ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4901
Yazar: D. Mehmet Doğan
İSLÂM'IN MUHÎTÜ'L-MAÂRİFİ

İslâm’ın “Muhitülmaarif”i!

Diyanet Vakfı’nın İslâm Ansiklopedisi 44. ciltle tamamlandı: Bu cildin üzerindeki tarih 2013. Töreni yapılalı epey olduysa da, basılı hâli elimize yeni geçti. İlk cildi 1988 tarihli olduğuna göre 25 senede bitirilmiş. “Çeyrek asır” bazılarınca çok uzun süre olarak görülebilir. Türkiye’nin ansiklopedicilik tarihini bilenler, yaşayanlar bunun çok da uzun bir süre olmadığını takdir ederler.

Devletin iki ansiklopedisinden İslâm Ansiklopedisi 1941’de yayınlanmaya başlanmış, 1986’da 13. ciltle tamamlanmıştır. Yani 45 sene... Ya Türk Ansiklopedisi? 1943’te başlayan macerası 1985’te 33. ciltle 42 senede bitmiştir. Yayın sırasında ismi bile değişmiştir: İnönü Ansiklopedisi olarak başlamış, Millî Şef’in iktidardan düşmesi ile Türk Ansiklopedisi olmuştur.

Peki, ansiklopediciliğin ve yayıncılığının öncesi yok mu? Elbette İslâm tarihinde ansiklopedik eserler var. Fakat, modern dönemde batıdakilerine benzer ilk yayın, Kamusulalâm’ı saymazsak, Muhitülmaarif’tir. Bu terkip “Maarif çevresi” diye çevrilebilir. Maarif ise, bilgi ve kültürü birlikte ihtiva eden bir kelime. Meşhur Emrullah Efendi Maarif Meclisi üyesi iken 1900’de 1. cildi çıkmış. Nazır/bakan olunca yeniden girişmiş işe. Veliahd Yusuf İzzeddin Efendi’nin himayesinde bir heyet toplanmış, Yeni Muhitülmaarif Cemiyeti kurulmuş, Yeni Muhitilmaarif gazetesi çıkarılmış ve 1914’te 1. Cildin yeni baskısı yapılmış, o kadar. “Ulum ve edebiyatı, fünun ve sanayii cami, bilcümle ıstılahatı ile esma-yı hassayı havî külliyatı ilmiye ve edebiyedir”. Yani: İlimleri ve edebiyatı, fenleri ve sanatları toplayan, bütün terimlerle özel isimleri ihtiva eden ilmî ve edebî külliyat. Bu alt başlıktan bir ansiklopedi tarifi çıkarılabilir.

Emrullah Efendi’nin çabası sürdürülebilse idi, belki de bugün “ansiklopedi” yerine “muhitilmaarif” diyecektik! 20. yüzyılda yaşadıklarımız dilde ve kültürde sürekliliği imkânsız hale getirdi. Bütün ansiklopedi, sözlük ve kaynak eser çalışmalarını dilde ve kültürde sürekliliği sağlama çabası olarak görebiliriz.

Şarkiyatçılar/oryantalistlerin İslâm dünyası ile ilgili bilgi birikimi 1908’den itibaren Hollanda’nın Leiden şehrinde Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak 30 yılda dört cilt yayınlanan Encyclopedia de’l-islam ile ortaya konulmuştur. Devlet’in İslâm Ansiklopedisi bu ansiklopedinin muhtevasına kısmî itiraz mahiyetindedir. Tercüme, tadil ve telif şeklinde uzun bir süre içinde tamamlanmıştır. Bu arada oryantalistlerin ansiklopedisinin yeni ve genişletilmiş baskısı da yapılmıştır!

Bu devlet itirazı yanında, dini hassasiyeti olan ilim ve fikir adamları oryantalistlerin tahrifatına karşılık doğru bilgilerle İslâm-Türk Ansiklopedisi Muhit’il-maarif’i yayınlama teşebbüsüne girişmişlerdir. 1940’da başlayan bu faaliyet 1948’e kadar sürmüş ama, a harfinden öteye geçilememiştir.

“Türkiye Diyanet Vakfı’nın en kalıcı ve hayırlı işi nedir” denilirse, tereddütsüz vereceğimiz cevap “İslâm Ansiklopedisi”dir. Bu vesile ile İSAM’a vücut verilmiş, kütüphane kurulmuş, muhtelif yayınlar yapılmıştır. Gönül isterdi ki, bu yayında ansiklopedi yerine “muhitilmaarif” ismi tercih edilsin!

