ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 2822
Yazar: C.Yakup Şimşek
TDK'NİN BARI

(TDK’den Bir Düzine Hata – 20)
TDK’miz “pavyon”u sevdiği gibi “bar”ı da seviyor. Fakat onun gözdesi Avrupa’nın “bar”ları. “Nerden çıkarıyorsun?” mu dediniz? Nerden olacak, TDK’nin lügatlerinden… Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’ndan tutun, Güncel Türkçe Sözlük’e kadar… En eskisinden en yenisine dek…
Avrupa’nın “bar”ı en az bir asırdan beri Türkçede kullanılıyor. TDK Avrupa’nın ne “pavyon”unu yabancı saydı ne “bar”ını. 1935’in Cep Kılavuzlarına bakarsanız görürsünüz: TDK o yıllarda yüzlerce kelimeye “Osmanlıca” yaftası vurdu; yerlerine sürü sürü, turfa kelime uydurdu.
1930’larda “pavyon”u veya “bar”ı kovmak TDK’nin aklının köşesinden bile geçmezdi. Çünkü,
A) “Pavyon” olsun “bar” olsun Avrupa’nın göbeğinden gelmişlerdi; o hâlde hoş gelmiş, sefalar getirmişlerdi. Ne de olsa artık yüzümüz onlara dönmüştü; kızmamalı ve kızarmamalıydık. 
B) O devirde TDK’nin en büyük derdi “Osmanlıca” dediği kelimelerdi; o sadece Arapça ve Farsça asıllı kelimeleri yabancı görüyor, defetmeye uğraşıyordu. Mesela Avrupalı “bar”ın bir nevi Şarklısı olan, asırların “meyhane”si de o yıllarda yıkılıp yok edilmek istendi. (Sevan Nişanyan’ın “Sözlerin Soyağacı”na göre “meyhane”nin Türkçede yedi yüz yıllık bir geçmişi var.) Evet, 1935 model Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu “meyhane”yi – TDK ifadesiyle – “Osmanlıca artığı,  yabancı, Türkçe karşılığının bulunması gereken” binlerce kelimeden biri olarak görmüştü; yerine de kendi malı olan ve “öz Türkçe” damgası vurulan bir ucubeyi sürmüştü: içelge.
“Meyhane”yi bırakıp “içelge”nin müdavimi olan bir Allah’ın kulu çıkmadı; kimse “meyhane”yi terk etmedi. Ne ehl-i harabat ne ehl-i tarikat… Zira “meyhane” çobandan hakana, cönkten divana, şairden ozana, İstanbul’dan Kozan’a, Yunus’tan Karacaoğlan’a herkesin, her yerin, her şiirin diline, gönlüne girmişti.

1935’ten Bugüne TDK’nin “Bar
”ı
Şark asıllı “meyhane” levhasını indirip yerine aslı astarı meçhul “içelge” tabelasını – 1935 TDK’si “levha” yerine “tabela”yı öz Türkçe olarak sunuyordu – çakmak isteyen TDK, Avrupa’nın asil “bar”larına hep selam durup saygı duydu.
Kelime Batılı mı yoksa Doğulu muydu? İşte TDK için bütün mesele buydu.    
Şark kapısı zaten kapanmış fakat Garp kapısı sonuna kadar açılmıştı; o kapıdan Fransızca, İtalyanca, Almanca, İngilizce kelimeler sürü sürü giriyordu. Ne var ki TDK onları yine görmedi; onlara sesini çıkarmadı, göz yumdu… Hatta Batılı kelimelerin yüzlercesini ithal edip kendi eliyle Türkçeye kattı...   (TDK bu sözlerden kim bilir neler umdu?..) TDK’nin görmediği, sesini çıkarmadığı, göz yumduğu yüzlerce Batılı kelimeden biri “pavyon” diğeri “bar” idi.
Bu perhize TDK’miz  lahana turşusuyla beraber en az 40 yıl devam etti. 1970’lerde ise “Artık şu perhizi adam gibi yapayım. Şu lahana turşusunu da terk edeyim; hem midemi bozuyor hem de dosta düşmana karşı ayıp oluyor!..” dedi. Batılı kelimeleri de “yabancı” görmeye, onlara karşı da “öz Türkçe” karşılıklar imal etmeye mecbur kaldı. Gel gelelim 1978 model Özleştirme Kılavuzu’nda da ne “pavyon” ne de “bar” vardı… Ümit “bir başka bahar”dı…

