ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / RAMAZAN- ORUÇ- İNSAN
Okunma Sayısı: 2747
Yazar: Ahmet Taşgetiren
RAMAZANIN DAVETİ

Müslümanlığın temel beş şartından biri olan Oruç'la hukukumuz nedir? Rasulullah (sa.)  bunun çerçevesini çiziyor:  

Buyuruyor ki:

-Aziz ve celil olan Allah buyuruyor: İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, onun mükafatını ben vereceğim.

Demek Rabbimiz;

1. Oruca sırf Zatına yapılmış bir ibadet vasfı yüklüyor. Yani onu riya gibi ibadetin özünü değiştiren sapmalardan arındırılmış kabul ediyor.

2. Sonra orucun ecrini kendi sonsuz hazinesine bağlıyor.

Rasulullah'ın bir başka hadisi şerifinde, hem orucun bu “Zati” niteliği şerh edilmiş oluyor hem de Rabbin ikram edeceği mükafatın çerçevesi...

-Kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları affolunur. (Buhari, iman 28, savm 6)

İman ve ecri Allah'tan bekleme karşılığında geçmiş günah yükünün sıfırlanması... İnsanın anasından doğduğu günkü kadar ak, berrak hale gelmesi...

Bu mutevayı pekiştiren bir hadisi şerif daha var:

-Allah  rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teala, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar. (Buhari, Cihad 36)

Bir tek gün, ama içini “Allah rızası” ile doldurabildiğimiz bir tek gün oruç tutabilirsek, 70 yıl, yani hani nerdeyse bir insan ömrü kadar zaman ateşten uzak kalacağız. Yani  bünyemizde ateşin yakacağı günah tortuları bulunamayacak.

Muhyiddin Arabi hazretleri bütün bu çağrıların içinden bir öğüt çıkarır, der ki:

-Oruçlu iken günah işlemekten sakın. Çünkü o günah, orucun sevabını iptal eder. Oruç senin için değil Allah için tutulur. Öyleyse Allah Teala kendisine ait olan bir işte seni hoşnut olmadığı şeylerde görmesin. Şu halde oruç tutarken en güzel hallerde ol ve en güzel işleri yap.

Oruçlusun, Allah seni, Zatına ait bir iklimde görmek istiyor ve sen yanlış işler üzeresin. Bu, oruçlu insana yakışmıyor... Orucun hakkını vermiş olmuyorsun. Oruç güzel, yani Allah'ın hoşnudluğunu kazanacak bir hayatın içinde olursa ahenk arzediyor, ve orucun ruhani muhtevasıyla bütünleşmiş bir hayat, güzel bir hayat demeye layık oluyor.

Orucun bir kurtuluş çağrısı var.

Hani Ezanın “Hayye alel felah – Haydin kurtuluşa” çağrısı gibi...

“Geçmiş günahların mağfiret edilmesi...” bir külli arınma demek...

Her yıl, insanın önüne, Rahmanürrahim olan Allah Teala, böyle bir arınma fırsatı sunuyor. Kirlerini yıka, yüklerini dök, Rabbin yoluna gir, ve öyle yürü...

Bu çağrılara, ancak İslam'ın vadettiği – tanımladığı külli mağfireti, kurtuluşu, felah'ı önemseyen insanların kulak kesileceği açık. Günahı günah bilen, yani günahı bir insanın arınması gereken bir kir telakki eden, ebed yurdunda Rabbin bağışlamasını, dünya hayatının da ana gayesi kabul eden insan için “hayye alelfelah”ta insanı heyecana sevkeden bir muhteva vardır.

Onun için İslam'ın her çağrısı imana bağlıdır, oruçla ilgili mağfiret çağrısı da iman'a merbuttur.

Orucu böyle algılayabiliyor muyuz?

Ezanın “Haydin Kurtuluşa” çağrısı, içimize bir “kurtuluş çağrısı” gibi akıyor mu?

Orucu böyle algıladığımızda, bir ayın hakkını ona göre vermemiz gerektiğini de idrak ederiz.

Değilse

Ezanlar gelir geçer...

Namazlar gelir geçer...

Oruçlar gelir geçer...

Kur'an'lar gelir geçer...

Peygamberler gelir geçer...

Allah dostları gelir geçer...

Ve biz

“Kurtuluş çağrıları”nın bir tekini bile idrak edemeyebiliriz.

Muhyiddin ibnü'l Arabi Hazretleri “Mala, Allah yolunda vermekle iyi davran... Kur'an'ın manasını anlamaya çalışarak ona karşı güzel davran. Duaya iyi davranmak demek, onu yürekten yapmak demektir. Kiramen katibine davranışın, onlara iyi şeyler yazdırmak olsun. Ağaç ve taşlara da boşu boşuna harcamamak suretiyle iyi davran. Üzerinde namaz kılmakla yere iyi davran. Namaza iyi davranışın onu iyi kılmakla olur. ” diyor. Buradan hareketle “Oruca iyi davranmak demek, mağfiret kıvamında onunla buluşmak demektir” diyebiliriz. Ki İbnül Arabi Hazretleri “Oruca karşı iyi davranman için günahlardan kaçınman gerekir” diyor. Yani orucun hakkını vermek...

