ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / AKTÜALİTE
Okunma Sayısı: 4728
Yazar: Yusuf Kaplan
28 ŞUBAT BİTTİ; AMA BİZİ DE 'BİTİRDİ'

Ama zamanla ürpertici bir paradoksla karşılaştık: 28 Şubat projesini, bizatihî bu projenin kendilerine karşı yapıldığı İslâmî kesimler, hayata geçirdiler! Başörtülüleri televizyon ekranlarından uzaklaştıranlar, işyerlerinden kovanlar, en aşağılık işlere mahkûm edenler, en düşük ücretlerle çalıştıranlar onlardı / "bizdik" yani! Aslında 28 Şubat, başarısını, İslâmî kesimlerin, çabuk hizaya gelmelerine, bedel ödemekten kaçınmalarına, kolaylıkla pes etmelerine ve ürpertici bir savrulma yaşamalarına borçluydu!

28 Şubat, bir turnusol kâğıdı işlevi görmüştü: Asillerle, köle ruhluları birbirinden ayırmamızı kolaylaştırabilecek bir kerteriz olmuştu.

28 Şubat'ın bu turnusol kâğıdı işlevine dönük yazdığım yazılar, bazı çevrelerde, 28 Şubat'a karşı "sessiz" kaldığım şeklinde bir izlenim oluşmasına yol açmış. Bunu, yakınlarda öğrendiğimde, çılgına döndüm.

Halbuki, 28 Şubat'ın neden olduğu sosyal ve siyasî yaralara, yol açtığı zihnî savrulmaya en küçük tereddüt göstermeden direnenlerin başında yer alan kişilerden biri de bendim: "İslâmcılık bitti" diyenlere, "İslâmcılık, asıl şimdi başlıyor; İslâmcılık bize asıl şimdi lâzım. Bugün İslâmcılık bitti diyenler, yarın, İslâmcılık yapmaya başlayacaklar" demiştim. Şimdi bu kişiler, İslâmcılık yapıyorlar!

* * *

Gelmek istediğim nokta, hayatî bir nokta: Bazıları, 28 Şubat'ın bittiğini düşünüyorlar! Ama 28 Şubat'ın bizi nasıl "bitirdiğini"; bu ülkenin ruh-köklerini nasıl dümdüz ettiğini; bizi onarılması çok zor bir zihnî savrulmanın eşiğine nasıl fırlattığını; bu ülkenin varlık nedenini ve gelecek ufkunu oluşturan direnç noktalarını nasıl birer birer kırdığını, yerle bir ettiğini; bizi, bütün İslâmî kesimleri hormonlu kişilere dönüştürdüğünü; nasıl berbat bir şekilde, güle oynaya, hızla ve hazla sekülerleşmenin eşiğine getirip bıraktığını; bizi, nasıl bu ülkenin hırsızları, yolsuzları, tuzu kuru yeni semirmiş dinci-kapitalistlerine dönüştürdüğünü konuşan var mı? Neden yok, peki?

Hükümetin, askerî vesayet rejimine karşı verdiği, ruhsuz zorbalara, talancılara karşı sürdürdüğü mücadele, elbette ki, her türlü takdirin üzerindedir. Bu bir gerçek.

Ama gerçeğin bir de öteki yüzü var: İşte onu göremeyecek kadar gerçeklik duygumuzu yitirdiğimizin farkında mıyız, merak ediyorum doğrusu. 28 Şubat'la birlikte nasıl bir metamorfoz yediğimizi, İslâmî "dil"imizi, duruşumuzu, düşünme ve varoluş biçimlerimizi nasıl yitirdiğimizi görebiliyor muyuz? Neyi yitirdiğimizi hatırlayabilecek melekelere sahip miyiz hâlâ?

Wittgenstein gibi, "yırtılan yırtılmıştır" diyebilecek kadar ayaklarımız yere sağlam basmıyor bu topraklarda henüz. 28 Şubat, bizi öyle bir anaforun, metamorfozun eşiğine fırlattı ki, kaygan zeminlerde patinaj yapıyoruz ama kılımız bile kıpırdamıyor!

