ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 2909
Yazar: Fatma Barbarosoğlu
BU NASIL TUHAF BİR GENÇLİK BÖYLE?

Bu gençlik kimin gençliği?

I-S.R.Z. 26 yaşında. Üniversiteyi üçüncü girişinde kazandı. Adı üniversite idi ve 'özel'di. Özel yani her ay binbir güçlük ile ödenmesi gereken ücret. Özel üniversitede ailesinin dişine tırnağına takması pahasına okudu ve bir diploma edindi. Niye meslek edindi tabirini kullanmıyorum da diploma edindi diyorum? Zurnanın zırt dediği yer tam burası. Üniversite eğitimi ilim sahibi yapmıyor, meslek sahibi yapmıyor bir diploma sahibi yapıyor sadece.

S.R.Z altı ay kadar işsiz kaldı. İkindi sularında uykusundan uyandı, sabaha kadar internet başında vakit öldürdü. Sonunda bir iş bulundu. Dantel örerek oğluna okul harçlığı çıkarmış olan anacağı rahat bir nefes alır gibi oldu. Ki esasında dantel örmüyordu oğlundan saklı iki eve temizliğe gidiyordu. Temizliğe gittiğini saklıyordu çünkü çocuklarının gururunun kırılacağını düşünüyordu. Evden çıktığı günler dantel siparişine gittiğini söylüyordu.

Okuması için onca gayret sarf edilen oğul bir günden bir güne anne şu yaşında dantel örmek zor olmuyor mu diye sormadı. Ne zaman dantel ördüğünü ne zaman bitirdiğini de sormadı. Çünkü bu soruları sorabileceği gündüz vakitlerinde o uykunun ağır yorganı altında idi.

Altı ay işsiz duran S.R.Z annesinin çabaları ile sonunda bir iş buldu. Kaç ay işe gitti geldi dersiniz? Sadece 33 gün. Evet, yanlış okumadınız tamı tamına 33 gün. İşini beğenmedi. Maaşını beğenmedi. Mesai arkadaşlarını beğenmedi. Ben bunun için bunca yıl okumadım diyerek kibir abidesi olarak eve döndü.

Annesi perişan. Oğlunun işten ayrıldığını babasından saklamaya çalışıyor.

II-

Yukarıda okumuş olduğunuz satırlara pek çoğunuz aşinasınız muhakkak. Aşinasınız dediğim bahis, iş beğenmeyen beş gün işe gidip altıncı gün altın kralı olmayı uman gençliğin hikâyesi.

Günümüzün gençliği bir türlü dikiş tutturamıyor. Dikiş tutturamamada küresel ekonominin yeni bir sömürü sayfası açmış olmasının etkisi önemli şüphesiz. Lakin kapitalizmin kestiği parmaklardan dökülen kan 18.Yüzyıl'dan bu yana gündemimizde/hayatımızda.

Günümüzün gençliğini evvel dönemlerden ayıran en önemli fark şu: Günümüzün gençliği yarın duygusundan mahrum, şimdiki zaman bataklığında, sosyal medya bağımlılığının pençesi altında dertlerini unutmaya çalışıyor.

Yanlış oldu. Dert bizim kuşağımızın kelimesi idi. Yeni kuşağın kelimesi stres. Dert ile stres arasında ne fark var derseniz… Derdi olanlar derdine derman arar. Stres sahipleri yakıp yıkarak sınır ihlalinde bulunuyor. Her sınır ihlalinin kendisine 'fatih' unvanı kazandıracağını sanarak...

III-

Gençlik ne istediğini bilmiyor. Bu birinci basamak.

Sorun şu ki ne olduğunu da bilmiyor. Olmak bahsini kemâlata dair bir şey anladıysanız eğer hayır kast ettiğim çok gündelik bir durum. Kıyafetine bakınca muhafazakâr/dindar olduğunu düşünürsünüz. Biraz sohbet edip deşin muhafaza kelimesi ile ufacık bir temas alanının olmadığını fark edersiniz. İman etme konusunda ciddi sorunları olduğunu fark etmek ise en acısı.

Ya da gencimiz kendisini sosyal demokrat olarak tanımlamaktadır. Hele açın sohbetin ucunu. Faşist bir kimlik karşılar sizi. Muhalif bir duruşun ardına saklanır, oysa kendisine daima 'aferin' diyecekleri bulmanın telaşındadır.

IV-

Bu günleri hep beraber arayacağımız acı günlerin sınırına varıp dayanmadan hele bir sakinleşelim. Un ve şeker hâlâ çuvalda bekliyor. Yağın bir kısmı çarçur edilse de yerine konabilir. Lakin sorun şu ki, kapı önünde helva bekleyen gençlik eski bildiğiniz gençliğe hiç benzemiyor.

V-

17 Aralık'tan bu yana benim Norveç'te yaşadığımı ve internet bağlantımın olmadığını söyleyen arkadaşlara buradan selam ederim. Siz internet karşısında kahve ve çaylarınızı yudumlamaya devam ediniz. Afiyet olsun. Lakin benim mesul olduğum alan 'gündelik hayatın dili', orada kalmaya ve oradan yazmaya devam etmek niyetindeyim.

VII-

Cemaat, cemiyet, abi geçen bütün ifadelere alınganlık göstererek sosyal medya üzerinden haddimi bildirmeye ve bir sosyologun nasıl olması gerektiği konusunda 140 karakter üzerinden korsan tebliğ veren arkadaşlara da selam ederim. Alınganlık biriktirmekten vazgeçin. Ve Pazartesi günü yazdığım yazıyı birkaç defa okuyun.1980'li yıllarda üniversitede başörtülü bir genç kız ya Milli Görüş'e mensup olurdu ya İskender Paşa Cemaati'ne ya da ülkücü olurdu. Diğer cemaatler kızların üniversitede okumasına hiç sıcak bakmazdı çünkü.1980'leri anlattığım yazıda geçen 'abi' ifadesinden olmadık anlamlar türetip bunu had bildirmeye vardırmadan önce bilgilerinizi bir gözden geçirin derim.

VIII-

'Baltalar elimizde' deyip en yakınındakini hedef almanın çok ses getirdiği şu dönemde, 'baltasız' ve, 'sakin' kalmayı göze almanın bedelini de bilmiyor değilim. NOKTA!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Fatma Barbarosoğlu
09-01-14
E mail: yenisafak.com
 
 
Yorumlar: 1
Uğurlu
Maarif
Tarih : 11-01-14

Mesele yeni nesil!Ülkenin enerjisini,asıl mesele olan yetişmekte olan neslin inşaasın da kullanılsa; alın terini,helâli haramı bilen,dün bugün ve yarın bağlamında hafızası olan yarınlarımız olacak olan gençliğe yani maarife harcama yapılsa daha iyi olmaz mı?

 
BU NASIL TUHAF BİR GENÇLİK BÖYLE?
Online Kişi: 24
Bu Gün: 143 || Bu Ay: 7.186 || Toplam Ziyaretçi: 2.238.984 || Toplam Tıklanma: 52.331.910