1970’lerden bugüne de kırk yıl geçti, 2010’lara geldik. Peki, TDK bugün ne âlemde; “pavyon” gibi, “bar” gibi sözlere nasıl bakıyor acaba?..
Kılavuzsever TDK’miz bu son yıllarda yeni bir kılavuz daha hazırladı: Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu. Bu kitapta demiş ki: “Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu ile söz varlığımıza son dönemde giren yabancı sözlere karşılık önerilmesi amaçlanmaktadır. Bu düşük cümleyi (Buradaki düşüklüğü başka bir yazımda açıklamıştım.) okuyunca ben de dedim ki: “Mademki TDK'miz bu Kılavuz'u kelime hazinemize son zamanlarda giren yabancı sözlere karşılık bulmak için hazırladı, o hâlde artık Avrupalı ‘bar’ın da Türkçe karşılığını bulmuştur.”
Benimki de saflık; öyle her söze inanılır mı? “Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu”nda “pavyon” geçmediği gibi “bar” da yok… TDK’miz İngiliz’in “bar”ına hâlâ bir karşılık bulamamış, belki de bul-ma-mış... Az kalsın unutuyordum: “Bar”ın Türkçesini bul(a)mayan TDK “barmen”in karşısına da yerli bir elemanla çık(a)mamış. Gerçi “barmen”i yarı Türkçe saymış olabilir; malum, kendisi de “-man / -men”li kelimeler yapıyor: uzman, ayırtman; öğretmen, yönetmen… Dolayısıyla TDK’nin “barmen”le üvey kardeşliği hak eden evlatları vardı…
Asıl garabeti tekrar belirtelim: Türkçede 1300’lü yıllardan beri var olan “meyhane” TDK tarafından yok edilmek istenmiş fakat Avrupa’dan daha dün gelen “bar”a ses çıkarılmamış. Acaba dilde eski, köklü olanı atmak yeni olanı atmaktan daha mı kolay?.. TDK’nin bu mevzuda ne düşündüğünü merak ediyorum.    

Güncel Türkçe Sözlük’te Bizim “Bar”larımız
bar (I)
Türkiye’mizin kuzeydoğu illerinde el ele tutuşularak oynanan bir halk oyunu… “Barbaşı” idaresinde ve “bar havası” eşliğinde icra edilen bu oyuna hazırlanmak ve başlamak manasına Türkçede bir de “bar tutmak” tabiri var.
Bir halk türkümüz bu oyundan şöyle bahseder:
"Bahçesi var, bağı var, ayvası var, narı var;
Atamızdan yadigâr, bizde ata barı var
.

TDK’miz 1966’da neşrettiği Tiyatro Terimleri Sözlüğü’nde bu tarihî ve millî oyunumuzu “dans”la karşılamış ve şöyle tarif etmiş: “Doğu Anadolu danslarına verilen ad.” TDK’nin İnternet sitesinde bu Tiyatro Terimleri Sözlüğü’nden ayrı olarak verdiği ikinci bir Tiyatro Terimleri Sözlüğü de “bar” için benzer bir açıklama yapmış: “Bir Türk halk dansı çeşidi.” Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü de “bar” hakkında “dans” yakıştırmasında bulunmuş ve şunları yazmış: “Doğu Anadolu halk danslarına verilen ad. Erlik, yiğitlik simgesi olarak görülen bir danstır.”
Hangi “dans” halkımıza erliği, yiğitliği hatırlatır? “Halk oyunu” demek varken “halk dansı” denir mi? “Oyun” ile “dans” aynı şey mi? TDK bunları iyi düşünmeli… (Ben erliği, yiğitliği, kahramanlığı “halk oyunu” ile yan yana koyabilirim ama “dans”ı onların yanına bile yaklaştırmam!.. Yaklaştığı anda ne erlik kalır orda ne yiğitlik… Peki, bu “dans” denen şey nereye yakışır? Nereye olacak, Avrupa’dan gelen “bar”a… Aşağıda, Avrupa’nın “bar”larına bakarsanız “dans”ın onlara ne kadar yakıştığını görürsünüz. “Yakışmak” ne kelime; Avrupa’nın “bar”ında “dans” olmazsa o zaten “bar”lıktan çıkar.)
bar (II)
TDK’nin “halk dili” kaydıyla ve “Ateşten, mide bozukluğundan, ağızda, dil ve dişlerde meydana gelen acılık, pas.” diye açıkladığı kelime... D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük’ündeki “bar (II)” maddesinde bu kirin pasın cam kaplarda da olduğunu kaydeder.
Bar tutmak” tabiri bu kelime hakkında da vardır ve “kir bağlamak, paslanmak” demektir. “Bar bağlamak” da aynı manadadır.
Yunus Emre bu sözü şöyle kullanır:
Yaylalar yaylamaz olmuş, kışlalar kışlamaz olmuş;
Bar tutmuş, söylemez olmuş; ağızda dilleri gördüm."

