ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 184
Yazar: Uğur Canpolat
YOL HİPNOZU

“YEKNESAKLIK kalbi öldürür ve aklı işlemez hâle getirir” demişti ustam yıllar evvel.

Tekdüzelik yani. Dinleyip geçmişiz, anlamadan. Önüne ardına bakmak hiç aklımıza gelmemişti tabi.

Dolayısıyla inceleme, araştırma, karşılaştırma, kaynaklarını kontrol etme, varılan sonuç yorumlarının hakikate uyup uymadığını düşünme, kesin bilgi olan vahye mutabık olup olmadığı gibi hususları irdeleme gibi en esaslı vazifelerimizi savsaklamışız.

Derin bir ihmal. Affedilmesi güç bir kabahat bu. Hatta daha da ötesi…

Oysa bizi buna kendisi dâvet ediyordu. Yer yer emir kipinde cümleler bile kurduğu oluyordu. Anlattıklarının tarafımızdan sorgulanmasını, muhakeme edilmesini talep ediyordu.

Bizler anlattıkları ile arkasından yürüsek bile “Yol Hipnozuna” yakalanmamızı istemiyor, sıklıkla uyarılarda bulunuyor ve müferrik yani ayıran, tefrik eden olmamızı istiyordu.

DÜNYA yorgunuyuz.

Meşgalelerimiz haddinden çok fazla.

Yüklendikçe yüklenmişiz nice ağırlıkları geçinebilmek ve kimseye muhtaç olmamak için.

Çalışanlarımızın işe gidip gelmeleri bile tek başına bir hafakan sebebi.

Stres düzeyimiz en üst seviyede, gerginliklerimiz sabır barajlarımızı çoktan doldurmuş ve hırslarımız da tavan yapmış diğer taraftan. Bu rekabet dünyasında ipi göğüslemekten başka çare görememişiz.

Dolayısıyla akıllarımız yorgun, yüreklerimiz bitkin, bedenlerimiz harap…

Böylesi bir hengamede ise sığınacak bir liman aramış ve pek çoğumuz bir eşiğe kapılanmışız. İşittiklerimizi ilk başlarda mihengi vurduk elbette. Ölçüp tarttık, kıyaslar yaptık… Geldik Kur’an’a arz ettik, uygunluğuna baktık.

Ya sonra? Sonrası fena, çok fena.

Çoğumuz ilk sıralarda yaptığımız araştırmaları, sorgulamaları, kaynağa götürüp danışma pratiklerini terk ettik.

Sebep neydi peki, söz konusu imanımız olmasına rağmen!

“Yol Hipnozu.”

KİMİMİZ bir siyasal eğilimin tesirine girdik.

Kimimiz bir felsefi anlayışın çevresinde kümelendik. Kimimiz aile büyüklerimize tâbi olduk, bazılarımız dostlar etrafında halkalandık.

Kimilerimiz de kendisini bize inanç grupları olarak anlatan akımlara sığındık, etrafına dizildik. Yetmedi bağdaş kurup oturduk. Nefeslendik, dem aldık. Teslim olduk.

Sonrasındaysa bulunduğumuz kümenin dışındaki her sese, her söze, her bilgiye, her olaya duyarsızlaştık. Onlardan başkasını göremez ve işitemez olduk. Serbest düşünmeyi terk ettik.

Bellek yitimine uğradık ardından, ilimden ırak düştük, muhakeme kabiliyetimizi kaybettik, araştırma ve kıyas etme özelliklerimizi yitirdik ve maalesef iman kaybıyla yüz yüze geldik.

İşte bu yaşadıklarımız tam da “Yol Hipnozu”na maruz kalmaktan başka nedir?

O kadar hipnoz olduk ki, içinde bulunduğumuz acınası hâli anlayamadık.

YOLCULUKLARIMIZ arttı bu çağda.

Herkes bir yerlere sürekli gitmek durumunda hatta mecburiyetinde. Bu sebeple son zamanlarda sıklıkla kulağımıza çalınan bir kavram oldu “Yol Hipnozu.”

Nörologların bu hususta önemli açıklamaları var. Ciddiye alınması kaçınılmaz öneriler barındırıyor bu açıklamalar.

Bizim anlatmak istediğimiz bu değil elbette ama yine de söz buraya düğümlenmişken uzmanların açıklamalarını bir kalemde atlayıp geçmek olmaz.

“Yol Hipnozu” sürücünün, gözleri açık haldeyken yarı uyku halinde olması durumuna deniliyor. Sürücünün araba kullanırken bilinç ve bilinçaltında farklı şeylere odaklanması ve beyinde otomatik olarak gelişen davranışa deniliyor. Araçta yol alırken yol hipnozuna girdiğimiz vakit gözlerimiz açık olsa dahi yol farkındalığımız azalarak duyarsızlık meydana geliyor.

Yola dalıp yol hipnozuna girdiğimiz sırada bilincimizin bir kısmı hipnoz altına giriyor. Bir kısmı ise otomatik bir şekilde sürüşünü devam ettirir. Bu konuda açıklama yapanlar yol hipnozu sırasında amnezi denilen bellek yitiminin yaşandığına vurgu yapıyorlar.

Dedim ya asıl meselemiz trafikte gerçekleşen bu durum değil, başka.

SORMAK vakti değil midir?

“Yol Hipnozu” sadece trafikle mi sınırlı? Yaşadığımız başka alanlar yok mu, varsa hangileri acaba?

Kur’an-ı Kerim’in esaslarına ve Sevgili Nebimizin mübarek örnekliğine uymadığı halde kayıtsız ve şartsız olarak teslim olduğumuz başka gözden kaçan neler var?

Trafik kazalarından kaçmak için aldığımız tedbirler kadar bile olsa bu hususlarda önleyici çalışmalar yapmamamızın makul ve mantıklı bir izahı var mı?

Usta haklı, yeknesaklık kalbi öldürüyor.

O zaman bizi uyuşturan bu “Yol Hipnozu”ndan uyanmak için daha fazla zaman kaybetmeyelim ve gereğini yapalım.

Ya Selâm!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Uğur Canpolat
06-08-23
E mail: istiklal.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
YOL HİPNOZU
Online Kişi: 18
Bu Gün: 292 || Bu Ay: 750 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.266 || Toplam Tıklanma: 52.216.868