ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 5333
Yazar: Ali İlbey
DEKOLTE KADIN ASRÎ CUMHURİYET KADINI DEMEKTİR

Kemalist Cumhuriyet dekolte kadının adını “asrî kadın” sıfatıyla yücelterek meşrulaştırmış ve “toplumsal kabuller” arasına sokmaya çalışmıştır.

İlk başta “kamusal alan” da sadece başını açıp tayyör, yani ceket ve diz altı etekten oluşan takım elbise veya manto giyenlere asrî kadın denilirken kısa sürede bu kıyafetin dışına taşarak, kadının vücut hatları ve açıklığı kademe kademe öne çıkarılmıştır.

Bu mânada asrî kadın sadece başını örtmeyen kadın değil, kollar, omuzlar, sırtın üst bölümüyle boyun ve göğüs bölümü açık olup vücut hatlarını belli eden kıyafetle dolaşandır.

Asrî kelimesinin mânası hayli geniş ve Müslüman kültürüne yabancı. Batı tarzı zevk ve usullere yönelen, züppe, ahlâksız, asrın icaplarına uyan, modernleşen... Bu şenî kıyafeti giyenlere “asortik”, yani kılık ve kıyafetiyle uğraşmayı züppeliğe kadar vardıran kişi dendiği malûm.

Atatürkçü cumhuriyet modernleşme ideolojisi olarak “Yeni Türk kadınını” putperest eski Yunan medeniyetinin tanrıçalarından Afrodit’e uyarlayarak “uygar ve çekici bir dişi” şeklinde tanzim etmiştir.

“Afrodit”ten hareketle “afrodisyak” kelimesi tam da tartışma mevzu olan dekolte kadını târif ediyor. Görüntüsü bakımından şehvet uyandıran ve cinsî cazibe oluşturan demektir.

Demek ki, dekolte kıyafetli bir kadın kötü niyet olmasa da “afrodisyak” bir özelliğe sahip olmaktan dolayı ister istemez çevresindekileri olumsuz yönde tahrik edebiliyor.

Bu şenaat taşıyan modernleşme ideolojisi gereğince dekolteli kadınların “yurt sathına” yayılması için cumhuriyet balolarının devlet eliyle mecburi hâle getirildiğini, bin yıllık “devlet-i âli” terbiyemizden dolayı yüzüm kızararak okudum.

Sonra, şehir ve ilçelerin mülkî amirleri ve memurları, onların patronu CHP’nin reisleri ve bu Kemalist taifenin yaltakçısı zâdegân, hanımlarını dekolteleştirerek Halk Evleri’nin balo salonlarına koştular. Bu şenî kıyafet sözde “yeni Türk Devleti”nin egemenlerinin safında görünmenin değişik bir yoluydu.

Ardından, ilim ve irfan için değil de, Atatürkçü cumhuriyetin ideolojisini anlatmak için kurulmuş olan üniversite ve askerî orduevlerinde mecburî kıyafeti olarak yasalaştırdılar ve “kamusal alana” soktular dekolte kıyafeti.

Bin yıllık İslâm medeniyetimize “karanlık çağlar” diyen Kemalist cumhuriyetçiler dekolte kadınları çoğaltmak için dekolte kıyafet imâlâtını Vitalo Hakko eliyle taşıdığını hatırladınız mı?

İstiklâl Savaşı’yla darülislâm olmaklığını devam ettiren Türkiye’yi dekolteleştirenlerin arasında Beyaz Türkler, dönmeler ve Yahudilerin olmasının sebebini Atatürkçü Altı Ok cumhuriyetçilerine sormak lâzım.

M. Kemal, daha Sivas Kongresi sırasında arkadaşı Mazhar Fuat’a “ Zaferden sonra olacakların...” başlığı altında “tesettürün kaldırılması”ndan bahsetmişti.

Demek ki, “Hakk’a tapan millet”in desteğinden emin olmuş ki başlatılan Millî Mücadele’nin zaferle biteceğinden şüphesi yoktu. Sonrası, desteğini aldığı vefâlı milletin kıyafetini dekolteleştirmek olacaktı.

“Köylü milletin efendisidir” diyen M. Kemal, dekoltelik üstüne düzenlenen cumhuriyet balolarında rol icabı da olsa köylü kadın kıyafetiyle gelenleri kabul etmez, onlara balodan çıkmalarını ve kıyafetlerini değiştirmelerini dikte eder.

1932’de dekolteli sözde Türk kızını Dünya Güzellik Yarışmasına gönderen gazeteyi teşvik eden Kemalist cumhuriyet “önderidir.”

Tesettürden dekolteliğe geçişin savunucuları H. Edip, Reşat Nuri gibi birçok yazarın roman ve hikâyelerinde açık giyinmiş kadınlar “uygar”, tesettürlü kadınlar ve tesettürü savunan erkekler ise “yobaz” tipler olarak işlenmiştir.