Güncel Türkçe Sözlük
’te Avrupa’nın “Bar”ları
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Avrupa’dan (ikisi Fransa’dan, biri İngiltere’den) bize üç adet “bar” gelmiş ve üçü de Güncel Türkçe Sözlük’te kendilerine çok rahat yer bulmuş. İşte Güncel Türkçe Sözlük’te Avrupa’nın “bar”ları:    
bar (I) isim İngilizce bar  1 .
 Danslı, içkili eğlence yeri. 2. Ayaküstü içki içilen eğlence yeri. 3. Amerikan bar. 
bar (II) isim Fransızca bar 
Hava basıncı birimi.
bar (III) isim, spor Fransızca barre
  Halter sporunda ağırlığı oluşturan kiloları birbirine bağlayan metal çubuk.

Güncel Türkçe Sözlük
te Avrupalı bu “bar”ların akrabaları olan “Amerikan bar” sözü ile “barparalel”i görmeniz de mümkün…

TDK’ye Yük Olan Yerli “Bar”larımız
Bizim “bar”larımızdan bir kısmı TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’üne “yük” olmuş olsa gerek… Gözünden (ve sözünden) düşmüş...
Gözünden düşmüş.” diyorum. Çünkü “bizim, yerli, millî, tarihî” diyebileceğimiz ve en az 7 – 8 tane olan “bar”larımızdan yalnız iki tanesi TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’ünde yer bulabilmişken Avrupa’dan gelen “bar”ların üçü de kurulup oturmuş.
Hâlbuki Türkçemizin ne güzel “bar”ları var!.. Karacaoğlan’dan Yahya Kemal’e nerdeyse her ozanın, şairin dilinde… Bakın, KaracaoğlanYemek Destanı” diye bildiğimiz şiirinde bunlardan birini söylüyor:
Ömrüm uzun eyle ey Bâr-i Hüdâ!
Hamd ü senâ, şükür etmek isterim;
Çalışıp kazanıp nefîs taamlar,
Dişlerim var iken yemek isterim

Burada Karacaoğlan’ın “Bâr-i Hüdâ”sına (Allah’ına) ettiği bir duayı okuyoruz. “Bâr-i Hüdâ” veya yalnızca “Bâr” diye kullanılan isim, Türkçemize Farsçadan girmiş; “Allah”ın bir ismi. Allah’ını seven Türk milleti, onun Arapça veya Farsça isimlerini de sevmiş, benimseyip zikretmiş. Bunlardan “Hüdâ”yı da İstiklal Marşı’mızdan hatırlamayan var mı? Mehmed Âkif Ersoy’un “Hüdâ”dan ne istediğini de o mısralardan anlıyoruz:
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüda!..

İşte bu “Bâr” kelimesi Güncel Türkçe Sözlük’te yok…
Orada bulamadığımız bir başka “bâr” da “yük” manasına ve yine Farsçadan geliyor. Yahya Kemal,
Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur;
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târumâr olur
…”
mısralarıyla başlayan o enfes “Sonbahar” şiirinde bu kelimeyi şöyle kullanıyor:
Dünyânın ufku gözlere gittikçe târ olur.
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.

