ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / ÎMAN VE İSLÂM
Okunma Sayısı: 3721
Yazar: Fuat Türker
ÎMAN EDENLER HEP AZ SAYIDADIR

İnsanlık tarihi boyunca, elçilerin tebliğlerini "işiten ve itaat eden" iman sahipleri hep az sayıda olmuştur. Bu durum Allah’ın sünneti gereğidir. "... Bunlar Kitab'ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.” (Ra'd Suresi, 1) buyurur Allah ve bu gerçeği bildirir.

 

Kur'an, elçileri yalancılık ya da büyücülükle suçlayan, tebliğden yüz çeviren kavimlerin helâkini ve iman eden az sayıda mü'minin kurtarılmasını, birçok âyetinde benzersiz edebî anlatımıyla haber verir.

 

Hz. Nuh (as) 950 yıl yaşamış, yıllarca gizli ve açık tebliğ yapmış ama ona inananlar çok az sayıda olmuştur. Kavminden iman edenler, tufandan kurtulmak için yaptığı gemiye binenlerdir. Bir gemi halkı kadar az sayıdaki iman sahipleri arasında ise Hz. Nuh’un karısı ve oğlu yoktur.

 

Kavmini tufan felaketi yakaladığında Hz. Nuh oğluna, "Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma." (Hud Suresi, 42) diyerek yaptığı gemiye çağırır ancak oğlu Allah’a değil, yüksek dağlara sığınmayı seçer. Ve kavmin diğer inkarcılarıyla birlikte boğulur.

 

Hz. Lut (as)'ın kavminden iman edenler de çok az sayıdadır. Sapkın Lut kavmi, elçiye isyanın karşılığını alır ve ‘uyarılıp-korkutulanların yağmuru’yla yok edilir. Yalnızca Hz. Lut ve ‘bir ev halkı’ kadar az sayıda mümin kurtarılır. Hz. Lut’un iman etmeyen karısı da geride kalır ve helâk edilir.

 

Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.

Sonra geride kalanları yerle bir ettik.

Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.

Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. (Şuara Suresi, 170... 174)

 

Hz. Musa (as) döneminde de Allah’ın sünneti tekrar eder. Ona da kendi kavminden bir grup genç dışında Mısır halkından iman eden olmaz. Bu durum Kur'an’da şöyle bildirilir:

 

Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)

 

Kur'an'da, Hz. Musa'ya ayrıca Firavun’un sarayındaki büyücülerin iman ettikleri bilgisi verilir. Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesinin Allah’ın yarattığı bir mucize olduğunu anlayan sihirbazlar iman eder ve secdeye kapanırlar:

 

Ve sihirbazlar secdeye kapandılar. “Alemlerin Rabbine iman ettik” dediler. “Musa’nın ve Harun’un Rabbine...” (Araf Suresi, 120-122)

 

Aynı durum Hz. İsa (as)'ın dönemi için de geçerlidir. "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" diye soran Hz. İsa'ya Havariler; "Allah'ın yardımcıları bizleriz" diye cevap verirler.

 

Âyetin devamında, "Böylece İsrailoğulları'ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti..." (Saff Suresi, 14) âyetine uygun olarak, Hz. İsa'ya da az sayıdaki Havarinin iman ettiği ve bunun dışında halktan ona inanan kimsenin olmadığı rivayetlerde de haber verilir.

 

Kur'an'da, kıssası anlatılan Kehf ehli de iman sahibi gençlerdir ve Kur'an sayılarını tam olarak vermese de onlar da çok az sayıdadırlar:

 

(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." ... (Kehf Suresi, 22)

 

Sebebi Nedir?

 

İnsanların, Peygamberlerden ve onların tebliğlerinden yüz çevirmelerinin birçok sebebinden biri, toplumda güç, servet ve iktidar sahibi olan 'önde gelenler'in ya da toplumun genel baskısıdır. Bu baskılar 'boyun eğici' olarak yaşayan kişilerin, Resullerin ve beraberlerindeki inananların yanında olmalarını engeller.

 

Örneğin Hz. Musa'ya, "Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla" iman eden olmaz. İnsanlar başlarına bela geleceği endişesiyle iman edenlerden uzak dururlar.

 

Bir diğer önemli sebep de mü'minlere atılan asılsız iftiralar ve insanların da bunlara inanmalarıdır. İnkarcılar tarafından yalancılık, delilik, sapkınlık, büyücülük gibi iftiralarla suçlanan müminlere yaklaşma konusunda, insanlar genellikle çekimser kalır. Dolayısıyla da büyük bir yanılgıya düşerler.

 

Diğer bir sebep, Peygamberlerin getirdiği gerçeklerin, toplumda yerleşmiş hurafeleri ve her türlü batıl ve sapkın inancı ortadan kaldıracağından duyulan korkudur. Bu yüzden tarih boyunca elçiler, kurdukları ve içinde yaşadıkları şeytani sistemin zarar göreceğinden endişelenen kişilerin iftiralarıyla karşılaşırlar.

 

Elçileri yalanlayanları, sonunda 'o gün'ün büyük azabı yakalar. Ve gerçekten bunda bir âyet vardır, "... ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (Şuara Suresi, 189-190-191)

 

Bütün bu sebeplerle Allah'tan, âyetlerinden ve elçisinden yüz çeviren kişinin, ahirette yaşadığı pişmanlık ise dehşetlidir. “O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,” (Furkan Suresi, 27) Başına bela geleceği endişesiyle iman edenlerden uzak duran kişi, şimdi kendisinden uzaklaştırması imkansız olan en büyük belanın içindedir. Bu bela sonsuzdur; azabının bitmesi tükenmesi yoktur.

 

Peygamberler ve onlarla birlikte olan mü'minler, Allah'ın izniyle dünyada şerefli ve mutlu, çok güzel bir hayat yaşarlar. Allah'ın sınırlarını korumaları, güzel ahlâkları ve yaptıkları sâlih ameller sebebiyle ahirette alacakları karşılığı Rabb'leri şöyle müjdeler:

 

Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, onu altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur. (Nisa Suresi, 13)

 

Yazar: Fuat Türker
19-10-11
E mail: ftturker@gmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
ÎMAN EDENLER HEP AZ SAYIDADIR
Online Kişi: 16
Bu Gün: 284 || Bu Ay: 7.795 || Toplam Ziyaretçi: 2.240.228 || Toplam Tıklanma: 52.352.967