Diyanet’in Ansiklopedisi’nin şarkiyatçıların ansiklopedisinden daha kapsamlı olduğunu söyleyebiliriz. Onların ansiklopedisi daha çok batılı ülkelerin sömürgelerine yönelik bilgileri ağırlıklı olarak ihtiva eder ve Türk-İslâm âlemine mahsus bilgileri ıskalarken, bu eser bu noksanları telafi eden bir muhtevaya sahip olmuştur.

Ansiklopedi işine kıyıdan köşeden bulaşan bir kalem erbabı olarak işin zorluğunu, sıkıntılarını biliriz. Nitekim Diyanet Vakfı bu işi önce zamanın meşhur köşe yazarlarından Ergun Göze’ye havale etmiş, o da bir takım çalışmalar yapmış, hatta örnek fasikül yayınlamış, fakat bu kapsamlı ilim ve yazma faaliyetini sürdürememiştir.

İslâm Ansiklopedisi ilk yıllarda bize fasikül olarak gönderilirdi. Bu hediyeden memnunduk. Gelen fasiküllere bakar, bazı hususlarla ilgili görüşlerimizi belirtirdik. Daha sonra bu usülden vazgeçildi. Biz de abone olarak külliyatı tamamladık. Kitap meraklısı olduğu kadar çok sayıda ansiklopedik eseri olan Hüseyin Albayrak dostumuz bir grup arkadaşın abone işlerini takip etmekle kalmadı, aynı zamanda onları elden bize ulaştırarak bir hayli zahmete katlandı. Elbette bu hasbilik teşekkürle geçiştirilemeyecek değerdedir.

Ortada bir külliyat var. Elbette bu kadar kapsamlı bir yayında noksanlıklar, kusurlar, hatalar, yanlışlar bulunabilir. Şimdi yapılması gereken bu yönde bir tesbit çalışmasıdır. Akabinde ya ek ciltler yayınlanmalı ya da elektronik versiyonda düzeltilmiş, tamamlanmış metinlere yer verilmelidir.

Bu arada, kendi açımızdan bazı itirazlarımız var. Birinden kısaca söz edeceğiz. Ansiklopedi maddelerinin bazıları taraf sayılabilecek kişilere yazdırılmıştır. Bunlardan biri Sözlük (Türkçe) maddesi. Bu maddenin yazarlarından bir arkadaş daha önce sözlüğümüzle ilgili olarak “okumadım ama, zaten akademisyen değil” mealinde çok ciddi (!) bir eleştiri getirmişti. Bu maddede de sözlüğe Türkçe’ye girmemiş Arapça ve Farsça kelimeler aldığımız, bunların Türkçe’de kullanılmayan manalarına yer verdiğimiz, bazı kelimelere kafadan anlamlar uydurduğumuz gibi iddialar ile bazı teknik hatalar üzerinde durulmuştur.

Mesela “Abdullah” kelimesine karşılık olarak verdiğimiz iki mâna, birisi “ismi bilinmeyen kimse”, diğeri “Hz. Peygamber” karşılıklarının nereden çıktığını bilmiyormuş! Geçen sene umreye gittim. Medine’de Peygamberimizin Mescidini ve türbesini de ziyaret ettim. İşte bu ziyaret sırasında kapıdan girişte sağda, Osmanlı hattatları tarafından yazılmış Peygamberimizin isimleri var. Bunlardan biri de “Abdullah”. Resmini de çektim. Meraklısına gönderebilirim!

İsmi bilinmeyen kişiye “Abdullah” demek bilinmeyen bir uygulama değildir. Herkes Allah’ın kuludur, Abdullah’tır. Osmanlı da ismini bilmediğini veya bilmek istemediğini böyle adlandırmıştır. O yüzden bütün devşirmelerin baba isimleri Abdullah’tır, kendileri de Abdullahoğludur! Bu hata her hangi bir ansiklopedide olsa idi, önemsenmezdi. İslâm Ansiklopedisi’nde olması kabul edilemez. Burada zikrine yer ve imkân olmayan cevaplarımız var elbette. Fakat asıl söyleyeceğimiz, madde yazarları yanında, redaktörlerin önemidir. Sırf sözlük maddesindeki tarafgirliklere bakarak, bu hususa bir daha dikkat çekmek istiyoruz.

Her şeye rağmen, İslâm Ansiklopedisi ilim ve düşünce âlemimiz için büyük bir kazanç olmuştur. Emeği geçen herkese teşekkür borçluyuz.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: D. Mehmet Doğan
01-05-14
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
İSLÂM'IN MUHÎTÜ'L-MAÂRİFİ
Online Kişi: 37
Bu Gün: 37 || Bu Ay: 985 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.943 || Toplam Tıklanma: 52.221.347