Bu beyitte geçen “bâr olmak” tabiri Ş. Sâmi’nin Kaamûs-ı Türkî’sinde vardır ve “yük olmak, sıklet vermek” diye izah edilmiştir.
Mehmed Âkif de “Kocakarı ile Ömer” adlı manzum hikâyesinde kelimeyi şöyle kullanır:
Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den,
Ömer, Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen
?”
İşte Güncel Türkçe Sözlük’e bu “bâr” da yük olmuş… Peki, acaba neden? Eski mi? Yahya Kemal’in Kendi Gök Kubbemiz’de kullandığı kelimeye “eski” denir mi? Herkesin anlamadığı, sadece “yüksek zümre”nin bilip kullandığı sözlerden mi? O da değil… Öyle olsaydı TDK’nin “Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü”nde geçmezdi. O lügate göre bu “bâr” kelimesi yurdumuzun birkaç farklı ilinde, halkın dilinde “yük, ağır yük” manasında kullanılan bir söz…
Türkçemizde bu “bâr”ın akrabası olan bir “barhana” var. Güncel Türkçe Sözlük’ümüz “barhana”nın halk ağzında kullanılan, Farsça asıllı bir isim” olduğunu kaydetmiş ve manasını “1. Kafile, küçük kervan. 2. Göç eşyası, ev eşyası.” olarak tespit etmiş.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ne göre bu isim ülkemizin çeşitli yörelerinde şu manalarda kullanılmaktadır:
1. Fasulye sırığı ve üzüm çubuklarını dayamaya yarayan çatal ağaç, kazık 2. Grup, takım, kafile, kalabalık, göç, küçük kervan, aile fertleri. 3. Toplantı, parti, fırka, dernek 4. Mola, konak. 5. Yük taşıyan hayvan kafilesi. 6. Ev eşyası. 7. Eşya konulan yer. 8. Motor ve kayıkların yağmur ve güneşten korunması için yapılan üstü kapalı yer. 9. Büyük kazan. 10. Gayet büyük ev. 11. Kaba tüylü halı. 12. Dağ evi. 13. Erzak veya eşya göçü. 14. Ev eşyasından ibaret yük; kervan veya askerin hayvanlara yüklenmiş erzak ve eşyasının bütünü. 15. Yolcu topluluğu, kalabalık. Göç eşyası.
Barhana” kelimesini TDK’nin “Tarama Sözlüğü” de “Göç eşyası” olarak açıklar ve Karacaoğlan’ın iki mısrasını misal verir:
Yüklendi barhanam, çekildi göçüm;
Kimseler bilmiyor kimsenin suçun
…”
Ben de bir Kars türküsünün sözlerinden örnek vereyim:
Baca baca barhana,
Bacada gül çalhana.
Dökme gülün suyunu,
O yâr gele, yıhana


TDK’nin “Bar”larında Bir Düzine Hata

TDK’nin eksiklerine alıştık. Yanlışlarına ise alışıyoruz derken yeni yanlışlarını görüp şaşırıyoruz. Bir önceki makalemde “TDK Pavyonunda Uygunsuz Vaziyetler” başlığı altında bir düzine hata yazmıştım. TDK’nin “bar”ının da “pavyon”undan farkı yok…

Büyük Türkçe Sözlük
’te İmla Hatası

Güncel Türkçe Sözlük’ün verdiği örnek cümlede geçen “yadigâr” kelimesi Büyük Türkçe Sözlük’te “yâdigâr” şeklinde dizilmiş. TDK Yazım Kılavuzu’na göre tek şapkalı olanı, yani “yadigâr” şekli doğrudur. Bu şapkayı TDK oradan buradan kaldıra kaldıra kendisi de nereye koyup koymayacağını bilemez hâle gelecek.

Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
nün Bar”ında Perişanlık

Madde Başı Kayıtlarında İmla Hatası

TDK’nin Yazım Kılavuzu’na göre “Noktalama işaretlerinden nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta, üç nokta, soru, ünlem, tırnak işaretleri, ayraç ve kesme ait oldukları kelimelere bitişik olarak yazılır ve kesme dışındaki işaretlerden sonra bir harf boşluğu ara verilir.”
O böyle diyor ama Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü bu kaideye uymamış. Nitekim İng.bar” kaydında noktadan sonra bir harf boşluğu ara verilmemiş.
Kelime Açıklamasında İmla Hatası
Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü “bar
”ın ikinci manasını şu imla ile yazmış:Ayak üstü içki içilen eğlence yeri.”
TDK Yazım Kılavuzu’na göre ayak üstü” değil ayaküstü” imlası doğrudur.
Reşat Nuri Güntekin ’in “Yaprak Dökümü”nden bir cümle:
“Buralarda açık dükkân olsa, gazino olsa, bar olsa da size kondonruj şampanyalar ikram etsem.”
Noktalama Hatası (I): . Şart ekinden sonra virgül konmayacağını söyleyen TDK “olsa” kelimelerinde kendi dediğine uymamış, ikisinden sonra da virgül koymuş. TDK kendi dediğine uymuyorsa kim uysun? Uyuyorsa diyeceğimiz yok…
Bilinmeyen Kelime: Cümlede geçen “kondonruj” kelimesi TDK’nin hiçbir lügatinde yok…
Adalet Ağaoğlu’nun “Başka Karşılaşmalar”ından bir cümle:
“Günümüzün destan anlatıcısı ne İbrahim Tatlıses, ne de minarelerin yükselticilerinden barları, içkili gazinoları basan ezan sesidir
 
