ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2765
Yazar: Ali İlbey
MİLLİYETÇİLERİN VE MUHAFAZAKÂRLARIN ATATÜRKÇÜLÜĞE ALDANIŞI

Ey azizan! Durup dururken, lüzumsuz bir ideoloji olan Kemalizm ve Atatürkçülük gibi pek ehven ve malayanî bir mevzu üstüne kelam etmenin bu fakîre yakışık düşmediğini bilmez değilim. Amma ki, idrakleri Atatürkçü cumhuriyet bakışıyla kirlenmiş safdiller hale koymuyorlar. Hala Atatürkçülükten bahseden ve içi boş fosilleşmiş bu zorba ideolojiden “ulusalcı millet ve devlet” çıkabileceğini sanan bazı ebleh “sağcı”, milliyetçi ve muhafazakarlar, (solcu ve türevlerinin fikirleri zaten belli) görüşlerini beyan ederken iki de bir “M. Kemal Atatürk olsaydı” ve “Atatürk'ün fikirlerine yeniden sarılmamız gerekiyor...” şeklinde şizofrenik cümleler kuruyorlar. En kötüsü de, M. Kemal'i “dindar” “ve milliyetçi” saymalarıdır.

POZİTİVİST KEMALİZM'İN KUR'ÂN VE HADİSÇİLİĞİNE ALDANMAK

M. Kemal'in, “Bu millet Kur'an'ı doğru öğrensin” diyerek, Elmalı Hamdi Yazır'dan Kur'an Meali yazmasını istemiş olmasının, onun geleneksel manada dindarlığı yaşayan toplum ve devlet yapısını arzu etmiş olduğu anlamına gelmediğini Atatürkçü aydınlar da kabul ediyor. Ayrıca “Layıkız dedik, dinle ilişiğimizi kestik. Cumhuriyetiz dedik, rejimimizi tehlikeye düşürmemek için saltanat devrini kötüledik, kazanılmış büyük zaferleri bile birkaç satırla geçiştirmeye başladık. Latin harflerini aldık, yeni kuşakları binlerce yıllık geçmişinin hazinesinden yoksun bıraktık” sözlerini söylemekle de seküler-protestan ve pozitivist değerlerin hakim olduğu “yeni bir Türk ulusu” gayesinden vazgeçmiş değildi.

Bu sözler M. Kemal'in, gayesine ulaşmak için Meclis'teki şartlara göre zaman zaman yaptığı muvazaa siyasetinin bir parçasıdır. Onun, Kur'an meali yazılmasını istemesinin, Batılılaşma projesinin bir parçası olarak Protestan-seküler şema içerisinde bir İslam anlayış ve yaşayışının altyapısını hazırlamak anlamına geldiği açıktır.

HADİS KİTABI YAZDIRARAK SURET-İ HAKTAN GÖRÜNEN KEMALİZM'İN DİNDARLIĞINI SAVUNMAK MUHAFAZAKÂRLARA YAKIŞMIYOR

Samimi olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır ki, 1919-1923 yılları arasındaki İslamî üslûbu asıl manasıyla İslam'ın yaşandığı ve hayata yön verdiği bir İslamî anlayış değildi. Zira 1930'lı yılların ortasında el yazısıyla Allah ve Peygamber anlayışının insanlar tarafından ortaya çıkartıldığını yazan M. Kemal pozitivist anlayışını açıkça ortaya koymuştu. Bir süre sonra da “hadislerin doğru öğrenilmesini sağlamak” için “Tecridi Sarih Muhtasarı” adlı kitap yazılmasını isteyebilecek kadar suret-i haktan görünebiliyordu.

Kur'an Meali ve Hadis Kitabı yazdırması tamamen politik bir manevradır. Dindar bir hayatı ve yönetimi benimsediği anlamına gelmez. Çünkü belgelerle sabittir ki, onun İslam'la ilgili bazı zamanlar olumlu gibi görünen beyanatları, güçlendirmek istediği laik bir İslam'ın “yeni ulus” devlet kontrolüyle sürdürülmesiyle alakalıdır.

“M. Kemal'in İslam ve Kur'an Anlayışı” gibi bir yığın zorlama tezler de malûl bakışlarıyla inandırıcı olmadığı gibi resmî ideolojinin üniversiteler ayağının Atatürkçülük dogmacılığına hizmetten başka bir şey değil.

Bu yazının maksadı, solcuların sahiplendiği “sosyal demokrat laik M. Kemal”i, aslında aynı kaynaktan çıkmış bir kavram olan sağcıların sahiplendiği “liberal-demokrat-muhafazakar M. Kemal”i ve milliyetçilerin sahiplendiği “Büyük Türk milliyetçisi M. Kemal”i anlatarak aynı sahte tasvirleri ve yalanları yeniden ortaya koymak değildir.

DOĞRU ATATÜRK, YANLIŞ ATATÜRK TEZLERİ AYNI DOGMA İÇİNDE DÖNÜP DOLAŞMAKTIR

“Doğru Atatürk”, “Yanlış Atatürk” tezleri abesle iştigal etmektir. Özellikle İslamî dili de katarak “milliyetçilik” siyaseti yapanların “Doğru Atatürk”, Yanlış Atatürk” tezleriyle düşüncelerine zemin oluşturmaya çabalamaları son derece yanlıştır.

