ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 2820
Yazar: Nuh Gönültaş
BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ TAM DA BUDUR!

Kitabın tam ortasından bildiriyorum.

Size açık seçik yazayım.

Kenar köşe dolaşmadan, kitabın tam ortasından giriyorum konuya.

Mesela şu başörtüsü meselesinde her şey tartışılabilir ama tartışılmaz bir nokta var ki o da kadınların örtünme meselesinin "Allah'ın emri" olduğudur.

Bu kesin!

Örtünecek ama başörtüsüyle ama başka bir şekilde.

Tesettür emri nasıl yerine geliyorsa o şekilde giyinilecek.

Bu bir emirdir.


Bu emre uyarsınız, uymazsınız, bu sizin sorununuz!

İnsanın sorumluluğu işte tam da bu noktada başlar.

Bir konuda Allah'ın emrine uymamanız size o emrin olmadığını ya da Allah affetsin, gereksiz, saçma, uygulanamaz vs. olduğunu söyleme hakkı vermez.

"Evet, Allah emrediyor ama ben bu emre itaat edemiyorum, kendimce sebeplerim var" diyebilirsiniz.

Allah'ın emrine karşı çıkarsanız İslam'dan çıkarsınız.

Ama o emri kabul edip çeşitli nedenlerle yerine getirmiyor olmak bizi dinden çıkarmaz, sadece günahkâr yapar.

Evet, Allah'ın emri böyle ama ben yapmıyorum, yapamıyorum. Bu emri yerine getirecek gücüm yok, kudretim yok, işim müsait değil vs.

Böyle daha birçok şey söyleyebilirsiniz.

Söyleyebilirsiniz ama sizin kendi özel durumunuz Allah'ın emrinin yerine getirilmemesini gerektirmez.

Anlattığım şey olağanüstü şartlarda, mesela hastalıkta oruç tutamama ya da açlıktan ölmeyecek kadar domuz eti yiyebilme özgürlüğünden ve benzerlerinden çok farklı.

Tabiat şartları değil sizin, insanların özel şartları, insanların koyduğu şartlar sizi Allah'ın emrinden uzaklaştırıyor.

Konunun uzmanlarıyla konuşun ya da doğrudan kitaba başvurun veya kendi kendinizle konuştuğunuzda iç sesiniz size "doğru"yu söyleyecektir!

Kendi durumunuzu, pozisyonunuzu, neden emri yerine getirmediğinizi, yerine getirmenin zorluğunu ifade edebilirsiniz...

Ama...

Biz insanlar Allah'ın emirlerini tartışamayız.

Belki durumu akla yaklaştırmak için bazı deliller ileri sürebiliriz fakat mesela "bu sıcakta başörtüsü takılır mı" diyemeyiz.

Allah büyüktür, affedicidir, merhameti gazabını geçmiştir ama Kuran'da bir yerde "Şeytan sizi Allah'ın merhametiyle kandırmasın" denilir.

Allah'ın emrini peygamber bile sorgulayamaz kaldı ki bizim CHP'liler sorgulayacak!..

Peygamber bir elçidir, o bize Allah'ın emir ve yasaklarını getirir ve sadece bir uyarıcıdır.

Uyup uymamak biz insanlara kalmıştır. Bizim sorumluluğumuz burada başlar.

Haşa, "Allah bu konuda yanlış bir emir vermiş, bu çağda domuz etinin zararları rahatlıkla giderilebiliyor, artık bu emrin bir hükmü olamaz, bu çağda başörtüsü takılır mı, namaz kılınır mı vb." diyemeyiz.

Böyle dediğimiz anda O'na başkaldırmış oluruz.

Allah'ın bir şeyi yasak etmesinin veya helal kılmasının sebebini biz asla bilemeyiz.

Hakim O'dur, hüküm sahibi O'dur, her şeye gücü yeten, emir verme kudretini elinde tutan O'dur.

Bir şeyin varlık sebebi ancak Allah'ın emridir.

Yasaklayan da serbest bırakan da odur.

"Kim Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi de helal kılabilir?"

Tabii ki hiç kimse.


Bu yüzden, Allah bir şeyi yasak etmişse bunu "Bunun ne zararı var ki, niye yasak etmiş acaba" veya "bu yasağa bir anlam veremiyorum, acaba mantığı nedir" diye sormaya hakkımız yok.

Şimdi...

Gelelim Türkiye'deki başörtü yasağına...

Aslında Alem-i İslam'ın her yerinde başörtüsü konusunda sorunlar var.

Türkiye'de, Mısır'da, Fas'ta, Tunus'ta...

İran'da durum farklı orada da başörtüsü takma zorunluluğu var. Orada da başörtüsü takmayanı cezalandırıyorlar.

İslam ülkelerinde durum buyken, gayrimüslim toplumlarda, Amerika'da, Avrupa'da niçin sorun yok?

Çünkü İslam oralarda azınlık.

İslam'ın azınlık olduğu yerlerde siz rahatlıkla Allah'ın emirlerini yerine getirebilirsiniz.

Ama bir yerde çoğunluk olmaya başladığınız zaman sorun başlıyor.

Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanıyken Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne başörtülüleri davet etmişti.

Ne zaman çıktı bu "kamusal alan" yalanı?

TBMM Başkanı, Başbakan, bakanların çoğu, TBMM üyelerinin çoğunun eşinin başörtülü olmasından sonra.


Düşünebiliyor musunuz, şimdi durum daha vahim.

Bütün bunlara ilave olarak cumhurbaşkanının eşi de başörtülü. Çankaya Köşkü'ne mesela 29 Ekim resepsiyonuna herkes eşi ile gelse, başörtüsü bütün salonda görünen algılanan tek şey olacak...

Mesele bu.

İslam çoğunluk ve hakim olmasın, hatta görünmesin!


Tesettürlü kadınlar çaycı, temizlikçi olsunlar, yeter ki temsil makamında olmasınlar.

Neden ki?

Çünkü onların başörtülerini görenlerin aklına "İslam" geliyor.

Başörtüsü burada İslam var, Müslüman var dedirtiyor.

Bu yüzden başörtüsüne "sembol" diyorlar ya...

Sorun bu...

Gerisi fasa fiso...

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Nuh Gönültaş
24-10-10
E mail: bugün.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
İhsan Efendioğlu
Başka Söze Gerek Yok
Tarih : 25-10-10

İşin özü budur. gerisi laf-ı güzaf. Nuh bey gayet net açıklamış. Bu açılamayı Diyanet İşleri Başkanlığı yapmalıydı.

 
BAŞÖRTÜSÜ MESELESİ TAM DA BUDUR!
Online Kişi: 6
Bu Gün: 453 || Bu Ay: 911 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.605 || Toplam Tıklanma: 52.219.699