Noktalama Hatası (I):
“Metin içinde tekrarlı bağlaçlardan önce ve sonra virgül konmaz.” diyen TDK yukarıdaki cümlede iki defa bu kaideyi ihlal etmiş.
Noktalama Hatası (II):
TDK  Adalet Ağaoğlu’nun cümlesinde yersiz olarak iki defa virgül kullanırken cümle sonuna nokta koymamış.
Yanlış Kullanılan Kelime: Ayrıca bu cümlede “yükseltici” kelimesi TDK’de olmayan bir manada kullanılmış. TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’ü yükseltici” diye bir kelimeye yer vermemiş. Büyük Türkçe Sözlüğüyükseltici” kelimesini, İngilizce olan “elevatör” ile karşılamış. “Elevatör”ü ise Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü’nden naklen “Kaldırıcı, yükseltici cerrahi aygıt.” ifadesiyle açıklamış. Adalet Ağaoğlu ise bu kelimeyi “hoparlör” yerine kullanmış. TDK’de mi eksik var, yoksa Adalet Ağaoğlu’nda mı? Eğer Adalet Ağaoğlu’nda ise kusur yine TDK’nindir. Başka cümle bulamadı mı?

Attila İlhan
’ın “Kurtlar Sofrası”ndan bir cümle:
Gece barda şaçları dağınık kirli bir kopuk, hayır diyorum “erkeğim”.”
İmla Hatası (I): TDK’miz “kokteyl” maddesi için Ruşen Eşref Ünaydın’dan verdiği bir örnek cümlede “s a ç ı y l a” demek yerine “s a c ı y l a” demişti; şimdi ise “s a ç l a r ı” yerine “ş a ç l a r ı” demiş. TDK “saç”ıyla oynamayı seviyor.
İmla Hatası (II): Cümlenin son kelimesi tırnak içinde verilmiş bir cümledir ama küçük harfle başlatılmıştır.
İmla Hatası (III): Aynı cümlenin sonundaki nokta tırnak işareti kapatıldıktan sonra konmuş. Hâlbuki önce konacaktı.
İmla Hatası (IV):
Aynı cümlenin sonundaki nokta, tırnak işareti kapatıldıktan konan noktadan sonra tekrar tırnak işareti getirilmiş.
İmla Hatası (V):
Aynı cümledeki “hayır” kelimesi “Tırnak içinde olmayan aktarma cümlesi” hükmündedir ama kendisinden sonra virgül konmamıştır.
Noktalama Hatası (I):
Bu cümlede art arda sıralanmış sıfatlardan ilki olan “saçları dağınık” sözünden sonra virgül konmalıydı.
İfade Hatası (I): Attila İlhan’ın bu cümlesinde “düşüklük” var. Bu ifade birbirinden kopuk iki ayrı cümle gibi…

Peyami Safa
’nın “Yalnızız” romanından bir cümle:
Barın bir köşesinde kırmızı bir ışık yandı ve piyanoda evvela süratli bir gam, sonra Beethoven’in sanatlarından birini andıran serseri motifler dolaştı.”
Sanatsever TDK’miz Peyami Safa’nın “sanat”sız cümlesini “sanat”lı hâle getirmiş. (Cümlenin aslında " sonat"  olan kelime TDK’nin elinde “sanat”a dönüşmüş. Kabiliyet meselesi...)

Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü’nün “bar”ındaki perişanlık bunlardan ibaret değil, daha en az yarım düzine hata var. Ama gerisi kalsın; ben bu “bar”dan çok sıkıldım!..
Şöyle güzel bir Erzurum barı dinlemeliyim.


Yazar: C.Yakup Şimşek
15-11-10
E mail: c.yakup_simsek@dogrulus.com
Yazar Hakkında Bilgi ve Diğer Yazıları
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TDK'NİN BARI
Online Kişi: 19
Bu Gün: 124 || Bu Ay: 10.020 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.767 || Toplam Tıklanma: 52.182.086