ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 3746
Yazar: Serdar Demirel
ŞU 'Ne Şii dinindeniz ne Sünnî dininden' MESELESİNE BİR DAHA BAKALIM

ŞU 'Ne Şii dinindeniz ne Sünnî dininden' MESELESİNE BİR DAHA BAKALIMCumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın; “Biz ne Şiî dinindeniz, ne Sünnî dinindeniz” ifadesi kendisini seven birçok insanı incitmiş, kendisine eleştirel yaklaşan kimselere de malzeme vermiş gözükmekte.

Şiîlik üzerine akademik çalışmalar yapmış birisi olmam ve bu köşede yeri geldiğinde konuyla alakalı yazılar yazmam sebebiyle okurlar meseleye neden sessiz kaldığımı soruyorlar. Erdoğan’ın son açıklaması sırasında yurt dışında yoğun programların ortasında bulunuyordum. Benden yorum almaya çalışanlara yurt dışında olduğumu, sayın Cumhurbaşkanı’nın ne dediğini tam olarak bilmediğimi, bilahire meseleye döneceğimi söyleyip durdum.

Meselenin özünde yatan gerçek şu: İran, Şiî hilali projesi kapsamında Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen başkentlerini ele geçirmeye, bütün Ortadoğu’da siyasi ve demografik dengeleri alt üst etmeye başladı. Etki tepki sonucu gelişen olaylar atmosferinde gruplar mezhep aidiyetleri temelli birbirlerini hedef almaya başladılar. İran bu yayılmacı politikalarında dünya Şiîlerini arkasında konsolide etmek adına mezhebi araçsallaştırdı.  

Müslümanların asla maslahatına olmayan ve gittikçe büyüyen bu fitne ateşini söndürebilmek amacıyla Erdoğan;  “Ne  Şiî’yiz, Ne  Sünnî’yiz, biz  İslâm’ız” diye İran’a ve Şiî dünyaya mesajlar göndermeye başladı. Ancak bu yaklaşımların bu çatışmayı sürdürenler üzerinde pek bir etkisi olmadı. Cumhurbaşkanı her fırsatta buna benzer çağrıları yapıp durdu. Sonuçta onun açıklamaları; “Biz ne Şiî dinindeniz, ne Sünnî dinindeniz. Biz İslâm dinindeniz” noktasına vardı.

Ülkeye döndükten sonra internetten Cumhurbaşkanı’nın ilgili konuşmalarını bulup baktım. Konuyla ilgili söylediği son cümleler şuydu:

“Dikkat edin mezhepçilikte ölen öldüren… Ölen Müslüman ve tekbir getirerek ölüyor, Allah-u Ekber diyerek ölüyor. Öldüren, o da Allah-u Ekber diyerek öldürüyor. Bu ne menem iştir. Dün de konuşmamda söyledim. Biz mezhepçilik noktasında ne Şiî dinindeniz ne Sünnî dinindeniz. O başka bir şey. Bizim tek dinimiz var, İslâm. Ben Müslümanım. Diğerleri birer yol olabilir. Ona saygı da duyarız. Ama İslâm’ı asla tartıştırmayız. Yeni yeni yollar aranması gibi bu tür fitne unsurlarının içerisine giremeyiz. Oralarda rol alamayız.”

Bu ifadelerden ben, bana soru yöneltenlerin savundukları gibi Erdoğan’ın Sünnîliği önemsizleştirdiği yahut Şiîlikle eşitlediği sonucunu çıkarmadım. Böyle bir şey kastedilse elbette kabul edilmez ama bunun çok zorlama bir yorum olacağını düşünüyorum.

İmam Hatip mezunu olan, inançlarında ve ibadetlerinde Sünnî mezhep takip eden, üçüncü köprüye kınayıcıların kınamasından korkmadan Yavuz Sultan Selim ismini veren ve fanatik Şiîlerin sürekli Osmanlıcı diye itham ettikleri Erdoğan’ın bunu kastetmediği açıktır.

Meselenin bir siyasi yönü bir de dinî yönü vardır. Erdoğan, mezhep ve meşrep çatışmaları üzerinden Ümmet’e kurulan tuzağı boşa çıkarmak, tuzağa düşmemenin üst adresini göstermek adına bunları söylüyor.      

Meseleye siyasi cevap vermekle dinî cevap vermek arasında uslûpta bir fark olabilir ama söylenen sözün muhatapları ve kendi tabanınız arasında nasıl anlaşılacağına da dikkat etmek hikmetin gereğidir.

Velhâsıl, Ehli Sünnet bir mezhep değildir. Ehli Sünnet, Hz. Peygamber’in (sas) sahabe nesline sözlü ve ameli olarak öğrettiği dine, tarza ve sahabenin naklettiği Sünnet’e bağlı kalmaktır. Bir diğer ifade ile bu usûl ve prensiplere bağlı kalma paradigmasının adıdır. Ehli Sünnet içi mezheplerden bahsedebiliriz ancak. Bunlara Ehli Sünnet denmesinin sebebi ise ana paradigmaya bağlı kalmaları sebebiyledir.

Ehli Sünnet dışı ekoller bu paradigmadan koptukları için bidat ekoller sınıfında değerlendirilmektedir. Bidatın derinliği ise bu paradigmaya yakınlık veya uzaklıkla alakalıdır. Şiîlikten kastedilen ise; İmamiye fırkasıdır ve bu fırkayı Sünnîlikle eşitlemek mümkün değildir. Hem itikadî hem de ameli açıdan bu böyledir. İmamiye’nin de bu eşitlenmeyi kabul etmeyeceği açıktır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Serdar Demirel
02-06-16
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ŞU 'Ne Şii dinindeniz ne Sünnî dininden' MESELESİNE BİR DAHA BAKALIM
Online Kişi: 16
Bu Gün: 330 || Bu Ay: 9.586 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.478 || Toplam Tıklanma: 52.166.999