Yazının tamamı için tıklayınız.

Yazar: Yusuf Kaplan
27-02-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 3
İhsan Efendioğlu
28 ŞUBAT BİTTİ Mİ?
Tarih : 29-02-12

Yazar yusuf Kaplan'a ve uğurlu isimli yorumcuya katılıyorum. 28 şubatın en büyük darbesi millÎ eğitimde ve dilimizde yapılan zoraki değişiklikler ile çocuklarımız üzerinde oldu. 28 şubata karşı olanların ekseriyeti, 4+4+4 formulü ile 28 şubatun son kalıntısının da temizlendiği/temzileneceği düşünüyorlar ki haberlerde kanun tasarısı bu şekilde sunuluyor.28 şubat destekçileri ise mecburî eğitimin 12 yıla çıkarılmasını alkışlıyorlar ama kesintili olmasına ve açıköğretim imkânının getirilmesine karşı çıkıyorlar. neden? kız çocukları evlere hapsedilecekmiş, gerekçeleri bu. 28 şubatın en büyük hedefi mecburî eğitimi 12 yıla çıkarmaktı yapamadılar ama şimdi yapılıyor. ilk 4 yıldan sonra açıköğretim imkânı getirilecek diye sevinmiştik ama olmadı. neredeyse 28 şubatın uygulamasından hiçbir farkı yok. Bir de 28 şubatta bazı kelimelere de savaş açıldı. Meselâ "talebe" kelimesi. millî eğitime bağlı bütün "talebe yurdu" tabelaları değiştirldi, "öğrenci yurdu" yapıldı. Bu mecburiyet hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum. Bütün TV kanalları artık "cevap" kelimesini kullanmıyor, "yanıt" kullanılıyor. Bu cemiyete de yansıyor. hiç beklemediğim insanların ağzından gayri ihtiyarî "yanıt" kelimesi çıkıveriyor.hipnotize edilmiş gibiyiz. Diğer kelimelerimizi unuttuğumuz gibi 1400 yıllık kökleşmiş "talebe", "cevap" gibi kelimeleri de 10 yılda unutuverdik neredeyse.

 
uğurlu
Sahiden 28 şubat bitti mi?
Tarih : 28-02-12

Evet, 28 şubat bitti mi gerçekten? Bitti diyebilmek için sarsılan zihin yapımız, hançerlenen has kimliğimiz ve dahası maarifimiz kesintisiz ruhsuz kadroları ile ayrıca aileyi değil yalnız 'kadın' ları maddi anlamda koruyucu manevi anlamda kadınıda aileyide yıkıcı kanun hazırlamakta olan meclisimiz varken nasıl 28 şubat bitti denilebiliyor, hayret!

 
Salih GÜNAY
28 ŞUBAT MI YOKSA HOCALI MI?
Tarih : 28-02-12

Katılıyorum sevgili KAPLAN'a. Gerçekten 28 ŞUBAT bizi yıktı geçti. Post modern olduğu için yaraları derin oldu. Peki neden 2012 yılında konuşulmaya başlandı. Yoksa sizce de mi sıra yeni geldi? 12 Eylül'den önce hesap sorluması lazım değil miydi?. Ya bu günlerde Hocalı katliamının telinini yapmak neden herkesin canını sıktı? Gerekli miydi gereksiz miydi tartışmaları başladı? Acaba demokrasinin kantarını kaçırıyor muyuz? Zannımca sayın İçişleri Bakanı kendi iradesi doğrultusunda gitti o mitinge ve dayanamı birde konuşma yaptı. Peki devlet erkanı neredeydi?. Çok soru var ama cevap malesef yok...

 
28 ŞUBAT BİTTİ; AMA BİZİ DE 'BİTİRDİ'
Online Kişi: 10
Bu Gün: 8 || Bu Ay: 10.255 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.378 || Toplam Tıklanma: 52.193.152