ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2849
Yazar: Ömer Lekesiz
SANAT VE TECDÎDİ MÜMKÜN MÜ?

İslamcılık tartışmasında 'tanımlama' ısrarını sosyolojizm tuzağına düşmek olarak gördüğüm için ilgili yazılarımda İslamcılığı tasavvuf hareketini de içine alacak şekilde genişletip onu 'mümin münevver sorumluluğu' çevresinde işlemeye çalıştım.

Gelinen noktada kefenciyle, defincinin konuyu sosyolojinin kendisi haline getirme gayreti benim kuşkularımı teyid ettiği gibi, âkillerin tanım tartışmasından mahiyet tartışmasına geçmedeki ısrarları da tartışmanın doğru seyri ve hayrı açısından umutlarımı büyüttü.

Mezkur konuda -siyasi boyutuyla- kabul ve ret makamında birçok kişi yazdı, konuştu. Ali Bulaç'ın itiraf tahtında İslamcılık-sanat ilişkisi üzerine söylediklerini ise -konunun mahiyetine dahil olduğu halde- tartışan henüz çıkmadı.

Bir önceki yazımın da başlığı olan 'Sanat mı?' sorusunu İslam'da olmadığı halde son yüzyılda varmış gibi benimsenen sanatın sıhhatini ve aynı zaman dilimi içinde Müslümanlar tarafından sanat adına ortaya konulanların niteliğini sorgulamaya vesile olmak üzere sormuştum. Daha kim ne sorar, neyi nasıl cevaplar bilmiyorum ama tartışmanın mahiyetine olumlu bir katı sağlayacağı düşüncesiyle adını zikrettiğim yazıda kaldığım yerden yazmayı sürdürmek istiyorum:

Bulaç'ın ne dediğini hatırlayalım: 'Tanzimat ve Türk modernleşmesinin derin etkisinde İslamcı söylem de, genellikle şair, hikâyeci ve edebiyatçıların inhisarında kaldı. Oysa Abbasi modelinde sanat, edebiyat ve şiirin çevre felsefe, bilgi ve hikmet havzalarıyla kurulan temasta ve sağlanan alışverişte sıfır etkisi söz konusudur. Bugün de özellikle Türkiye İslamcılığının en büyük handikapı ve zaafı hâlâ şairlerin, öykücü ve edebiyatçıların blokajı altında olup kelami ve usuli temeli olmayan, gerçek entelektüellerden ve alimlerden yoksunluğudur' (Zaman, 12.08.2012).

Konuyu doğru tartışabilmek için ilkin Bulaç'ın itirafını (kardeşlik hukukuna yaslanarak) bertaraf etmem gerekir:

Abbasi modelindeki 'sıfır etki', son yüzyılda Batı sanatının/edebiyatının taklidinde belirleyici bir rol üstlenerek ciddi bir yüzdeye ulaşmıştır. Bu durumda konuyu artık Abbasi devrindeki gibi ele alamayacağımız aşikardır.

Öte yandan yerli İslamcılığın yumuşak karnındaki en ağrılı kısmı oluşturan sanatı ajitatif dille blokaj nedeni olarak ilan etmek, kulağında Glenn Miller'ın sesi, cebinde Joyce kitabı, dilinde Bukowski aforizmasıyla hayali atlara binip Üsküdar'ı geçmek üzere olan zamane Müslümanlarının alaycı tebessümlerinden başka bir şeye de yaramayacaktır.

Çünkü Saray sanatından toplumcu sanata geçişimiz, üzerinde enine boyuna düşünülerek, projelendirilerek sağlanmış değildir. Daha çok Batılı gerçekçiliğin istilasında el yordamıyla bulunmuş ve giderek nazariyatından bunalımcılığına kadar her şeyiyle Batı'dan aktarılmıştır. Vaki etkinin şiddetine muhatap olmak bakımından Müslümanın Müslüman olmayandan bir farkı yoktur hatta bugün bir 'Müslüman'a Kafka gibi yazıyor' demek onu övmek demektir.

Şimdi sorulması gereken şudur: Taklitçiliğin hakimiyetinde son yüzyıldır yapılmış olan sanatı hem toplumsal kaderimiz sayarak içe çekip, hem de geriye döndürülemez, iptal edilemez bir genel kabule ve ilgiye mazhar olması nedeniyle –geçmişte Helenistik felsefeyle ilgili yaptığımız gibi- onu ihata ederek, Müslüman kimliğimizle tanımlanacak şekilde tecdit edemez miyiz?

Ki, söz konusu içe çekmeyi benimsemediğimiz, eksisiyle-artısıyla mevcut sanatı asıl hedefe ulaşmak için uğranması gereken menzillerden bir menzil saymadığımız takdirde son yüzyıldır yapılanı –niteliği ne olusa olsun- inkar etmekle yüzyüze gelebiliriz. Bu da bizi inkarda fahşaya ve giderek münkirlik ahlakına düşürebilir.

Öte yandan söz konusu inkarla, bu devrin İslamcı edebiyatını temsil edenlerin Müslüman kimliğiyle var olma çabasını da inkar etmek zorunda kalacağımız için, ancak onların sayesinde bugün kurmaya çalıştığımız doğru cümlelerin de farkında olmadan içini boşaltmış oluruz.

Bu bağlamda 'Sanatın kabulü, mevcut sanatın tecdidiyle yeni bir imkana dönüştürülebilir mi?' sorusunu eğer bir mümkünün içinden cevaplamaya talip isek o zaman mevcuda ilişkin belirlemelerimiz hem bir itiraf olarak kalmayabilecek hem de gözümüzü kör den edebiyat kara-sevdası yüzünden düçar olduğumuz akide sapmaları tashih edilebilecektir.

'Nedenli, nedenli olması yönünden nedenin varlığını gerektirir' (İbn Arabi). O halde söz konusu teklifimi dil, estetik, kurgu, tür vb. hususlar çevresinde temellendirmeye geçmeden önce Bulaç'ın nedenlerini kapalı bıraktığı itirafın aslını konuşmak üzere şu soruyu da cevaplamalıyım:

İslamcı edebiyatçıların aynı zamanda mütefekkir olmalarının (ya da olmak zorunda kalmalarının) nedeni nedir?

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ömer Lekesiz
29-08-12
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 1
AHMET
Edebiyat sevdası yüzünden düçar olduğumuz akide sapmaları
Tarih : 29-08-12

Ömer Bey

Bu da güzel bir yazı olmuş; teşekkür ederiz. Ali Bulaç'ın mezkur sözü bir hakikatin mühim bir kısmını ifade etmekle birlikte bana da aşırı kaçan bir söz gibi geldi. Bir de şunu merak ediyorum: Ali Bulaç kendini ne olarak görmektedir? Bir şair ve hikayeci olmadığına, hatta bunları İslamcılık üzerinde bir yük, önünde bir engel saydığına ve hevesle bu vadide kalem oynattığına göre "kelami ve usuli temeli olan, gerçek entelektüellerden ve alimlerden" mi görüyor acaba? Peki onu öyle gören kaç kişi çıkar? Evet, olan olmuştur ve İslam'a tam uyup uymadığı tartışmalı olan bu kadar eser verilmiştir. Bir gayret olarak takdir lazım. Ama buyurduğunuz gibi "neleri yapamayacağımız"ı aklımızda tutarak bütün yaptıklarımızı bir elekten geçirmek de lâzımdır.

 
SANAT VE TECDÎDİ MÜMKÜN MÜ?
Online Kişi: 11
Bu Gün: 157 || Bu Ay: 10.404 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.805 || Toplam Tıklanma: 52.195.789