ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / MAÂRİF (Eğitimle İlgili Yazılar)
Okunma Sayısı: 222
Yazar: Ali Osman Aydın
DİKEY EĞİTİM VE ÇÖLÜ SULAMAK

DİKEY EĞİTİM VE ÇÖLÜ SULAMAKKabaca bir hesapla söylersek, eğitim bizim iki asırlık meselemizdir. İnsanımızın nasıl eğitileceği, eğitim sisteminin hangi amaca yönelik insan yetiştireceği modernleşme krizimizin en büyük meselesi olmuştur.

Gelişim ve yayılma hızı durmaksızın artan Batı karşısında can havliyle, bir kurtarıcıya sarılır gibi sarıldık eğitime. Bu yüzden bizde modern eğitim Batı baskısı ve tehdidine karşı bir reaksiyon olarak doğmuştur.

Bu haleti ruhiye eğitim anlayışımızın da temelini oluşturur. Eğitimin bizde genel hatlarıyla üç işleve sahiptir.

1-      Siyasal birliği oluşturma ve pekiştirme

2-      Toplumsal uyumu kolaylaştırma

3-      İdeolojik misyonerlik

Görüldüğü üzere eğitimin genel karakteristiği ideolojiktir ve Abdülhamid döneminde de Cumhuriyet döneminde de bu karakteristik pek fazla değişmez.

Batı’nın ilerleyişini durdurmak için daha fazla insanı eğitmek motivasyonu eğitim sisteminin yönünü yatay olarak belirlemiştir. Daha fazla insana, daha fazla köye, kasabaya, dersliğe, okula, laboratuvara ulaşmak, yani nicelik birincil hedef olmuştur uzun yıllar.

Abdülhamit bu bakış açısıyla 9 binden fazla okul açmıştır mesela. Biz de bunu ve bugün okul öncesi eğitimde %90 seviyelerini tutturmuş olmayı bir başarı olarak görür ve dillendiririz.

            Fakat bugün içinde olduğumuz şartları düşündüğümüzde eğitim tarihimize egemen olan paradigmanın fiilen değiştiğini görürüz. Geçmişte okul, bilgiye, kitaba, öğretmene erişimin tek mekanı idi.

            Bugün böyle değil. Bugün çok değişik platformlarda insanların kendilerini diledikleri gibi yetiştire bildikleri bir dönemdeyiz. Elimizin altında dünyanın en büyük kütüphanelerine erişim imkanı var. İnsanlar internet sayesinde dil öğrenip pratik yapabiliyorlar. Akla gelebilecek hemen her konuda uzmanları tarafından hazırlanmış sayısız video yahut dokümana, talep edenler ulaşabiliyor.

            Öğrenmek gerçek anlamda bir“talep”, bir “gönüllük” işi haline gelmiş durumda.  İnsanlık tarihinde öğrenmenin bu kadar demokratik şartlara sahip olduğu bir dönem yaşandığını hiç zannetmiyorum. Tolstoy biraz da mizahi bir tarzda: “Mutlu olmak istiyorsanız, olun!” diyordu. Bugünün değişen paradigması da: “Öğrenmek istiyorsanız, öğrenin” diyor.

            Böyle bir dönemde hem insanlar hem de ülkemiz açısından akıllıca olan, bana kalırsa, yatay eğitimi büyütmek değil. Daha fazla öğrenciye diploma vermek sizin için yeterliyse o başka! Bunun yerine eğitimi geleceğin, insan kaynağımızın ve ülkenin ihtiyaçlarına göre reforme etmek gerek. Bunun da yolu bana kalırsa eğitimin büyüme ve hareket yönünü değiştirmek.

            Yani, eğitimi dikey hale getirmek. İnsan, para, organizasyon ve akli enerjimizi yatay büyümeye değil, dikey büyümeye sarf etmek.

            Şunu kastediyorum: Geçenlerde Tokat’ta yaşayan İmam hatipli bir gençle ilgili videoya denk geldim. Rafet adındaki bu genç internetten kendi kendine yazılım öğrenmiş. 1983 model bir Toros’u yine kendi beceri ve imkanlarıyla çalışır hale getirerek, kendi ürettiği yazılımı arabaya uygulamış.

