ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 2257
Yazar: Mücahit Öztürk
'MÜSÂİTSENİZ SİZE GELECEĞİZ' VE ESKİ SAMÎMÎ HAYATIMIZ

Şeker torbaları

"Müsaitseniz annem babam akşam size oturmaya gelecekler" sözleriyle büyüdü bizim kuşağımız. Karşılığında hep “buyursun gelsinler" sözlerini işiterek. Çocuk olarak bizler için de ayrı bir sevinçti ev ziyaretleri. Yazın gece karanlığında sokakta oynamak, kışın ise komşu evdeki hararetli sohbetleri dinlemek başka bir keyifti. Allah ne verdiyse şeklinde oluşan ikramlar, çay ve kahve sadeliğinde idi. Hiçbir zaman abartı yoktu bu ikramlarda. Sabahtan hazırlık yapmaya kalkışmaz, ikram kaç çeşit olmalı sorusunu akıllarına getirmez, ya beğenmezlerse kuşkusuna asla kapılmazdı annelerimiz. Çünkü bilirlerdi amacın sohbet etmek, dertleşmek, paylaşmak olduğunu, misafirin ikram beklentisi olmadığını.

Bayramlar bu ilişki biçiminin zirvede yaşandığı günlerdi. Sadece akrabalar değil, uzak yakın komşular, dostlar evlerinde ziyaret edilirdi. İade-i ziyaret diye bir kavram vardı. Çocuklar için başka bir sevinçti bayramlar. Kesme şekerin bile en muhteşem tatlı keyfi verdiği o günlerde, şekerleme toplamak için ellerinde torbalarla sokağa fırlardı çocuklar. Tüm mahalle hiçbir evi atlamadan, zengin evi fakir evi ayrımı yapmadan, dini, etnik kimliği ve nereli olduğu sorgulanmadan ev ev gezilirdi. Torbalar şekerlemeler ile dolar ve bu şekerlemeler ile uzunca bir dönem tatlı ihtiyacı giderilirdi.

Anne babalar bilmezlerdi çocuklarının hangi evi ziyarete gittiklerini, kimin kapısını çaldıklarını. Sakın bu eve uğramayın, falan aileye gitmeyin denmezdi. “Bayramınız mübarek olsun" denilerek el öpülür, başa konurdu. Bu ritüelin sembolik anlamı büyüktü gerçekten. İnsanların birbirine güvendiği, saygılı, koşulsuz seven, merhametin hâkim olduğu ve damgalamayan bir barış toplumu olmanın işareteydi bu.

Bırakın sıradan günleri bayramda dahi ev ziyareti kültürü yok olmak üzere. Resmi tatil turizm bölgelerindeki otellerin daha fazla iş yapmalarını sağlamak amacıyla uzatılıyor, “bayram değil tatil" mesajını kuvvetlendirircesine. Hal böyle olunca sonuçta yan komşusunu tanımayan, karşılaştıklarında selamlaşıp hal hatır sormayan bir nesil yetişti. Giderek bireyci, bencil, yaftacı, ön yargılı ve hazımsız olmaya başlayan. En kolay şeydir tanımadığımız bir insanla aramıza bloklar koymak. Farklı düşünüyor, farklı inanıyor diye damgalamak. Oysa bayram ziyaretinde içtiğimiz bir fincan kahve alıp götürür beynimizdeki tüm sisleri, yargıları. Küçük bir sohbet, yumuşatır kalbimizi. Bize bakan gözler, ikram için uzanan eller önce insan olduğumuzu hatırlatır bize.

Ellerinde torbaları şeker toplayan çocuklara çok az rastlıyoruz artık. Yüksek binaların arasında apartmana girmeleri engellenecek mi, hangi kapıyı çalacaklar, kapı açılacak mı ve nasıl karşılanacaklar tedirginliği ile dolaşıyorlar. Dolan şeker torbaları kalbe dolan muhabbetin sembolüydü eskiden. Şimdilerde torbalar pek dolmuyor. Nasıl dolmuyorsa yüreklere sevgi ışığı.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Mücahit Öztürk
27-09-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
'MÜSÂİTSENİZ SİZE GELECEĞİZ' VE ESKİ SAMÎMÎ HAYATIMIZ
Online Kişi: 17
Bu Gün: 120 || Bu Ay: 10.367 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.693 || Toplam Tıklanma: 52.195.093