ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3960
Yazar: İbrahim Taha Gültekin
BİR ÇOCUĞUN SEZAİ KARAKOÇ ZİYARETİ (Günlük)

Sezai Karakoç'un elini öptüm!

İbrahim Taha 10 yaşında. Babası ile Çarşamba günü Üstad Sezai Karakoç'u ziyarete gitmiş; Üstadla konuştuklarını günlüğüne yazmış.

Babamla bugün il milli eğitim müdürlüğüne gittik. Çıktıktan sonra Cağaloğlu’nda eski bir binaya girdik. Kapının üzerinde Diriliş Gazetesi ve Yayınları yazıyordu. Zili çaldık, genç biri kapıyı açtı, “kitap alacağız” dedik, içeri girdik. Babam Sezai Karakoç’un kitaplarından alacaklarını seçti, aldı.

Sonra Sezai Bey’in odasına girdik. Babam selam verdi, tokalaştılar. Ben de gidip elini öptüm. Bir sandalyeye oturdum. Pencere kenarında idi sandalye. Babam da karşımda oturdu. Herkes sessiz idi. Sezai Karakoç bana ismimi sordu. “Taha” dedim. Babam ismimim Taha’nın Kitabı isimli şiir kitabından geldiğini söyleyerek kendisini merak ettiğimi söyledi. Üstad Sezai Karakoç kaçıncı sınıfa gittiğimi sordu. Eylülde 4. sınıfa gideceğimi söyledim.

Babam “Taha on yaşına yeni girdi, artık düzenli namaz kılmaya başladı” dedi. Ben de “okulda da namaz kılıyorum” dedim. Babam haftada bir teneffüste arkadaşlarım ile hadis okuduğumu söyledi. Öğretmenin hadis okumamızı yasakladığını söylediğinde de Sezai Karakoç’a bunun sebebini açıkladım.

Sebebi şöyle açıkladım: Arkadaşım Abdullah’ın sınıf kitaplığından kitap alma sırası gelmişti. Arkadaşım Sude onu çağırmıştı, o da yetişmek için okuyacağımız hadis açıklamasının ona düşen bölümünün yarısını anlaşılmaz ve hızlı bir şekilde okudu. Hadis okumamız bitince ben Abdullah’a “Sen böyle yaparsan bizim hadis derslerimize katılma, Allah’tan özür dilemelisin” dedim. Abdullah da bana ve arkadaşım Ahmet’e pişmanlıkla Allah’ın böyle büyük bir günahı affetmeyeceğini söyledi ve ağlamaya başladı. Öğretmen geldiğinde bile ağlıyordu. Öğretmene olayı anlattık, o da “çocuklar evde hadis okuyun, dini etkinliklerinizi evde yapabilirsiniz” dedi. Hadis okumayı yasakladı. Ama biz bir gün okul bahçesine çıkıp üç dört kişi ile beraber yine hadisimizi okuduk. Ve de öğretmen görmedi.

Bunları Üstad Sezai Karakoç’a anlattım. O da “günah olmaz, o bir eksikliktir ancak” dedi. “Eksiklik insanda olur” dedi.

Bugün çok büyük, önemli bir insanla görüşmüş, sohbet etmiş oldum

“Büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sordu. Ben de çok meslek edinmek istediğimi söyledim. “En çok istediğin hangisi” diye sordu. Biraz düşünüp “öğretmenlik” diye cevap verdim. “Diğerlerini de söyle” dedi. “İmamlık, şarkıcılık, ressamlık ve yöneticilik” dedim.

“Neden yöneticilik” diye babam sordu. Ben de “Türkiye’yi yeniden Osmanlı yapmak istiyorum” dedim. Sezai Bey “inşallah olur” dedi.

Bu arada birkaç genç ve adam geldi. Adamlar biraz konuştular. Sonra akıllarına bir şey gelmedi ve sustular. Babam sessizliği bozdu. Ben o sırada etrafı inceliyordum. O yüzden ne dediğini duyamadım. Bir damga vardı, onu önümdeki gazeteye bastım ama mürekkebi bitmişti. Bir kutuda mürekkep vardı, babam onun ıstampa olduğunu söyledi, ona batırdım ve bastım. İzi çıktı. Diriliş Yayınları yazıyordu. Adresi de yazıyordu.

Sezai Karakoç babamın soruları üzerine ortaokul ve lise yıllarını anlatıyordu. Bir hizmetçi kadın varmış lisede iken pansiyonda Antep’te. Onları namaz kılarken görmüş. Müdüre şikâyet eder diye tedirgin olmuşlar, ama söylememiş. Biraz konuştular, babam çok şey anlattırdı Sezai Bey’e. Çıktık. Çıkarken tokalaştım. Bana dua etti. “Başarılı ol, öğretmen ol, istediğin mesleklerin sahibi ol inşallah” dedi. Duasını aldım çıktım.

Bugün çok büyük, önemli bir insanla görüşmüş, sohbet etmiş oldum. Babam çıktıktan sonra bana onun dünyanın en iyi ve en büyük şairi ve yazarı olduğunu söyledi. Böyle birisini ziyaret ettiğimiz için çok mutlu oldum.

Allah ona uzun, sağlıklı, hayırlı bir ömür versin. Yitik Cennet, Taha’nın Kitabı kitaplarının ismini biliyorum. Diriliş diye bir dergisini babam göstermişti. Gazetesi de var, partisi de var. Her şey Diriliş’le başlıyor. Diriliş çok güzel bir şey mi? Bence güzel, çünkü insanlar yeniden hayatlarına kavuşuyor. Büyüyünce kitaplarını okuyacağım inşallah.


Sonra tramvaya bindik, Süleymaniye’de indik. Ensar Vakfı’nın Değerler Eğitim Merkezi’ne gittik. Orda bir çay içtik ağabeylerle. Kandil simiti yemiştim. Orada oynarken bir camdan kapıya çarptım. Görmediğim için çarpmıştım. Bilgisayar oynadım biraz, sonra namaz kıldık, sonra da kurufasülyecide fasülye et pilav yedik. Fasülye çok acıydı. Sonra yemeği bitirip babam ve arkadaşları ile sohbet ettik. Sonra Kuzey Haber Ajansı’na gittik.

Orada Kerem Abadi vardı.

Babam ondan Cafcaf aldı.

İbrahim Taha Gültekin yazdı.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Taha Gültekin
13-07-13
E mail: dunyabizim.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
BİR ÇOCUĞUN SEZAİ KARAKOÇ ZİYARETİ (Günlük)
Online Kişi: 17
Bu Gün: 291 || Bu Ay: 10.187 || Toplam Ziyaretçi: 2.223.165 || Toplam Tıklanma: 52.188.096