CHP'NİN HUKÛKA ATTIRDIĞI TAKLALAR

ÂYET-İ KERÎME

Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.

Bakara, 120.

HADÎS-İ ŞERİF

Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.

Müslim, Rikak, 99.

SÖZÜN ÖZÜ

Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.

İsmet Özel

Kategori : / HUKUK HİKÂYELERİ

Okunma Sayısı: 3794

Yazar: Y. Kemal Sezgin

CHP'NİN HUKÛKA ATTIRDIĞI TAKLALAR

Altı Telli STATÜKO SAZI

Ülkemizin azimli statükocuları, modern dünyadaki emsalleri arasında en yaratıcı ve adaptasyon kabiliyeti en yüksek olanlar. Çelişkiye düşme korkularını büsbütün yenmişler, her şart ve duruma uygun formülleri var, geçmişi unutmak en büyük hasletleri, tutarsızlık sanki seciye-i milliyeleri olmuş.

Şapkadan Çıkan İlk Tavşan “Referandum Süresi”

Darbe anayasasına aşık evlatlarımızın şapkalarından çıkardıkları ilk tavşan, referandum süresine ilişkin yasa tasarısı hakkında oldu. CHP"nin kurmaycıklarına göre referandum süresini indiren yasa “seçim yasası” kapsamında idi ve anayasanın 67. maddesindeki “seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmü kapsamına giriyordu. Aklı başında herkes, velev ki seçim yasası kapsamında bile sayılsa, referandum süresi indirildiği takdirde bunun bir yıl içerisinde uygulanmayacağını, dolayısıyla eski referandum süresinin geçerli olacağını anlardı. Ama CHP"lilere göre böyle bir durumda referandumun kendisi bir yıl boyunca yapılamayacaktı. Kendi akıllarına bile yatmamış olmalı ki, bu iddiayı pek çabuk terk ettiler.

Baykal Ne Demek İstedi?

Daha sonra Baykal altı telli statüko sazını eline aldı. CHP liderinin 30 Mart günü Murat Yetkin"in köşesinde yer alan, ancak pek yankı bulmayan sözleri komik olmayan tatsız bir şaka gibi. Baykal, Yetkin"in “anayasa değişikliği olursa Anayasa Mahkemesi"ne mi başvuracaksınız?” şeklindeki sorusuna “Mutlaka biz gideriz demiyorum, ama gider. Bakarsınız bir hukuki ihtilafla bir mahkeme götürür” yanıtını vermiş.

Baykal, darbe anayasasının 148. maddesinde anayasa değişikliklerinin sadece şekil bakımından incelenebileceğinin ve bu amaçla Anayasa Mahkemesine yalnızca Cumhurbaşkanının ya da en az 110 milletvekilinin başvurabileceğinin ifade edildiğini bilmiyor olamaz.

Baykal"ın hükümete verdiği Türkiye siyaseti açısından pek iğrenç bu gözdağının amacı belli. Halihazırda yalnızca 97 milletvekiline sahip olan CHP"nin 2. Milli Şefi, birliktelik görüntüsü vermemek amacıyla MHP"liler kendisine destek vermediği ve böylece 110 milletvekilini bulamadığı takdirde Anayasa Mahkemesine başvuramayacağının bilincinde. Bunu göz önünde bulundurarak, iktidar partisine “biz başvuru yapamazsak ve anayasa değişikliklerini iptal ettiremezsek, ilk derece mahkemelerinin Anayasanın 152. maddesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesine başvurmasını sağlarız” mesajı mı göndermek istiyor? Fakat, 152. madde yalnızca kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla yerel mahkemeler tarafından Yüksek Mahkemeye başvuruda bulunulmasını hükme bağlıyor, anayasa değişikliklerini değil. Mamafih, Anayasa değişiklikleri de kanunla yapılmaktadır, ama bu kanunlar tabiatı gereği Baykal"ın dediği gibi hukuki ihtilafa konu olabilecek nitelikte değildir. Ülkemizin statükocularının buna verecekleri bir yanıt olmalı.

CHP"nin Son Numarası

Anamuhalefet partisinin Türkiye hukuk tarihinin görmediği ikinci büyük taktiği ise yine Anayasa değişikliğinin iptali amacıyla başvuruda bulunabilmek için gerekli olan 110 milletvekili şartının dolanılmasına yönelik. Bu çerçevede CHP"nin anayasa değişikliğine dair kanun yerine, Meclis Başkanının anayasa değişikliğine dair kanun teklifini Meclis"e sevketme kararını iptal ettirmek için başvuruda bulunabileceği ve böylece 110 milletvekili şartının aranmayacağı söyleniyor.

Oysa Anayasanın hiçbir maddesi Meclis Başkanının kararlarının Anayasa Mahkemesine götürülebileceğini düzenlemiyor. Ülkemizin statükocularının buna karşı öne sürebilecekleri hukukbaz bir yanıt da muhakkak vardır.

Hukuku Dolanmak mı Dediniz?

Üstelik, Altı Telli Statüko Saz Asamblesi, bir yandan gündemdeki anayasa değişikliği paketini Anayasa Mahkemesinde iptal ettirebilmek amacıyla hukuka takla attırırken, bir yandan da Cumhurbaşkanı Gül"ün Anayasa Mahkemesi raportörünü ilk önce Denizcilik Müsteşar Yardımcılığı görevine getirip, bir ay sonra “üst düzey yönetici” kadrosundan aynı Mahkemeye yedek üye olarak atamasını “hukukun dolanması” olarak tanımlıyorlar. Statükocuların “hukuka saygı” talepleri, seri katilin “insan yaşamına saygı” dersi vermesinden farksız.

Kendi Aralarında da Bölünmüşler

Dahası, devletimizin sadık bendeleri arasında bir görüş birliğinden söz etmek de mümkün değil. Herkes kendi zaviyesinden “kar-zarar” hesabı yaptığı için farkı farklı sonuçlara ulaşılabiliyor. Örneğin, gider-ayak kendi görev süresini şahsi inisiyatifiyle uzatan ve vekaleti dönemin Meclis Başkanına bırakmamak için 7 yıldan fazla Cumhurbaşkanlığı yapan eski Cumhurbaşkanı Sezer, son gelişmeleri “hukuk ayaklar altına alınıyor” şeklinde değerlendirmiş.

Sezer"e göre “iptal davası” ancak referandumdan sonra açılabilirmiş. Oysa en az onun kadar devletini seven ve yine en az onun kadar hukukçu olan Kanadoğlu"na göre ise değişiklik paketinin Meclis"te kabulünün hemen ardından dava açılması gerekirmiş. Anayasa aynı anayasa, hukuk aynı hukuk ama demek ki herkesin zihninin köşesinde farklı farklı hesaplar yatıyor. Nitekim, “cephede çatlak yaratmama” düşüncesi galip gelmiş olmalı ki, Cumhurun Emekli Başkanı Sezer, çok geçmeden görüşünü düzeltme ihtiyacı hissetti ve Kanadoğlu çizgisine geliverdi.

Ne de olsa, Anayasa da mevzuat da devletimizin bekası için. Ne diyelim, devletimiz de devletçilerimiz de zeval görmesin. Tek statüko kazansın, askeri vesayet rejimimiz baki olsun. Çelişkiler, tutarsızlıklar, bilcümle hukukbazlık statüko-yu ebed müddet için.