            Arabaya binmeden, cep telefonundan verdiği bir komutla arabayı çalıştırıp stop ettiriyor. Farları ve kaloriferi yine komutla açıp kapatıyor. Bütün bunları teknolojik olarak çok eski bir arabada yapıyor. Yeni nesil, akıllı denen otomobillerle çalışması halinde sonucun ne olacağını tahmin etmek hiç zor değil.

            Rafet arabayı kendi kendine hareket ettirecek ve direksiyonu yönlendirecek yazılımları da şimdiden hazırlamış. Uygun bir araç bulunduğunda bunları da uygulamayı planlıyormuş.

Kendisiyle yapılan röportajda Rafet sağlık okulunda okuduğunu, matematiğinin iyi olmadığı ve sınavda başarılı olamadığı için mühendislik okuyamadığını söylüyor ki konunun can damarı da zaten burası.

            Kendi kendine yazılım öğrenecek ve bunu uygulayacak zeka ve yetenekte olan biri sınav sisteminin belki yapısından belki sınav stresinden başarılı olamıyor. Olamadığı için bu tür serbest çalışmalarını ancak kendi imkanlarıyla, rehberlik almadan gerçekleştirmek zorunda. Eğer bunun için de bir imkan bulamazsa muhtemelen onunla bir Anadolu hastanesinde sağlık çalışanı olarak karşılaşacaksınız!

            Yakın bir dostumun çocuğu çok yüksek IQ’ya sahipti. Normal şartlarda şans olabilecek böyle bir durum arkadaşım ve çocuğu için kabusa dönüşmüştü çünkü o seviyede bir çocuğun ihtiyacını karşılayacak bir mecra bulamamışlardı. Çocuk, vasatlar için hazırlanmış bir sistemin içinde ve vasatların arasında heba oldu gitti maalesef…

            Dikey büyümeyi hedefleyen ve iç mekanizmalarını buna göre dizayn eden bir eğitim sistemin amacı işte böyle çocukları keşfetmek ve geliştirmektir. Bu çocuk, dört yaşındayken eline tornavida alıp traktörün farlarını söküp takmış, dikkatinizi çekerim. Eline hayatı boyunca ne kitap ne de tornavida almayacak yüz binlerce hatta milyonlarca öğrenciye kitabıyla, yardımcı kitabıyla korkunç bütçeler ayırmaktansa, Rafet gibi gençlerin en iyi şartlarda yetişmesine yoğunlaşmak gerekir.

            Dikey eğitim herkese değil, talep eden az kimseye eğitim demektir. Sayıya değil, niteliğe odaklanmak demektir. Çok farklı seviye ve yetenekteki öğrencileri ortalamada, hatta ortalamanın da altında eşitlemek değildir kesinlikle! En ahlaklının, en disiplinlinin, en zekinin, en yeteneklinin yükselebileceği bir sistem kurmak ve onu profesyonelce işletmek demektir. Vasatlarla diğerlerini ayırmak, sadece gayrete, disipline, özveriye, yeteneğe yatırım yapmak demektir. Dikey eğitim Selçuk Bayraktar gibilerin sayısını artırmak demektir. Elbette böyle bir eğitim sisteminin müfredatı da, öğretmen yapısı ve miktarı da başka kıstaslara göre belirlenecektir.

            Ülkemizin geleceğini, dikey yönlü hareket eden eğitim sisteminin yetiştirdiği kişiler tayin etmelidir.Yatay eğitim sistemi, merhum Durmuş Hocaoğlu’nun söylediği gibi, çölü sulamaktır. Enerjimizi ve kaynaklarımızı çölü sulamaya harcamayalım.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Osman Aydın
02-12-22
E mail: yeniakit.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
DİKEY EĞİTİM VE ÇÖLÜ SULAMAK
Online Kişi: 27
Bu Gün: 211 || Bu Ay: 5.601 || Toplam Ziyaretçi: 2.214.148 || Toplam Tıklanma: 52.108.046