Bunun için bir kalbi hazırlık gerekiyor...

“Ramazan'a yakalanmak” var, “Ramazan'ı karşılamak” var. Ramazan gelip bizi, ellerimiz kir pas içinde, gönüllerimiz teşevvüşte yakalarsa, diye bir kaygı, en çok şimdiki zamanlar için akla gelmez mi? Darmadağınık dünyalar içinde yaşarken...

Oysa bir çağlayanın içinden geçeceğim ve iliklerime kadar Yaratıcı'nın yakınlığını, O'na kulluğu, O'nun mağfiretini, lutfedeceği arınmayı, kurtuluşu hissedeceğim, demek var bir de...

Kalbi bir hazırlık...

Hilali beklemek, belki bir yönüyle bunun için önemli...

Durmuşsunuz ve gözleriniz gökleri tarıyor... Bir kutlu misafir gelecek ve size sonsuz armağanlar getirecek... Kalbiniz hazır, evleriniz hazır, çocuklarınız hazır, iş dünyanız hazır, hatta sokaklarınız, ülkeniz hazır...

Hiç olmazsa kalbleri hazırlamak gerek ülkeleri, sokakları kaybetmişsek bile...

Bu hazırlıkla oruçla buluştuktan sonra, Ramazan'ın her gününe itina etmeye geliyor sıra... Giden günlerde mağfiretle buluşamamışsak diye bir kaygı ile, gelen güne daha çok, daha çok itina... Her günün arınmışlığından, gelen gün için güç toplayarak, daha bir ruhi derinleşme yollarına yürüyüş...

30 altın gün. Farzedelim ki bir ömrün muhassalası... Özeti... Daraltılmış bir ömür süresi... Bugün var, yarın yoksun... 30 gün göz açıp kapayıncaya kadar geçer... Ömür daha mı uzun? Bugünü kurtarmak için çırpın... Yarın ya yoksa... Bugünün eksilerini yarın tamamlamak için çırpın... Her yarını ahiret yolculuğun çıkmadan bir gün önceki artı bir ikrammış gibi düşün... 30 günlük ömür..

Bir altın gün verilmiş üstelik... Bul o günü 30 gün içinde. Kadrini bil o günün. Bin aylık bir derinlik bul o günde... Yoğunlaş, yoğunlaş ve Rahman'ın yakınlıklarına sokulmanın yollarını bul. Damarlarında O'nun yakınlığı nabız gibi atsın...

Bir dua bul, bir tevbe bul, bir secde bul, bir kıyam bul, tekbir bul namazlarında...

“Kur'an ayı”nda Kur'an'dan bir ışık bul çatallaşan yollarını aydınlatacak zihni berraklık için... Bir kalb duruluğu edin Kur'an'la, bir ölçü beraklığı edin Kur'an'la... Dost ol Kur'an'la... Bir dostluk geliştir Ramazan'da başlayıp tüm zamanlarına yayılacak...

Bir mü'minin gönlünde sevinç uyandır, bir sadaka çıkar yüreğinden, bir tebessüm çıkar gözlerinden, bir yetimin duası ile buluş, zekatını elçi olarak gönder Yüce Huzur'a, bir yaşlının duasına karış...

Allah bize “zaman terbiyesi” kazandırmak istiyor. “İnsanın ömrü nasıl Allah için kılınır?” sorusunun cevabını veriyor Ramazan, bir ayda kuşandığımız zaman terbiyesini tüm zamanlara yayabileceğimiz ümidi var Ramazan'la ilgili ölçülerde, vaadlerde...

Zamanın sahibi Allah!

Zamanı insana ikram eden O (c.c.)

Ve zamanın içinde insana kurtuluş yolları var eden O (c.c.)

İnsana küçücük adımlar kalıyor, mağfiretin, külli arınmaların kapısını çalmak için, açmak için...

Nankörlük etmemeli... cahillik etmemeli... Zulme yönelmemeli... Fesattan kaçınmalı...

Oruç, insanı en güzel yaratılış iklimine taşıyacak yol adabından biri... tutunmalı ona, onun felah çağrısına kulak vermeli...

“Çağrışır tellallar inanmaz mısın?” diyor ya Yûnus Emre...

Minareler arasına gerilen mahyalar değil sadece, bütün zamanların ezanları “Hayye alel felah - Haydin kurtuluşa” diye sesleniyor.

Ramazan'ın kurtuluş çağrılarını duyanlara ne mutlu...

Yazar: Ahmet Taşgetiren
05-09-10
E mail: ethem92@mynet.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
RAMAZANIN DAVETİ
Online Kişi: 27
Bu Gün: 301 || Bu Ay: 9.557 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.407 || Toplam Tıklanma: 52.166.475