ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / SANAT
Okunma Sayısı: 3284
Yazar: Hakan Can
TEK PARTİ DEVRİNDE TÜRK MÜZİĞİ DE YASAKLANMIŞTI

Atatürk müzik inkılabını diğer inkılapları tamamlayıcı olarak görüyordu. Batılı bir toplum oluşturma hedefi içerisinde gelecek nesilleri Doğu kültüründen uzak tutmak istiyordu. Tabiî ki bu onun tercihiydi. Çünkü halk Batı müziğini benimsemedi. Radyolarda iki yıla süren yasağa,1976 yılında Klasik Türk Müziği konservatuarının kurulmasına kadar geçen süredeki eğitim yasağına rağmen halk kendi müziğini seslendirmeye devam etti.

Hakan Can / Tarih Dosyası / Dünya Bülteni

Cumhuriyetin ilk döneminde doğulu bir toplumdan Batılı bir toplum yaratma çabasıyla alfabeden, kılık kıyafete, tiyatrodan müziğe kültürel alanda bir dizi inkılap gerçekleştirilmişti.  Bunların arasında kabul ettirilmesi belki de en zor olanı müzik alanındaki inkılap çabasıydı. Çünkü binlerce yıl içerisinde insanların dillerine kulaklarına yerleşmiş, acısını sevincini hissettiren müziğin yerine Batı müziğini koymak, sonucu en başından belli olan bir mücadele başlamak olacaktı.

Alaturka müzik eğitimden çıkarıldı

Alaturka müziğin yerine Batı müziğinin yerleştirilme çabaları 1924 yılından itibaren başladı.  Ankara’da Musiki Muallim mektebi kuruldu. Bu okul orta öğretim okulları için batı müziği eğitimi almış öğretmenleri yetiştirecekti. 1926 yılına Darül Elhan ( Müzik Okulu ) Şehreminliğe bağlandı ve bu yapılırken Şark musikisi şubesi kapatıldı. Böylece ülkedeki müzik eğitiminden Klasik Türk müziği kaldırıldı, müzik eğitimi Batı müziği çerçevesinde yapılmaya başlandı. Kararı alan kişilerden olan Sanayi-i Nefise encümen üyelerinden İsmail Hakkı Baltacıoğlu, daha sonraları bu konu ile ilgili olarak ; “Alaturka musiki irtica musikisidir, ona müdahale etmek lazımdı” diyordu.

Atatürk’ün Alaturka Müziğe Eleştirisi

8 Ağustos 1928 tarihi ise Alaturka müziğin geleceği açısından önemli bir gün oldu. Sarayburnu’nda Cumhuriyet Halk Fırkası’nın organize ettiği konserde, Caz Bandın dans müzikleri çalınır, Mısırlı Müniretül Mehdiye Arapça şarkılarını söyler ardından da Eyüp musiki cemiyeti kürdilihicazkar faslını seslendirir. Konsere katılmış olan  Cumhurbaşkanı Atatürk ise programı izledikten sonra icra edilen müzik için şunları söyler :

“Bu gece, burada, güzel bir tesadüf eseri olarak Şark’ın en mümtaz iki musiki heyetini dinledim. Bilhassa sahneyi birinci olarak tezyin eden Müniretü’l Mehdiye Hanım sanatkarlığında muvaffak oldu.  Fakat, benim Türk hissiyatım üzerinde artık bu musiki, bu basit musiki, Türk’ün çok münkeşif ruh ve hissini tatmine kafi gelmez. Şimdi karşıda medeni dünyanın musikisi de işitildi. Bu ana kadar Şark musikisi denilen terennümler karşısında kansız gibi görünen halk, derhal harekete ve faaliyete geçti. Hepsi oynuyor ve şen, şatırdırlar, tabiatın icabatını yapıyorlar. Bu pek tabiidir. Hakikaten Türk fıtraten şen, şatırdır. Eğer onun bu güzel huyu bir zaman için farkolunmamışsa, kendisinin kusuru değildir. Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri vardır. Bunun fariki olmamak, kabahatti. İşte, Türk Milleti bunun için gamlandı. Fakat artık millet hatalarını kanı ile tashih etmiştir; artık müsterihtir; artık Türk şendir, fıtratında olduğu gibi. Artık Türk şendir.” (Şu ifadelere tahammül ne zor! "Doğruluş")

İfadelerde görüldüğü üzere Atatürk, klasik Türk musikisini basit, tek sesli ve şark tarzı olmakla suçlamakta ve Türk milletinin artık bu musikiyi bırakma vaktinin geldiğini vurgulamaktadır. Ayrıca bir mülakatta Atatürk, Alaturka müziğin Bizans’tan kalma olduğunu, Türk müziğinin Batı müziğinden yüzlerce yıl geri kalmış olduğunu söyleyerek “Bizim bu kadar zamanı beklemeğe vaktimiz yoktur. Bunun için, garp musikiciliğini almakta olduğumuzu görüyorsunuz.” der. Musiki inkılabı böylece yeni bir aşamaya gelir.

