ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 6820
Yazar: Ahmet Selim
NECİP FAZIL, NURETTİN TOPÇU, SAMİHA AYVERDİ... VE MÜRİDLİKLERİ

Fikrî-mânevî hâtıralarımız

Özel hal sahipleri olur. Yalnız başına bu durum, onların tasavvuf ehli olduğunu, iddiaları duyulsa bile göstermez. Ben çok yıllar önce böyle bir zat ile karşılaşmıştım. Hal sahibi olduğu belliydi.

Fakat İmam-ı Rabbani hakkında söylediği sözlerin bir kısmı doğru değildi. Böyle durumlarda hürmeten susulmaz. Ben bütün Mektubat’ı, kavramlarına ve konularına göre yıllarca incelemiş bir insanım. Neredeyse (mealen) ezbere bilirim. Bazı noktalarda itirazlarımı ve mukabil izahlarımı ifade ettim. Ortalık gerilince, “Pencereden uçup geri gelseniz, ben doğruluğundan emin olduğum bir bilgiyi feda etmem.” dedim. Naklen diyordu ki “Zerrât-ı cihan O’na aynadır.” Hâlbuki İmam-ı Rabbani’nin söylediği çok daha farklıydı, hatta tersiydi: “Zerrât-ı cihanda O’na ayna olacak mecal mi vardır?” Önce tansiyonlarımız 20’ye yaklaştı, sonra yatıştık! Birilerinde bazı fevkalâde hallerin görülmesi onun mürşid olduğunu göstermez. Okumalarımda rastlıyorum; bir dönem, birçok aydınlar gezinerek mürşid aramışlar ve farklı kişileri bulmuşlar. Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Nezihe Araz, Samiha Ayverdi, Cahit Uçuk, Safiye Erol... Hem okuyorum, hem de kendime göre düşünüyorum...

Necip Fazıl, Kenan Rıfai ile görüşmek için Samiha Ayverdi’nin tavassutunu rica etmiş; kabul görmemiş. Necip Fazıl o sırada Abdülhakim Arvasi’ye bağlı. Ve Necip Fazıl sarp bir insan. Sözünü esirgemez. Görüşürse eşit şartlarda görüşecek. Görüşme talebinin kabul görmemesi makul. Aslında Necip Fazıl da eskiden Atatürkçü ve Batıcı’ydı. Felsefeyi biliyordu. Arvasi’yi tanıdıktan epeyce sonra değişmiştir. Yani Kenan Rıfai’nin Batı’ya açık hali Necip Fazıl’ı etkilemez. Nurettin Topçu’yu da etkilemez. Onlar, iyi bildikleri alanların dışında bir yardım arıyorlar. Nurettin Topçu da Abdülaziz Bekkine’yi bulmuş. Kenan Rıfai’nin mümeyyiz vasıflarından birisi, tesettür konusunda müsamahakâr olması. Önemli olan libas-ı takvadır görüşü var. Entelektüel hanımefendileri en çok etkileyen taraflarından biri de bu. Tabii bu bir hayra vesile olmuş,* Türkiye mesela bir Samiha Ayverdi’yi kazanmış. Necip Fazıl tesettür müsamahasına karşı çıkar. Karşı çıkar ama, Samiha Ayverdi’ye “ben bunca iş arasında sizi ziyarete vakit buldum, fakat davet etsem siz bizim matbaaya 5 dakika uğramazsınız” diyor. Niye uğrasın ki? O kendi köşesinde yazı yazan bir hanımefendi. Kendine göre zengin bir çevresi var. Matbaada işi ne?

Bazı kaçınılmaz çelişkiler olmuştur, akıp giden toplumsal hayatımızda... Arayış denemeleri, tesadüf farklılıkları, yorum zorlukları... Bırakınız romanları falan, Osmanlı Asırları’nın harika bir dili vardır. Kenan Rıfai değil, önemli olan Samiha Ayverdi’dir. Necip Fazıl’a verdiği cevaplar da çok olgun cevaplar. Muhtevalı bir vakara ve derin bir zekâya sahip. İhtiyaçlarımız, zaaflarımız, özelliklerimiz, arayışlarımıza etkili oluyor. Ben derim ki başkalarına karşı hüsnü zannımız kendimize karşı murakabemiz olmalı ki, tevhidî şuur iyi tecelli etsin. Necip Fazıl Abdülhakim Arvasi’nin, Nurettin Topçu Abdülaziz Bekkine’nin müritleridir ama, aralarında ağır kavgalar olmuştur. Başka örnekler de vardır... Nurettin Topçu Hoca çok sakindi fakat katıydı. Gazetede Necip Fazıl’ın verdiği selamı almıyor, Necip Fazıl da ağzına gelen tahkir sözlerini söylüyor. Hâlbuki tasavvuf bir mânâsıyla “itidal” demektir. İki ustada da farklı türde itidal eksikliği vardı. Nurettin Topçu’nun sosyalizmi çağrıştıran arayışına ben itiraz ettim; canı sıkıldı.

Fikren en önemli zaafımız, bir itidal geleneği oluşturamayışımız, bir “itidal metodolojisi” kuramayışımızdır. Öyle bir disiplinimiz olacaktı ve huyumuz suyumuz ne olursa olsun hepimiz o disipline uyacaktık. Yapamadık… Aynı zamanda hocam olan babam derdi ki: “İtidalden ayrılınca ölçülerin zahirine uygunluk kalsa da hikmetinden uzaklaşılır ve bazı kapılar kapanır.” “Hilimsiz ilim, itidalsiz tefekkür olmaz.” “Tekâmül cehdinin sabrı, sabırların en güzelidir.” Bu sözler hatıra defterimde kayıtlıdır. “İtidal dairesindeki ihtilaflar rahmet ve dayanışma merkezlidir; fakat ifrat-tefrit kısır döngüsündeki ihtilaflar tekâmülü durdurur.” Tekâmül yolunu kesen şeffaf duvar toptan gülleden etkilenmez, lâkin itidal şuuru iğne ucu kadar bir dokunuşla yıkılır gider.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

* Şeriata uymayan bir tavrın hayra vesile olacağını söylemek doğru mu? (Doğruluş)

Yazar: Ahmet Selim
30-10-12
E mail: zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NECİP FAZIL, NURETTİN TOPÇU, SAMİHA AYVERDİ... VE MÜRİDLİKLERİ
Online Kişi: 20
Bu Gün: 163 || Bu Ay: 621 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.057 || Toplam Tıklanma: 52.215.150