ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2278
Yazar: C. Yakup ŞİMŞEK
EMRE KONGAR'IN EŞYALARI VE İCRAATLARI

Daha çok, maliyeci, iktisatçı ve sosyolog olarak tanınan Emre Kongar’ın Türkçeye dair fikirleri de var… Hatta diğer birçok çalışmasının yanında “Yozlaşan Medya ve Yozlaşan Türkçe” adında bir kitap da yazmış. Bir taraftan www.kongar.org isimli resmî – kendisi, bu kelimeyi “resmi” diye yazmış - sitesinde de fikirlerini internet âleminin müdavimlerine sunuyor.

Emre Kongar, internet sitesindeki bir makalesinde (POLİTİKACILARIN DİL YANLIŞLARI VE HÜSEYİN MOVİT) sözeÜlkemizde dilimizi en kötü kullanan grupların başında hiç kuşkusuz politikacılar gelir.” diye başlıyor. Sonra da politikacıların “demokrasi” ve “bürokrasi” kelimelerindeki “-ra-“ hecelerini uzun telaffuz etmelerini dil yanlışlarına örnek olarak gösteriyor.
Elbette, bu ülkede birçok kelimeyi yanlış telaffuz edenlerin içinde politikacılar da vardır. Ama Türkçeyi hatalı kullanmada onların ilk sırada olduğunu – hem de hiç şüphe duymadan – iddia ederken neye dayanıyor acaba? Türkçeyi en kötü kullanan meslek grubunun hangisi olduğuna dair ciddi ve ilmî bir araştırma yapılmış mıdır? Daha mühim olan şu: “Türkçeyi doğru veya yanlış kullanmanın kıstasları” tam olarak tespit edilmiş midir?

Kongar, sözü daha sonra TBMM’nin eski başkanı Bülent Arınç’ın Türkçesine getiriyor. Bülent Arınç, Kuzey Irak'ta Amerikan askerlerinin Türk askerlerini müsadere ettiğini" söyleyen gazeteciye derhâl karşı çıkıp "Müsadere kelimesi insanlar için kullanılmaz, eşyalar için kullanılır." demiş. Kongar Hoca, bu tespitin doğru ve yerinde olduğunu kaydediyor; bu vesileyle Arınç’ın  “temiz bir İstanbul Türkçesi'ni klasik vaiz vurgularıyla konuşan bir politikacı” olduğunu belirtiyor.

Temiz bir İstanbul Türkçesi”nin ne olduğunu anlamak zor değil de şu “klasik vaiz vurgusu” ne oluyor? Böyle bir vurgu çeşidi var mı? Kongar’a göre varmış. Bu kadar da değil, bu “vaiz vurgusu”nun çeşitleri var: “klasik” olanı gibi. Diğer türleri nelerdir acaba? “Vurgu” denen şey meslek grubuna göre değişir mi? Kongar Hoca bunları açıklasa da bir öğrensek…

Emre Bey, Bülent Arınç’ın “müsadere” kelimesindeki isabetinin hemen ardından “eşyalar” diye bir telaffuzda bulunarak apaçık bir yanlışa düştüğünü iddia ediyor. Bu “yanlış”ı da kendine göre izah ediyor: Ona göre “eşyakelimesi “şey”in çokluğu, yani “şeyler” demek olduğundan “eşyalar” diye bir kelime olmazmış. Bu ifadesine dikkat edersek “şeyler” ile “eşya” kelimeleri Kongar Hoca’ya göre eş manalı… Ona göre ha “şeyler” ha “eşya”… (Hâlbuki Türkçede “eşya” ile “şey” arasında böyle bir bağ kurulmaz.) Mademki kendisi “şeyler”le “eşya” kelimelerinden aynı şeyi anlıyor, o hâlde şu cümlelerdeki “eşya”lar yerine “şeyler” kelimesini tercih etsin: “Eşyam çok kirlendi.” yerineŞeylerim çok kirlendi.” diye yazsın;Eşyanız çok güzelmiş!..” diyeceğineŞeyleriniz çok güzelmiş!..” desin. Aynı mantıkla düşünmeye devam edersek “esnaf / sınıflar”, “talebe / talipler”, “merasim / resimler”, “elbise / libaslar”, “arazi / arzlar” kelimeleri de eş manalı olduğundan, Kongar Bey, bunları da birbirinin yerine kullansın: “Merasimde üzgündüm. Esnafı dolaştım. Talebem beni görmeye geldi.” cümleleri yerine “Resimlerde üzgündüm. Sınıfları dolaştım. Taliplerim beni görmeye geldi. desin.    
Kongar Bey, buna çok benzer bir iddiayı Sabah gazetesinden Figen Yanık’a da ifade etmiş. Kendisiyle röportaj yapan gazeteciye demiş ki: “Arapça sözcüklerde rastlanan hata çoğul sözcüklere çoğul ekler kullanarak oluyor. Örneğin ‘Hükümetin icraatları’ deniliyor. Halbuki ‘icraatları’ olmaz. İcra zaten tekil, icraat çoğul, icraatlar, lar lar oluyor.” (Bu sözlerde birtakım dil yanlışları görülüyorsa bizden değil; biz bunların dil ve imlasına dokunmadık.)
Kongar’ın dediği kısaca şu: “Eşya” ve “icraat” kelimeleri aslen çokluk (plural / cem’) olduklarından, bunlara çokluk eki (-lar / -ler) getirilemez; getirilirse dil hatası işlenmiş olur.
Mademki “icraatlar” diyen kişi Türkçeyi yanlış kullanmış oluyor, o hâlde Emre Kongar Bey de “tazminatlar” derken aynı hataya düşüyor. Çünkü “tazminatlar” da aslında “tazmin”in çokluk hâli. (Tabii, aynı zamanda Emre Kongar’ın tenakuz hâli…)