Alaturka- Batı Müziği Tartışmaları

1930’lu yılların başından itibaren Klasik Türk müziği-Batı müziği tartışmaları hız kazanır.  Batı müziğini savunanlar Klasik Türk müziğini sıkıcı, melankolik, olduğunu savunurken, diğer taraf ise musikinin milli değerleri yansıttığını, korunması gerektiğini ve halka tepeden hangi müziği dinleyeceğinin telkin edilemeyeceğini savunur. Bu tartışmalar sürerken Klasik Türk müziğinin yasaklanmasına giden yolu Cumhurbaşkanı Atatük’ün Meclis açılış nutkundaki ifadeleri açar: “Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu, yapılmaktadır, ancak, bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide  değişikliği alabilmesi, kavrıyabilmesidir. Bu gün dinletmeğe yeltenilen musiki yüz ağartacak değerde olmaktan uzaktır. Bunu açıkça bilmeliyiz. Ulusal; ince duyguları, düşünceleri  anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları, bir gün önce, genel son  musiki kurallarına göre işlemek gerektir. ("Son musiki kuralları" ifadesi ile Batı müziği kastedildiği bellidir. "Doğruluş") Ancak; bu güzeyde (sayede), Türk ulusal  musikisi yükselebilir, evrensel musiki de yerini alabilir.”

Alaturka Müzik Radyolarda Yasaklandı

Atatürk’ün bu ifadeleri onun müzik inkılabındaki tutumunu açıkça ortaya koymuştu. Çok geçmedi. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, İstanbul ve Ankara radyolarına bir genelge göndererek Alaturka müziğin tamamen yasaklandığını bildirdi. Böylece eğitim ve öğretimin içinden çıkarılan Alaturka müziğin radyolarda seslendirilmesi de yasaklandı.

Alaturka müzik bu şekilde yasaklanırken, bu müziğe hayran olan Atatürk  İncesaz heyetini yanından eksik etmez. (Bu çelişkiye ne diyelim? "Doğruluş") Onun en büyük tutkularından biri olan Alaturka müziğini yasaklatması anlaşılması güç bir şeydi. Ancak Çankaya köşkünde Nuri Conker ile arasındaki bir konuşma onun konuya nasıl yaklaştığını nasıl bir savunma içerisinde olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Atatürk’ün, İncesaz heyetinden “Manastırın ortasında var bir havuz” türküsünü seslendirmesini istemesi üzerine Nuri Conker, “İmam verir talkını, kendi yutar salkımı. Sen radyodan Alaturka’yı kaldırdın, kendin de çaldırma bakalım” deyince Atatürk şöyle bir cevap verir :  “Şimdi biz burada rakı içiyoruz diye, devletin her köyde meyhane açması caiz mi?  Biz fena yetiştirilme ve ihmaller neticesi buna alışmışız, kendimizi  kurtarmayabiliriz, fakat gelecek nesillere, kendi fena itiyadlarımızı  (alışkanlıklarımızı) aşılamaya hakkımız yok. Nasıl, farzımuhal halk alışmıştır diye esrar tekkeleri açamazsak, devlet radyolarında da ağlayan inleyen nağmeler yayamayız.”

Atatürk : Devrim için fedakarlık yapmalı

Yine başka bir anlatıda Yunus Nadi’nin “Paşam, ne olur Alaturka şarkılardan bizi mahrum bırakmasınlar. Zevkimize, duygularımıza el atıldığı  için çok üzülüyor ve inciniyoruz.” Sözleri üzerine Mustafa Kemal, “Alaturka şarkılardan ben de hoşlanıyorum. Fakat unutmamak gerekir ki, devrim yapan bu nesil, bazı fedakarlıklara katlanmasını bilmelidir. Ancak milli türkülere yer verilmelidir.” diyerek müzik inkılabı konusundaki tutumunun ne kadar ciddi olduğunu göstermiştir.

Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere Atatürk müzik inkılabını diğer inkılapları tamamlayıcı olarak görüyordu. Batılı bir toplum oluşturma hedefi içerisinde gelecek nesilleri Doğu kültüründen uzak tutmak istiyordu. Tabiî ki bu onun tercihiydi. Çünkü halk Batı müziğini benimsemedi. Radyolarda iki yıla süren yasağa,1976 yılında Klasik Türk Müziği konservatuarının kurulmasına kadar geçen süredeki eğitim yasağına rağmen halk kendi müziğini seslendirmeye devam etti.

Kaynaklar :

Dr. Ozan Yarman,Alaturka Müziğin Yasaklanmasında Atatürk

Sadi Yaver Ataman, Atatürk ve Musıki

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Hakan Can
04-11-11
E mail: dünyabülteni.net
 
 
Yorumlar: 2
İhsan Efendioğlu
Batılılaşmak Uğruna
Tarih : 14-11-11

Bu ve buna benzer uygulamaları duydukça Üstad Cemil Meriç'i hatırlamamak elde mi? "Bütün Kur'anları yaksak, bütün camileri yıksak Avrupalının gözünde Osmanlıyız. Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli bir düşman." Değişen bir şey var mı?

 
AHMET
LÂ HAVLE!
Tarih : 04-11-11

Yazıyı okurken sık sık "Lâ havle!" çekmekten kendimi alamadım. Milletin asli kimliğinden hoşlanmayın ona yeni bir kimlik giydirilmek istendiği çok açık. Sonunda Batılı olacaksak, Batılılara karşı İstiklâl Harbini niye yaptık? Yoksa bu da mı yalandı?..

 
TEK PARTİ DEVRİNDE TÜRK MÜZİĞİ DE YASAKLANMIŞTI
Online Kişi: 21
Bu Gün: 0 || Bu Ay: 9.258 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.827 || Toplam Tıklanma: 52.162.676