Farklı gruplarca oluşturulan “Atatürkler” içinde sanki millete sonuna kadar yar olmuş “iyi bir Atatürk'ü” göstermeye çalışmak abes üstü abestir. Doğru Atatürk, yanlış Atatürk tezleri aynı dogma içinde dönüp dolaşmaktır. Esasında “Hangi Atatürk” sorusu ile milletçe sevilen “doğru bir Atatürk var” olduğu düşüncesini uyandırmak, Atatürkçü cumhuriyetle aynileşemeyen bu milletin varlığına ve medeniyetine hürmetsizliktir. Atatürkçülük nasıl anlatılırsa anlatılsın, millet ve medeniyetimizin zemini ve ölçüsü olamaz.

M. KEMAL, İSLÂMÎ MÂNADA DİNDAR DEĞİLDİR

M. Kemal'in gayesi ve düşüncesi, Batının pozitvist-seküler-protestan karışımı bir dünya görüşünden “yeni bir Türk ulusu” meydana getirmekti. Bu gayesini de Millî Mücadele'nin imkanlarını kendi istikametine çevirerek gerçekleştirmiştir. Kadrosuyla birlikte ortaya koyduğu “ulus” yapısı, bu milletin İslam medeniyet zemininden kopuk ve sosyo-kültürel bakımından çatışmalıdır. Öncelikle çatışmalı hale getirilen devlet ve millet yapımıza doğru teşhis ve çözümler ortaya koyarken bu esası hiç kaybetmeden yapmak lazımdır. Bu değerlendirme metodunu cesaretle takip ettiğimizde kendi toplum bilgimizin çatışmasız zeminine varırız.

“Fransız ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini yaymıştır ve bu düşüncenin halen esas ve kaynağı bulunmaktadır. Fakat o tarihten beri insanlık ilerlemiştir. Türk demokrasisi Fransız ihtilalinin açtığı yolu takip etmiş...” ( 8 Mart 1928 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi). Öyle ki, Fransız ihtilalinin düşünceleri ve ilkeleri, M. Kemal'in öğrenciliği boyunca tek fikir kaynağıdır.

ATATÜRK PARADİGMASINDAN YOLA ÇIKAN HER HAREKET GAYR-I MİLLÎDİR

M. Kemal ve kadrosunun cumhuriyet devleti dindar bir cumhuriyet değil, pozitivist-seküler bir cumhuriyettir. Batı'nın “ulus” anlayışıyla inşa edilen cumhuriyet rejiminin Müslüman millet gerçeğiyle uyumlu olmadığı açıktır. İslamla milliyetçiliği telif edenler, çatışmalı bir rejim olan Atatürkçü cumhuriyeti tartışmaktan uzak durmaları anlaşılmaz bir tavırdır.

1923'ten sonra M. Kemal'in fikir ve siyaset anlayışında “yanlış ve “doğru” aramak, muhafazakar hareketler için sabit ayağı yanlış yere koymaktır. “Doğru Atatürk”(!) tezi, fikir ve siyasette millet ve medeniyet düşüncesinde bir kalkış noktası, bir zemin olamaz. Şu veya bu manada “Atatürk” paradigmasından yola çıkan milliyetçi ve muhafazakar her hareket, Batıcı-seküler zihniyetin batağına düşecektir.

BİR SAFSATA OLAN “DOĞRU ATATÜRKÇÜLÜK” TEN MİLLÎ HAREKET ÜRETMEK ABES ÜSTÜ ABESTİR

Bazı milliyetçi ve muhafazakar fikirlerin sahipleri, M. Kemal'in sözde dine sahip çıkan 1923 öncesinde söylediklerini onun bütün bir gayesiymiş gibi öne çıkarak “Doğru Atatürkçülük” ten bir millî hareket üretmek arayışları millet gerçekliğimize dayanmaz. “Atatürkçülük” millî bir program ve doktrin değildir. Buna rağmen M. Kemal'in İslam'la ilgili pragmatist ve “konjoktürel” olarak söylediği sözleri referans alarak “millî devlet” modeli sunmaları son derece gülünç kaçmaktadır.

Oysa İslam'ı, cumhuriyetin önünde engel olarak gören Kemalist kadronun kurduğu, pozitivist özellikler taşıyan cumhuriyetin millet gerçekleriyle uyuşmadığı, cumhurun değerlerine istinat etmediği ortadadır. Bu kadronun oluşturmak istediği milliyetçiliğin ve “Türkleştirme”nin muhtevasının yaşayagelen Müslüman Türklükle ilgisi olmayıp, Fransız-Alman-Anglosakson ve Rus halkçılığı (Radonizm) tesirleriyle oluşturulan “yeni Türk ulusu”dur.

BİR GAFLET ESERİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜĞÜ MİLLÎ SANMAK

M. Kemal'in öncülük ettiği ilke ve inkılaplar üzerinden, Müslüman Türk milletine milliyetçi dünya görüşü üretmek abesle iştigaldir. Birçok muhafazakar siyasî ve fikrî hareketlerin yarım asırdır sürdürdükleri programların milletle uyuşmamasının ardında onların hala milliyetçiliklerine M. Kemal'in ilke ve inkılaplarından referans almaları yatmaktadır.

M. Kemal'i, bir gaflet eseri olarak millîlik çerçevesinde sunmaya çalışan bazı “milliyetçi-muhafazakar” gruplar, Avrupavarî protestan-seküler bir din anlayışını savunmuş olan M. Kemal'in fikirlerinin asla millî olmadığını bilmek durumundadırlar.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali İlbey
16-09-12
E mail: habervaktim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
MİLLİYETÇİLERİN VE MUHAFAZAKÂRLARIN ATATÜRKÇÜLÜĞE ALDANIŞI
Online Kişi: 18
Bu Gün: 92 || Bu Ay: 9.988 || Toplam Ziyaretçi: 2.222.713 || Toplam Tıklanma: 52.181.467