ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 3982
Yazar: Meryem Aybike Sinan
UZMANLAR YOKKEN HAYAT DAHA GÜZELDİ!..

Her şeyin cılkını çıkardılar!

Bir “uzmanlar diyor ki” çığırtkanlığıdır gidiyor.

Her şeyin bir uzmanı var artık. Herkes başımıza uzman kesildi. Ne yiyip içeceğimizden tutunuz da ne vakit uyuyacağımıza, çocuğumuzla diyalogumuza, giyeceğimiz ayakkabıya kadar her şey hakkında konuşuyor bu uzman kişiler!

Boynumuza bir zincir takmadıkları kaldı neredeyse.

Açıkçası fena halde bunalmış haldeyim bu uzmanların ne deyip demediklerinden. Bütün hayatın analizini yapan bu uzmanlar hiçbir şeyin düzelmesine katkıda bulunamadılar her nedense! Ben  “şifasız uzmanlar çağı” diyorum bu duruma…

Tanıdığım bütün kadınlar sabahın köründe zayıflamak için soğan kaynatıp içmeye başladılar. Uzmanları öyle demiş. Akşam yemeği için salatanın içine bir soğan koydurmayan bu kadınlar uzman söyleyince zayıflamak adına seher vakti hiç üşenmeden soğan kaynatıp içiyorlar! Ama sokaklar kilolu ve şişman kadınlardan geçilmiyor!

Uzmanlar en mahrem alan olan evliliklere de el attı.

Artık boşanan kalmaz diyorduk ki, aman Allah’ım boşanan boşanana!

Kadın veya erkek eşini tanıyacağına, onu çeşitli yönleriyle keşfedeceğine, sözde evlilik danışmanlarının sözleriyle “Amerika’yı yeni baştan keşfe çıkmaya” başlıyorlar ama sonuç fiyasko.  Zira her aile, her evlilik, her kadın, her erkek ve her birliktelik kendi içerisinde dinamikleri olan, dengeleri olan,  hassasiyetleri ve kültürel normlarla değişik bağları olan bir çeşitlilik gösterir. Yani Ayşe Hanımın veya Ali Beyin kendi evliliğindeki başarısı veya başarısızlığı bir başka evlilik için reçete olmayabilir.

Ama yeniçağ insanı uzmansız duramıyor işte!

Her meselenin böylece cılkını çıkarttık!

İlla da bir uzman bir yığın laf kalabalığı yaparak aslında kendisinin bildiği şeyleri yeniden allayıp pullayarak ve üzerine de bilim/sel tabelasını asarak kendisine sunacak ki ciddiyeti olsun.

 Bu uzmanlık çağında sosyal yaşantımız sanki başka birilerinin eliyle şekilleniyor. Çocuklarımıza hafiften bile üfleyemez olduk, hemen psikolojisi bozulan bireyler oluyorlar onlara göre, hemen gelişimleri olumsuz etkileniyor!/muş. Ama nedense uzmanlık çağından evvel yetişen çocuklardaki halet-i ruhiye bu nesilde yok. Daha merhametli, daha saygılı, daha duyarlı, daha vukufiyetli, daha güçlü ve daha dayanıklı gençler var mı etrafta?

 Var diyenler fena halde yanılıyorlar!

 Modern psikolojinin, sosyolojinin tarihçesi taş patlasın iki yüz seneyi bulmaz. Bizim ninelerimiz çok mu iyi psikoloji biliyorlardı da bu ülkede sayısız Alpler, Alperenler yetişti çağlar boyunca.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde henüz yirmi bir yaşında idi ve engin bir ruh yüksekliğine sahipti. Şimdilerde etrafımızdaki yirmi bir yaşındaki erkek ve kızlara baktığımızda gördüğümüz şey, takvim yaşı büyük,  ruhsal yanları küçük bir nesil çıkıyor karşımıza.

Yirmi bir yaşına gelmiş genç kızların bir bardak çay demlemeyi bırakınız, sofraya tabak dizmeyi bile doğru dürüst beceremediğine çokça şahit olmuş birisi olarak bu durumdan kaygılıyım, üzgünüm ve ne yazık ki gelecekten yana çokta ümitvar değilim.

Aşağıdan uzmanlar çağının bize armağan ettiği, modern pedagojiyle yetiştirdiğimiz, bütün dünyası tamamen “hedonik zevkler” olan bir nesil gümbür gümbür geliyor, bilesiniz. Bendeniz korkuyorum, sizleri bilmem!

Bu gelen nesil, “Asımın nesli” değil kesinlikle.

