ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 1608
Yazar: Kemal Öztürk
BENZERSİZ SALDIRIYA BENZERSİZ KARŞILIK VERMEK HAKKIMIZDIR

Bir hastane manzarası: Şehitler, gaziler, gözyaşları ve öfkeMeşru müdafaada, 'kim, ne diyecek' diye tereddüt edemeyiz.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş terör saldırılarına uğrayan bir ülke, dünyada eşi benzeri görülmemiş biçimde terörle mücadele etme hakkına sahiptir.

Dünyada örneği olmayan saldırılar yaşıyoruz

Bugün acı gerçeği görelim:

Dünya üzerinde hiçbir ülkenin başına gelmeyecek şeyler bizin başımıza geliyor. En kanlı, en tehlikeli terör örgütleri Türkiye'ye karşı birleşti. Bunun ilanından bir gün sonra da Ankara'da bomba patlattılar. Gözümüzün önünde, baharda daha beterini yapmaya hazırlanıyorlar. Bu tehlikeli örgütlerin arkasında dünyanın en güçlü devletleri var. Yani gerçekten dünyada başka bir ülkenin başına gelmeyen şeyler yaşıyoruz.

O zaman bizim bu terör örgütlerine karşı mücadelede Batı normları aramak, Batının mücadele yöntemlerine bakmak ya da oradan örnekler aramak yanlıştır. Çünkü onların başına böyle bir şey gelmedi. Orada olmayan bir uygulama yapmak, dünyada örneği olmayan mücadele yöntemleri denemek bizim hakkımızdır ve kimse de bir şey diyemez. Burada anti demokratik bir şey yapacağımızı çıkarmak da safdilliktir.

Terörle mücadelede kamuoyu baskısı mı hissediliyor?

Hükümet, terörle mücadelede dünya kamuoyunun baskısını üzerinde mi hissediyor acaba? Şehirleri işgal edilmiş, vatandaşları kendi toprağında mülteci konumuna düşmüş bir devletin, dünyanın baskısını üzerinde hissetmesini bırakın, dünya onun baskısını görmeli.

Londra'nın göbeğinde, daha geçen hafta, 17 Şubat'taki Ankara saldırısını yapan teröristin posterleriyle PKK yürüyüş yapıldı. Buna ses çıkarmayan İngiltere, asıl üzerinde baskıyı hissetmeli.

PKK'nın tüm finans ve lojistik merkezi haline gelen Almanya asıl üzerinde baskı hissetmeli.

PKK'nın ikinci evi haline gelen, bir zamanlar devlet başkanlarının eşi tarafından kucaklanan Fransa asıl üzerine baskı hissetmeli.

Terörün hamisi olan Rusya, İran asıl baskıyı hissetmeli.

Bu ülkelerin, Türkiye içindeki özgüvensiz, sömürge aydınları, gazetecileri, akademisyenleri, 'Türkiye'de olağan üstü hal durumuna geçiliyor, güvenlikçi politikalara geri dönülüyor' diyerek, Batı ile aynı perdeden ses veriyorlar. Neden onlara kulak asacağız anlamıyorum bir türlü?

Fransa, Belçika olağan üstü hal ilan ederken 'kim ne der' diye baktı mı? Eyfel Kulesi'nin önünde silahlı askerler nöbet tuttu mu? Brüksel'e ordu çağrıldı mı? Londra'ya saldırı olduğunda, ABD'ye 11 Eylül saldırısı olduğunda ne yapacaklarını, dünya kamuoyuna mı sordular? Hayır. Doğru bildiklerini çatır çatır yaptılar. Gelen tüm eleştirilere de, 'ulusal güvenliğimiz söz konusu, bunları yapmaya hakkımız var ve tereddüt etmeyeceğiz' dediler.

Velev ki yapmamış olsalar bile, bizim yapma hakkımız var. Bu ülke görülmemiş yoğunlukta bir terör saldırısı altında. Hem de IŞİD, PKK, DHKP-C, PYD, YPG, Paralel Devlet ve daha adını bilmediğimiz onlarca çakal çukal örgüt bir arada saldırıyor.

Batıda bir başkent bu kadar saldırıya uğramadı

Bir ülkenin başkenti bu kadar saldırıya uğruyorsa ve bunu önleyemiyorsak, şapkamızı önümüze alıp düşünmeliyiz: Olağan üstü hal ilan etmek sorunu çözecekse bunu yapalım. Dokunulmazlıkları kaldırmak, soruna katkı sağlayacaksa bunu yapalım. Başkentin her sokağında güvelik önlemi alınacaksa bunu yapalım. Kanuni düzenlemeleri biran önce geçirelim. Batı bizi anti demokratik görecek, güvenlikçi politikalar hakim oldu diye eleştirecek endişesiyle duramayız, tereddüt edemeyiz. Çünkü demokratlığımızı ispatlamış bir ülkeyiz.

Bugün Türkiye'nin başına gelenler başka bir ülkenin başına gelse, inanın o ülke çöker. Allah, bu millete öylesine bir direnç gücü verdi ki, yıkılmıyor, ülkesini ayakta tutuyor. Ancak millet artık güçlü bir ses verilmesini, masaya yumruğun vurulmasını istiyor.

Bir hükümetin, terörle mücadelede soracağı ilk soru, 'millet ne der' olmalıdır. Çok şükür bu millet devletinin, hükümetinin arkasında. O zaman bürokratların, diplomatların, gazetecilerin, aydınların, batıcıların ne dediğine bakmadan, Türkiye'ye özgü terörle mücadele yöntemini hızlıca hayata geçirmeli. Bahara hazırlık yapan örgütlere cevabı vermeli.

Terörle mücadele iyi anlatılmıyor

Değerli arkadaşım Efkan Ala bu sıra en sıkıntılı bakanlardan biri. Eleştirmek istemem, ancak faydası olsun diye yazıyorum. Terörle mücadelede yeni konsept açıklamış, ancak kimse haberdar olmadı. Çok sayıda canlı bomba ele geçirilmiş ve saldırı önlenmiş, cılız bir şekilde anlatıldı, milletin haberi olmadı. Güçlü basın toplantılarıyla, güçlü iletişim yöntemleriyle bunlar anlatılmalı ve millet de görmeli. O zaman her saldırıdan sonra, 'hükümet neden bunları engelleyemiyor' diye eleştiri yapılmaz.

Hükümetin ve özellikle de İçişleri Bakanlığı'nın tam şu anda büyük bir iletişim atağına kalkma zamanı. Hem de uluslararası. Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı 'Master Plan' ne durumda? Sağlıklı bir şekilde anlatılmalı. Onun içinde hem demokratikleşme hamleleri, hem de güvelik ve iletişim planları vardı. Bunu gür sesle anlatmalıyız.

Şunu da unutmayalım: Türkiye içinde savunma hattı kurmak yanlıştır. Avrupa'nın ortasında hücum hattı kurmalıyız. Zira sorunların kökeni orada. 'Kim ne der diye' tereddüt etmeden yapmalıyız bunu.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Kemal Öztürk
15-03-16
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BENZERSİZ SALDIRIYA BENZERSİZ KARŞILIK VERMEK HAKKIMIZDIR
Online Kişi: 14
Bu Gün: 259 || Bu Ay: 8.071 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.710 || Toplam Tıklanma: 52.360.252