ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DÜNYADA NELER OLUYOR
Okunma Sayısı: 1613
Yazar: Yaşar Hacısalihoğlu
NATO'NUN VARŞOVA ZİRVESİNDEN YANSIYANLAR...

NATO'NUN VARŞOVA ZİRVESİNDEN YANSIYANLAR...NATO; Soğuk Savaş döneminde kendisine karşı 1955'te kurulan Sovyet Bloğunun askeri gücü Varşova Paktı'nın adını aldığı şehirde ve onun mekanlarında zirve toplantısı yaparak bir ilki gerçekleştirdi.

Zirvede temel odaklanma, Rusya ve terör konularında yaşandı. 28 NATO üyesinin hükümet ve devlet başkanlarının katıldığı zirvede, Türkiye'yi Cumhurbaşkanı'mız Erdoğan temsil etti. Zirvede NATO'nun işbirliği yaptığı 25 partner ülkeden katılımcılar da yer aldı.

Zirvenin Varşova'da yapılmasının Rusya'ya yönelik simgesel düzeyde mesaj niteliği taşımasının yanı sıra içeriğinde Rusya odaklanması önemli nitelikteydi. NATO'nun eski Doğu Bloku ülkelerinden olan üyelerinin, Rusya tarafından muhtemel askeri müdahalelere karşı korunması anlayışı öne çıktı.

2017 tarihinden itibaren uygulamaya geçeceği düşünülen, Polonya, Estonya, Letonya, Litvanya gibi Rusya ile coğrafi yakınlığı olan NATO üyesi ülkelerde asker bulundurulmasına karar verildi. Ukrayna ve Kırım'da yaşananlara benzer bir durumun yaşanmaması için NATO tarafından atılan bu adıma, Rusya büyük tepki gösterdi. Rus parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Kosaçev; “NATO, bugünkü kararlarıyla Avrupa'nın Berlin'den sonra ikinci olan duvarının temelini attı.” dedi ve Rusya NATO eliyle yapılan bu hamleyi, “Batı saldırganlığı” olarak yorumladı.

Bir süredir ABD'nin füze savunma sistemlerini yakından takip eden Rusya'nın bu konuda da sert tutumu biliniyor. Nitekim Rusya sözcüleri bu konuda; “ABD'nin füze kalkanı savaş durumuna getirilirse biz de o kalkanı deleriz.” tarzında açıklamalarıyla tavrını ortaya koymuştu.

Zirvenin bir başka konusu, Karadeniz'de NATO varlığının artırılması, etkinleştirilmesi idi. Bu konunun NATO'nun ekim ayındaki savunma bakanları toplantısında tekrar gündeme getirileceği duyuruldu.

Terör konusu ise hiç kuşkusuz NATO gibi bir güvenlik örgütlenmesi için her zirvenin öncelikli ve en önemli gündem maddesi olmak zorunda. Varşova zirvesinde de gündemdeydi ve Suriye odağında bazı yeni adımların atılacağı belirtildi. Buna göre NATO Genel Sekreteri Stoltenberg; Türkiye ile yakından çalıştıklarını ifade ederek, DAEŞ ile mücadele kapsamında gönderilecek AWACS erken uyarı ve gözlem uçaklarının uluslararası ve Türkiye hava sahasında uçacağını ve böylelikle Suriye ve Irak'ın hava sahasını da izleyeceğini açıkladı.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zaman olduğu gibi bu zirvede de Türkiye'nin hiçbir terör örgütü arasında ayırım yapmadan mücadele ettiğini hatırlatarak, NATO'nun tüm üyelerinin de aynı yaklaşımı sergilemeleri gerektiğinin altını bir kez daha çizdi ve bu noktada PYD'nin hâlâ PKK terör örgütünden ayrı tutulmasının ve desteklenmesinin kabul edilemez olduğunu tekrar vurguladı.

Bu zirveye yansıyan tüm bu gelişmeler bir kez daha ortaya koymaktadır ki, NATO; varlık nedeni simetrisi olan Soğuk Savaş döneminin Varşova Paktı dağıldıktan sonra yeni konumunu, misyonunu ve meşruiyet zeminini yeterince kuvvetlendirememiş durumdadır. Bir yandan genişleme hevesi canlı tutulmaya çalışılırken, öte yandan Rusya, Çin, Hindistan gibi Asyalı güçlerin toparlanma ve yükselme hedefi gütmeleri ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi yeni ittifaklara yönelmeleri, NATO ittifakının konsantrasyonunu bozuyor.

Unutulmamalıdır ki, güvenlik alanındaki bir örgütlenmenin mutlaka neye karşı, ne için ve nasıl örgütlendiğini net olarak ortaya koyması gerekir. Bu gereklilik, o ittifakın bir arada tutulmasının, derinleşmesinin ve samimi olarak ortak hareket edebilmesinin koşuludur. Bu durum tüm ittifak üyeleri tarafından ortak tehditte anlaşmalarını ve buna göre sahici ve samimi mücadelede buluşmalarını gerekli kılar. Bu durumdan yoksun bir güvenlik örgütlenmesinin, ittifakının başarı şansı da düşük olduğu gibi kime ne için hizmet ettiği konusu da farklılaşmış olur.

Nitekim NATO için, bu soruların cevaplarının açıkça verilebildiği, ortaklığın herkese eşit mesafede güvenlik ürettiği söylenemez. Yine kısa alan paslaşmaları tarzında üye ülkelerin özellikle de iddialı üyelerin kendi ajandalarını öncelikli tuttukları, ittifakın patronaj mekanizmasının sürdüğü ve patronaj refleksinin NATO'yu kendi küresel çıkarları için araç olarak kullanmaya devam ettiği, ittifakın bazı ülkelerin denetim altında tutulması için işlev üstlendiği gerçeği göz ardı edilemez.

Bugün güvenlik alanında dünyanın öncelikli konusu teröre karşı mücadele ise bu konuda hiçbir çelişki ve çifte standart NATO'nun bünyesinde söz konusu bile olmamalıdır. Oysa tam da bu noktada NATO, çifte standardın, çelişkilerin, sahici ve samimi olamamanın sıfatlarıyla yoğrulmuştur. PKK terör örgütüne ve onun Suriye kolu PYD/YPG'ye yönelik yaklaşımları, bazı NATO ülkelerinin açık desteği, teröre karşı mücadelede Türkiye'nin yalnız bırakılması gibi gerçekler bu sıfatların NATO'ya yapıştırılmasının en somut nedenleridir.

NATO gibi dünyanın en büyük güvenlik örgütlenmesi varken ve var olmaya devam etmek isterken DAEŞ terör örgütüne karşı mücadeleyi bir başka terör örgütünün yapmasının istenmesi ve desteklenmesi aslında NATO konusunda bir gerçeği ortaya koymaktadır. O gerçek, NATO'nun meşruiyet krizinin aşamadığı gerçeğidir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Yaşar Hacısalihoğlu
13-07-16
E mail: zaman.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
NATO'NUN VARŞOVA ZİRVESİNDEN YANSIYANLAR...
Online Kişi: 18
Bu Gün: 209 || Bu Ay: 9.466 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.160 || Toplam Tıklanma: 52.164.729