1950’ye kadar açıklığı, yani dekolteliği savunan yayınlar devletçe teşvik görür ve aleyhte yayınlar ise cezalara çarptırılır.

Said-i Nursi, tesettürü savunan risâlesinde “Merkez-i payitaht-ı hükümette çarşı içinde, gündüzde, ahalinin gözleri önünde gayet âdi bir kundura boyacısı dünyada rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların hayasız yüzlerine bir şamar vuruyor” ifadelerinden dolayı on bir ay hapis cezası almıştı.

“ANKARA CUMHURİYET BALOSUNA FRESKO BAR’DAN DEKOLTE KADINLAR GETİRİLİYOR”

Merhametsiz ve zorba cumhuriyet inkılâplarının kurbanları arasındadır tesettürlü kadın. Devrin Kemalist yazarı Ş. Süreyya Aydemir, Kemalizm’in kıyafet devrimini “en cüretkâr hareket” olarak ifade ediyordu.

Ona göre, Ankara’da Türk Ocağı’nda düzenlenen dekolteli ilk kadın balosu sönük geçince bizzat M. Kemal ikinci bir balo tertip ettirir. Bu baloda da yeteri kadar dekolte giyinmiş kadın oluşmayınca Ankara’nın Fresko Bar’ından çok sayıda dekolte kadınlar getirtilir.

M. Kemal, devletlûnun ve seçkinlerin hanımlarının balolarda dekolte giyinmeleri ve dans etmeleri için yetkisini kullanır: “Şimdi, emrediyorum, hemen salona marş marş, dans edin...”

Kemalist zümrelerin ve din ü milletin paşası olmaktan çıkan generallerin dekolte kıyafetli hanımlarıyla balolarda “cumhuriyetin önderine” görünmek için yarıştıklarını bir utanç belgesi, bir yüz kızartıcı fiil olarak, bu rejime “lâ” demeye hazırlanacak çocuklarınıza anlatmayı unutmayınız.

Tek Parti döneminin İnönü Hükümetlerince dekolte kadın fotoğraflarını sayfalarında boy boy sergileyen yayınlar devlet desteğiyle teşvik edilir ve artistlerin, şantözlerin, Batılı “nü” modellerin resimleri yayınlar vasıtayla benimsetilmeye çalışılır.

Dekoltelik, Amerikan Marshal yardımlarının teşvikiyle Demokrat Parti döneminde ve 27 Mayıs darbecilerinin tesettürü yasaklamasıyla daha da hız kazanır.

1948’de Hürriyet’in çıplak ve dekolte kadın sayfalarıyla çıkması, milleti olmayan oligarşik cumhuriyet hükümetlerinin desteğiyledir.

Lâ-dinî despot cumhuriyetin dekolte kadın ve kıyafet devriminde “öncülük” yapan gazeteci “Nadi”lerin ve “Simavi”lerin Kemalizm’in azılı şürekâsı olduklarını, tarih hafızasını kaybeden “sağcı-milliyetçi” mankurt Türklere arada bir hatırlatınız.

Hâsılı, “Hakk’a tapan millet”in yapması gereken, “dekolte kıyafet insan haklarına aykırıdır” mânasında Meclis’ten kanun çıkmasını talep etmek olmalıdır.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali İlbey
01-03-11
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
ömer faruk
modernleşme adına, aslını inkarın hikayesi,
Tarih : 26-08-11

sayın hocam iç ihanetin faliyetlerini anlatan görüşleriniz gözlemleriniz son derece doğru, o dönemin tüm aktörleri,gavurların ekmeğine yağ sürmeyi ve içinden çıktığı kültürü aşağılık ve küçük görmeyi moderinlik ve çağdaşlık saymayı kendilerince erdem saymışlardır çünkü meydan boştu, inançlı ve erdemlilerin hepsi, ya şehit düşmüş ya da gazi olmuşken, hüküm icra edenlerin tamamı gayrı müslümlerin telkin ve takiplerine boyun eğip onlara itat etmenin icaplarını ifa etmişlerdir ve de devamda ısrar edenler vardır, şimdilerde ise geçmişin ihanetine eşlik etmenin son çırpınışındalar ama, şunu bilmiyorlardı, HAİNLERİ' KİMSE SEVMEZ AMA HERKES KULLANIR. İŞİ BİTTİĞİNDE EN ÖNCE ONLAR HARCANIR 80 yıldır sırtımza binen kemalist zihniyettekiler, ne müslümana yarandı ne de gavura, iyi dünyalık olup günü birlik yaşamda bir iki nesil sürdüler o kadar, islama savaş açan bu münafıkların, öldüklerinde kabirlerinde sorguya gelen meleklere nasıl çevap verdiklerini çok merak ediyorum vesselam

 
DEKOLTE KADIN ASRÎ CUMHURİYET KADINI DEMEKTİR
Online Kişi: 25
Bu Gün: 381 || Bu Ay: 9.637 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.597 || Toplam Tıklanma: 52.168.438