmete hazırlamış ise de diğeri henüz İstanbul şehrinin  sınırları dışına dahi  çıkamamış, toz pembe bir hayat görüşü ile lise yıllarına ulaşmış, Anadolu insanı ile teması olmamış, hatta taşradan birisinin İstanbul’a gelerek İstanbul sakinlerine bir şeyler verebilmesinin ve öğretmesinin muhal olduğu fikr-i sabitine  sahip, inatçı, kendi doğruları konusunda son derece kıskanç bir yapıya sahipti ve bu yapı, izalesi veya azaltılması için ömür boyu müdahaleye ihtiyaç hissettirecekti. Şerikinin yükü bir ömür boyu İshak Abi'nin sırtında olacaktı. İşte bu sebeple onun, şerikine yardım etmesi gerekiyordu. Kısaca ifade etmek gerekirse, İstanbul’un Anadolu’ya olan ihtiyacı bir ömür boyu sürecekti. Bu yük kolay çekilemezdi ve tertiplik hukuku gibi özel bir hukuka ihtiyaç vardı. Ve o hukuk 1971 yılında, İstanbul’un Eminönü ilçesindeki Vakıf Han’da bulunan Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Dernekleri Federasyonu’nun  merkezinde doğdu.

Devam edecek


1 Modernleşen Türkiyenin Tarihi, Eric Jan Zürcher 26.baskı, s.28

2 Paradigmanın İflası, Fikret Başkaya 17.baskı, s.66

3 İslam Ansiklopedisi c.6, s.310

4 Şahsi kanaatime göre bu göç, tahsil yapıp köşe kapmaktan ziyade fikri tekamül maksadına matuftu. Zira, merhumun okulla ve meslekle alâkası zaruret miktarını hiç aşmadı. (T.K)

2. yazı için tıklayınız.

Yazar: Tunçay Kocaman
07-06-12
E mail: elentra52@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 3
mehmet akif koç
can veren pervane
Tarih : 08-01-13

ishak abiyi bence en güzel özetleyen tabir bu can veren pervane Ateşe meftun olan pervanelerin ateşin etrafında dönmesi ve öleceğini bile bile kendini ateşe atması gibiydi onun vefat anına kadar hizmetlerin etrafında dönmesi ... Yetişmesi için emek ettiği talebenin adedini bi Allah bi de kendisi bilir.Yurtlara yerleştirdiği talebenin her hareketini takip eder ,hizmetler hakında onlardan malumat alır,hizmetler için onlara yol gösterir,okur ,okutur,kitap alır ,dergi alır ,cebine harçlık koyar,annesinden babasından daha fazla sahiplenir onlara yoldan davadan bahseder yurtlarla alakası devam edenlerle sürekli fikir alış verişinde bulunur,hedef gösterir, yurtlarla alakasını kesmiş olanlarla bir şekilde irtibat kurmaya çalışır ve onları tekrar kazanmak için madden manen seferber olurdu.Hizmetler muvaffak olsun da yerimiz caminin papuçluğu olsun prensibiyle ailesinin nafakasını bu uğurda cömertçe harcayacak kadar idealistti. Geceleri kalkıp ümmeti muhammed için göz yaşı dökelim annemizin babamızın beldemizin hidayeti için memleketin hidayeti için dua edelim diyecek bir manevi havaya sahip olduğu gibi,memleketin her türlü meselesi hakkında mutlaka söyleyecek bir sözü olan,herkesin görüşlerine başvurduğu fikir adamı kendi tabiriyle tam bir münevverdi.Fakat kıymeti hayatındayken tam anlaşılamayan bu münevver insan etrafını aydınlatırken kendisini mum gibi eritti İshak Abi'nin vefatı elbette ailesini ve yakınlarını derinden üzmüştür fakat yetişmeleri için gayret sarfettiği talebeleri de en az aileleri kadar mahzundur ve yetimdir.İhvan yeri dolmayacak bir kardeşini kaybetmiştir. Bizler onu tanıma şerefine nail olan talebeler olarak İshak Abimizi kaybetmekle her zaman varlığından güç aldığımız ulu bir çınarı kaybettik.Bizler bu ulu çınarın yetişmelerinde emek sarfettiiği bugün türkiyenin ve dünyanın değişik yerlerinde yaşayan kardeşleri olarak her zaman kendisini rahmetle ve hasretle anıyoruz. Mekanın cennet makamın ali olsun Allah razı olsun...

 
İhsan Efendioğlu
MEKÂNI CENNET OLSUN
Tarih : 10-06-12

Allah, İshak abi gibi; gençlere, talebelerimize örnek olacak insanların sayısını arttırsın.

 
Ahmet Çelen
AH İSHAK ABİ!
Tarih : 08-06-12

İshak Abi dünyaya az gelen bahtiyarlardan... Etrafınıza bakınız; kendini bir dâvâya cidden adayan kaç kişi kaldı? Büyük rüya görmeyenlerin büyük işleri olamaz. Onun rüyası bir ömre sığmazdı; sığmadı. Devam ediyor onun rüyası... Elinin uzanamadığı gençlere rüyalarıyla uzanacak; hatta dokunacak. İshak Abi'yi yeni nesillerle tanıştırmak lâzım. Zira ondan kendilerine geçecek, mutlaka geçmesi gereken nice hasletler, meziyetler var. O hâlde tanıştıralım... Kim yapacak bunu? Elbette tanıyanlar... Hadi o zaman!

 
İSHAK PEHLİVANLI DİYE BİR YİĞİT DERVİŞ 1
Online Kişi: 14
Bu Gün: 199 || Bu Ay: 9.861 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.385 || Toplam Tıklanma: 52.176.078