 Şu var ki bu nesil arasında dünya görüşü bakımından da pek bir fark yok. Kılık kıyafeti ayrışsa bile zihin dünyası aynı olan, “tefekkür dünyası” dumura uğramış bir nesil bu. Bunlar ne edebiyattan, ne sanattan, ne tarihten, ne de kültürden hoşlanan tipler. Hepsini gereksiz buluyorlar. Şiir seven, kaliteli musiki dinleyen, bir elin parmaklarını geçmez.

 Özellikle sosyal paylaşım ağlarında bütün vakitlerini boş geyiklerle heba eden, sağdan soldan yaptıkları eklentilerle elde etekleri minik kırıntılarla bilgi donanımlarını yeterli zanneden, egosu hat safhada şişirilmiş bir nesil ne yazık ki.

Bu nesli de  bizlere
uzmanlar armağan ettiler!

İki gün önce sitemiz yazarlarından Prof. Dr. Osman Özsoy Moral Fm’deki programıma geldiklerinde, tarihi sevdiren adam Yavuz Bahadıroğlu’nun odasına gittik birlikte.  Yavuz Ağabey, medya olarak, toplum olarak, aydınlar olarak “siyaset, spor, magazin ve dedikodu” dışında artık hiçbir şey konuşamadığımızdan bahsetti ve tehlikeli bir dönemece girildiğini söyledi.

Yavuz Bahadıroğlu’nun da söylediği gibi kültür, irfan ve tefekkürümüz bir kırılma sürecine girmiştir. Artık düşünce tarihimiz bir kenara bırakılmış toplum sadece spor, siyaset, magazin ve dedikodu konuşur olmuştur!

Medya bile kültürel meseleleri gereksiz buluyor olmalı ki kültür ve sanat, konu sıralamasında en sonuncu yerlerde kendine yer bulmakta veya manşette hiç yer alamamaktadır!

Bir kadın erkek ilişkisi kadar bile ehemmiyet arz etmiyor kültürel hadiseler!

Ne arz var ne de talep.

Bedeni için düzinelerce uzmanı dinleyen bu insanların, ruhi ihtiyaçları için birazcık tefekküre, güzel bir şarkıya, karanfilli bir şiire, hüzünlü bir türküye bile ihtiyaç duymamaları ne hazin bir meseledir bilene!

Bu toplum kültür ve irfan meselesine neden mesafeli?

Kültür- sanat entelektüel bir alan, alıcısı az olur ama bir gerçek var ki o da özellikle muhafazakâr kesimin kültür ve sanata bakışının problemli olduğudur. Dindar ve muhafazakâr kesimin siyasette gösterdiği başarıyı irfan, tefekkür ve sanatta göstermemesi durumunda bu başarının kalıcı olması mümkün değildir. Çok değil beş on sene sonra madalyonun öteki yüzüyle de tanışmak hiç de ütopik olmayacaktır!

Bütün hayatını neredeyse uzmanlara emanet etmiş olan bu toplumun yerinden kalkıp tefekkür ettiği, meselelerini düşünerek, analiz ederek, kendisinin çözdüğü, bütün kültür ve medeniyet birikimlerini yeni baştan öne çıkardığı günlerin özlemini duyuyor insan.

Sınırları belirlenmiş kalıplarla değil, sınırsız bir tefekkürle kendi varlığının farkına varan, Yüce Allah’ın Esmasının kâinattaki tecellilerini fark eden, okuyan ve kendi hayatına tatbik eden bir toplumu hayal ediyor yürek.

Tanpınar’ın söyleyişiyle “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek”.

Ya da Cemil Meriç Üstadın deyişiyle "muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir geleceği bağlayan köprü olmak” düsturunu benimsemek ve yürümek bu uzmanlar çağına inat.

Kısacası bedeninizi ve aklınızı siz yönetin, uzmanlar değil!

Muhabbetle!

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Meryem Aybike Sinan
03-10-11
E mail: haber7.com.
 
 
Yorumlar: 1
Cihat Erdem
İçinizdeki Öküze Oha deyin
Tarih : 04-10-11

Bazı yönleriyle abese kaçmış gibi görünse de Modernitenin en usta tenkitçisi Bülent AKYÜREK'in İçinizdeki Öküze Oha Deyin!" kitabını okumalıyız galiba.

 
UZMANLAR YOKKEN HAYAT DAHA GÜZELDİ!..
Online Kişi: 13
Bu Gün: 160 || Bu Ay: 7.203 || Toplam Ziyaretçi: 2.239.016 || Toplam Tıklanma: 52.332.551