Arapçadaki aslında çokluk hâlinde olup Türkçede teklik manası öne çıkan onlarca kelime vardır. Birkaçını yazalım:
talebe (talib’in çokluğu), tezahürat (tezahür’ün çokluğu), evlat (veled’in çokluğu), tatbikat (tatbik’in çokluğu), âzâ (uzv’un çokluğu), efkâr (fikr’in çokluğu), evliya (veli’nin çokluğu) ahbap (habib’in çokluğu), eşkâl (şekl’in çokluğu), ıslahat (ıslah’ın çokluğu), evrak (varak’ın çokluğu), elbise (libas’ın çokluğu), esvap (sevb’in çokluğu), emsal (mesel’in çokluğu), akran (karîn’in çokluğu)

Kongar’ın dediğini nasıl bir dil prensibine dönüştürmeliyiz?
Aklımıza birden fazla şık geliyor:
A) Bir kelimede aynı işi gören birden fazla dil unsuru bulunmamalıdır.
B) Bir kelime aslında hangi manada ise yalnızca o mana ile kullanılmalıdır.
C) Bir kelime eskiden nasılsa günümüzde de o şekilde yazılmalı, söylenmelidir.
D) Dile başka bir dilden gelen kelimeleri, orijinal şekil ve manasında kullanmalıdır.   
Evet, Kongar’ın mantığı bunlardan hangisine dayanıyor? Hangisine dayanırsa dayansın, bir yanlışa dayanıyor demektir. Çünkü bunlardan hiçbiri dilin mantığına uygun değildir. Dilin “kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık” oluşu bütün bunları hükümsüz kılmaya yeter. Bazen kökler “kök” vasfını kaybedip eke veya bir başka kelimeye yapışarak biçim ve hacim değiştirir, bazen de ekler “ek” olmaktan çıkar, kökle veya bir başka ekle kaynayıp kalıplaşır. Türkçede de bazı ekler kendi fonksiyonunu yitirip kelimenin bünyesine dâhil olmakta ve kaybolan bu parçanın yerini – aynı işi yapan – başka bir ek almaktadır. Kimi zaman - biri zayıf, diğeri güçlü vaziyette - aynı fonksiyondaki iki ek üst üste kullanılmaktadır: bir-i / bir-i-si, kim-i / kim-i -si, art-ır-mak / art-t-tır-mak, de-n-mek / de-n-il-mek gibi.
Buna benzer değişmeler kelimenin manasında da olur. Bir mana zayıflayıp unutulur, başka bir mana gelip oraya yerleşir.
Bu yöndeki değişmelere “teklik (müfret / singular) – çokluk (cem’ / plural)” penceresinden kısaca bakacak olursak şunları görürüz: Aslında çokluk (cem’ / plural) manası taşıdığı hâlde bu manası zayıflayan ve tamamen unutulan kelimeler vardır: tüccar, esnaf, hademe, talebe, merasim, akran, evliya, ahbap, aidat, tazminat, elbise, fiyat, evrak, arazi, enkazBu kelimeler geldiği dilde (Arapçada) çokluk hâlinde olsalar da Türkçede teklik ifade ederler. Nitekim sözlüklerde bunların teklik gibi kullanıldıklarına dair notlar da vardır. Mesela Ferit Devellioğlu, OSMANLICA – TÜRKÇE ANSİKLOPEDİK LÛGAT’inde “elbise” için “Kelime bizde müfret gibi kullanılır. kaydı düşmüştür.

Belki bunların bir kısmı çokluk (cem’ / plural) manası verecek şekilde de kullanılıyor olabilir, ama zaten nerdeyse bütün teklik (müfret / singular) kelimeleri yeri geldiğinde çokluk makamında kullanmak da mümkün: Ziya Paşa, “İnsana sadakat yaraşır, görse de ikrah.” derken “insan”ı “insanlar” makamında; Necip Fazıl “Kelime, manayı boğan bir gömlek…” mısrasında “kelime”yi “kelimeler” yerinde kullanmıştır. Bu hususiyet bütün dillerde vardır…

Ayrıca Türkçede “ikiz, üçüz, dördüz, beşiz…” kelimeleri aslında çokluk manası taşımasına rağmen – sonlarındaki “-z” ekinin rolü günümüz Türkçesinde ölmüş olduğundan – çokluk ekleri (-lar / -ler) ile kullanılmaktadır. Bunlar gibi, çokluk bildiren bir sayı sıfatıyla belirtildiği hâlde yine çokluk ekleri alan kelimeler vardır: çifte kumrular, üç aylar, Yedi Cüceler, Yedi Uyurlar gibi. Kongar Bey bunları nasıl kullanıyor acaba?

Neyse, çok uzattık.
Emre Kongar’ın yukardaki iddiasını çürütmek için bu kadar bilgi ve fikir kullanmak israf-ı kelam oldu…
Ona söylenecek söz, aslında çok basit olmalıydı:
Eşyalar ve icraatlar”a dair fikirlerinizi (efkârınızı değil fikirlerinizi) talebeleriniz (talipleriniz değil talebeleriniz) dahi çürütebilirdi!..

Yazar: C. Yakup ŞİMŞEK
27-01-10
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
EMRE KONGAR'IN EŞYALARI VE İCRAATLARI
Online Kişi: 27
Bu Gün: 376 || Bu Ay: 9.632 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.575 || Toplam Tıklanma: 52.167.976