ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : SANAT / DÜNYA BİR OYUN- Sinema
Okunma Sayısı: 2412
Yazar: Sema Karabıyık
AZRAİL'E ADAM VERMEMEK (Dizilerdeki çarpık ölüm anlayışı)

AZRAİL'E ADAM VERMEMEK (Dizilerdeki çarpık ölüm anlayışı)Ölümü öldürüp hayata dönmek!

Uzun zamandır haber metinlerinde öldü fiili yerine, "vefat etti, kansere yenildi, trafik canavarının kurbanı oldu" ifadesi tercih ediliyor. Dizilerde ise ölüm algısı romantize ediliyor. Süper Baba'dan hafızalarda kalan bir sahne: Dizinin tüm karakterleri Fikret'in ilk gençlik aşkı İpek için hastane odasında el ele tutuştular, enerjimizi birleştirelim ölmesine izin vermeyelim diyerek hayata döndürdüler İpek'i. İzin verilmeyince ölüm gerçekleşemedi. Aynı anlayış aynı bakış açısıyla zaman zaman yeniden kendini gösteriyor senaryolarda.

Karadayı'da Feride Mahir Kara'nın kim olduğunu öğrendiğinde nasıl davranacak Mahir'i nasıl affedecek sorusunun cevabında çıktı karşımıza değiştirilen ölüm algısı. Mahir ölüm kalım savaşı verirken Feride son anda geldi hastaneye. Önce kendince hesaplaştı, sonra öptü Mahir'i. O öpücükle Mahir hayata döndü.

Artık bu ilişkiden hayır gelmez denilen noktada giriyor devreye ölüm teması. Bugünün Saraylısı'nda Üftade, Ata ile arasında yaşananlardan sonra dönülmez bir yola girdiğini anladı, duvara çarparak ölmek istedi. Hastane odasında ölecek endişesiyle yaşanan zaman zarfında aradaki anlaşmazlık çözüme kavuştu, kalan sırlar açığa çıktı.

Aynı zaman diliminde Güneşi Beklerken'de de Kerem içkili bir şekilde arabasını duvara doğru sürerek ölmek istedi. Ölmeyeceği belliydi, dizi devam ederken ölmesi beklenen en son karakter Kerem. Genç bir izleyici kitlesine sahip dizinin senaryo grubunun ölüm temasını nasıl işleyeceği önemliydi. Beşeri ilişkiler, aşk ilişkileri, alkol kullanımı, gençlerin birbirine yaptığı işkenceler söz konusu olduğunda genç izleyiciler için herhangi bir filtre uygulama gereği hissedilmeden bütün çıplaklığıyla yazılırken; söz konusu ölüm olduğunda izleyicimizi üzmeyelim düşüncesi devreye girdi.

Dizi başladığı günden bu yana kendi yaptıklarından bir kez bile pişmanlık duymayan, canı sıkıldığında benim adım Kerem Sayer bu okulun sahibi benim diye diğer öğrencilere kök söktüren, hatta işkence yapmakta sakınca görmeyen Kerem, babasının ilaç deneyleri sonucu ölümlere sebep verdiğini öğrendiğinde dengesini kaybetti. Dengesini kaybetti tabirini özellikle kullandım çünkü davranışlarının ve düşünce biçiminin başkaca bir izahı yok. Bir taraftan benim mayam kötü diyerek zaman zaman su yüzüne çıkan kötücüllüğünü genetik bilimine bağladı, diğer taraftan okuldan atılmak amacıyla okulu yerle bir etti. Zeynep'i nikah masasında bıraktı, sözüm ona kendinden uzaklaştırmak için Jane'in evinde aldı soluğu. Zeynep'in önünde sergilediği uygunsuz tavırlardan sonra Zeynep'i kendinden uzaklaştıracaktı. Uzaklaştırma için kesin çözüm dizinin psikopata meyilli karakteri Melis'ten geldi. Ama iradesi dışında yaşanan bu olaydan sonra Zeynep'in peşine düştü Kerem. Zeynep dönmemek üzere Gölyazı otobüsüne bindiğinde ise içkili bir şekilde ölümüne duvara çarptı, komaya girdi. Beynindeki ödemi tedavi etmek üzere uyutulurken romantik komedi tarzı rüyalara daldı. Ters yüz edilmiş karakterlerle Sayer kolejinin sahibi Zeynep, Gölyazı'dan okula yeni gelen Kerem'i aşağılıyor, işkence ediyordu. Koma süreci seyircinin içini karartmayalım düşüncesiyle eğlencelik kıvama getirilmişti.

Kerem'in komada olduğundan habersiz Zeynep ise Gölyazı'daki yeni hayatına koşu antrenmanları yaparak uyum sağlamaya çalışıyordu. Bir tek senin ses kaydına tepki verdi lütfen benimle gel diyen Kerem'in annesini ilk etapta reddetti, ben doktor değilim gerekçesiyle. Sonrasında ise ani bir kararla gitmeye karar verdi. Rüyalar aleminde Kerem, Zeynep tarafından yolun sonu buradan sonrasını kendin gitmek zorundasın diyerek ölüm çizgisinde yalnız bırakılırken; hastane odasında Kerem Zeynep'in seni affediyorum her şeye yeniden başlayacağız sözleriyle kendine geldi. Tabii ölümün kıyısından alan hayat öpücüğü detayı eşliğinde. Zeynep'in ifadesiyle söyleyecek olursak Kerem ihanet ederek onu öldürmüştü, o ise ihanet ederek Kerem'i hayata döndürdü. Zeynep ölmesine izin vermediği için Kerem ölmedi!

Yabancı dizilerden izler taşıyan bu sahnelerde işlenen ölüm algısı İslam itikadına aykırı. Dua etmek, Yaradan'dan şifa dilemek, yakarmanın ötesinde, ben istemezsem ölemez resti. Tevekkülle karşılanan, bilinen ve beklenen bir son olmaktan uzaklaştırılıyor ölüm. Kabul edilemez bir son olarak çıkıyor karşımıza. Ölüm sahneleri ile ölüm seyirlik bir malzemeye dönüştürülüyor. Hiçbir şekilde dua edilmiyor, direkt ölmek üzere olan kişiyle konuşuluyor. "Ölemezsin, birlikte yaşayacak uzun yıllarımız var, beni yalnız bırakamazsın" cümleleri eşliğinde ölümün elinden kurtarılıyor maşuk.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Sema Karabıyık
12-06-14
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AZRAİL'E ADAM VERMEMEK (Dizilerdeki çarpık ölüm anlayışı)
Online Kişi: 4
Bu Gün: 26 || Bu Ay: 10.718 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.304 || Toplam Tıklanma: 52.198.789