ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : TÂRİH / TÂRİHİN ARA SOKAKLARI
Okunma Sayısı: 5098
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
BORALTAN KÖPRÜSÜ FÂCİASI (CHP'nin dış Türkler mevzuunda tavrı)

İkinci Dünya Savaşı sonlarında (1945) yaşanan bu faciayı hep romanlaştırmak istemişimdir. Hatta bir ara "Kırım Kan Ağlıyor" isimli romanımı bu tarzda değiştirip final bölümüne Boraltan Köprüsü'nde yaşanan faciayı ekledim, ancak bu çalışmam bilgisayarımda kayboldu gitti.

Hülâsa bir türlü nasip olmadı. Sayın Başbakan, grup konuşmasında bu konuya temas edince, facia yeniden gözlerimin önüne geldi, içim bir kez daha sızladı.

Olay şu: İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin yönetiminin acımasız baskılarına dayanamayan bir grup Azeri Türk'ü, "öz kardeş" saydıkları Türkiye'ye sığınmaya karar verip yola çıkıyorlar.

Yolda uğradıkları baskınlar sebebiyle arkaları sıra mezar taşlarından izler bırakarak, nihayet Aras Nehri'nin üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü'nü (Iğdır) geçiyorlar ve Türk sınır karakoluna sığınıyorlar.

Artık kurtulduklarını, özgürlüğe kavuştuklarını düşünen 146 Azeri Türk'ü son derece mutludur, sevinçlidir.

Karakoldaki Mehmetçikler, başka Karakol Komutanı olmak üzere, Azeri kardeşlerini bağırlarına basıyor, ekmeklerini onlarla bölüşüyor, yataklarını ikram ediyorlar. 146 soydaşın hayatlarını kurtardıklarını düşünerek onlar da mutlu oluyor.

Sevinmekte acele ettikleri kısa bir süre sonra anlaşılıyor. Zira Karakol Komutanı'nın üstlerine yazdığı mektuba gelen şifreli cevap, tamı tamına bir "kara haber"dir:

"Karakolunuza sığınan Azerileri derhal Sovyet yetkililerine teslim edin!"

Komutan bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünüyor. İnsan, öldürüleceğini bile bile kardeşini düşmana teslim eder mi? Buna vicdan dayanabilir mi?

Daha tafsilatlı olarak durumu bir kez daha bildiriyor, fakat gelen cevap aynıdır:

"Derhal teslim edin!"

Hâlâ inanamıyorlar. Ama Ankara'nın emri kesindir. Karakol Komutanı'nın ve karakoldaki askerlerin tüm itirazları, Azerilerin tüm yalvarışları, Ankara'daki sağır sultanları yumuşatamıyor: "Derhal teslim edin, yoksa vatana ihanetle yargılanacaksınız."

Hangisi "vatana ihanet" acaba?.. Mazlum insanları ölüme göndermek mi, yoksa göndermemek mi? Azerilerin lideri Karakol Komutanı'na yalvarıyor:

"Bizi siz kurşuna dizin, ama Moskof'a teslim etmeyin. Öleceksek, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı Anadolu topraklarında ölelim."

Komutan ağlıyor, askerler ağlıyor, Azeriler ağlıyor... Ankara'daki yöneticiler ise, Stalin'le aralarında bir pürüz olmaması için soydaşlarını kurban etmeye çoktan karar vermişlerdir.

Kendisine "Milli Şef" dedirten ve kendisini "Milli kahraman" ilân ettiren İsmet İnönü ise şöyle buyurmuştur: "Sovyetler Birliği ile aramızda bir pürüz istemiyorum. Bir daha böyle küçük meselelerle beni meşgul etmeyin."

146 kardeşin göz göre göre, hem de en kalleş biçimde, sırf Stalin'in otoritesini sarsmamak için ölüme gönderilmesi "küçük mesele" ise "büyük mesele" nedir? Ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak mı?

Hiçbir şey Ankara'yı kararından döndüremiyor. Çaresiz kalan Karakol Komutanı, "Bizi siz kurşuna dizin" diye yalvararak ağlayan 146 Azeri'yi gözyaşları içinde Kızılordu görevlilerine teslim ediyor.

Boraltan Köprüsü'nün bir ucu Türk toprağında, bir ucu Sovyet toprağındadır. Azeri kafilesi, Boraltan Köprüsü'nü yarıladıkları sırada, karşıdan yaylım ateşe tutuluyorlar. Buna rağmen, çoğunun son sözleri, "Yaşasın Türkiye" oluyor. Hepsi ölüyor.

Yıllar sonra Azeri şair Elmas Yıldırım, bir zamanlar Boraltan Köprüsü'nde yaşanan derin acıyı "Dönek Kardaş" isimli şiirinde şöyle dillendirecektir:

"Bizi siz öldürün, vermeyin Rus'a,
Yakışmaz Türklüğe, sığmaz namusa...

Vahşete göz yumup silkmeyin omuz,
Bizi siz öldürün, varsa suçumuz...

Men ne diyem o vefasız dağlara,
Öz gardaşı dönek olan ağlara."

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

NOT: Elmas Yıldırım'ın şiirinden alınan şu mısraları da hatırlamamak olmaz:

Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras'ı
Yunsalar da suyuyla, çıkmaz yüzün karası
Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni
Döndüm geri de sordum, paşasına erine
Beni siz vursaydınız şu Moskof'un yerine

                                                              (Doğruluş)

Yazar: Yavuz Bahadıroğlu
07-09-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 1
murat darga
şiir hakkında Murat Darga
Tarih : 10-09-12

Sayın Yavuz bey güzel yazınızı okudum fakat yazının sonundaki şiir bana aittir Esat Kabaklı bey tarafından bestelenmiş ve seslendirilmiştir Elmas Yıldırımın şiiri ise üstte yayınladığınızdır.

EDİTÖRÜN NOTU: Teşekkür ederiz.

 

 
BORALTAN KÖPRÜSÜ FÂCİASI (CHP'nin dış Türkler mevzuunda tavrı)
Online Kişi: 20
Bu Gün: 496 || Bu Ay: 9.719 || Toplam Ziyaretçi: 2.201.476 || Toplam Tıklanma: 51.944.699