ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / ÇARPIK VAZİYETLER
Okunma Sayısı: 2393
Yazar: Ali Haydar Haksal
KİTAPLAR MI,SİLÂH MI, SAVAŞ MI, SİGARA MI, MAÇ BİLETİ Mİ?

 

Yayın ve düşünce hayatımızda önemli gelişmeler oluyor. Bunlar elbette sevindirici. Bu, nitelik ve nicelik bakımından bir değer ifade ediyor. İçinde bulunduğumuz yoğun durum kimi şeylere yetişmede bir güçlük oluşturuyor.

Kültür hayatımızı en çok olumsuz etkileyen şey, ekonomik durum. Alım gücümüz oldukça azaldı. Bir dergi çıkarıcısı olarak bunu fazlasıyla hissediyoruz. Bizler de evlad u iyal  ile zorunlu meşgulüz. Kitap ve dergi konusunda doyuma ulaşmışız, belli bir yaşa erdiğimizden kimi gelişmeleri, yenilikleri izleyemeyebiliyoruz. Gerçi bunu kendimize ilişkin söylerken "tevazu"da bulunduğumuz unutulmasın. Dergilere, yeni yayınlara bakıyoruz. Sağ olsunlar dostlarımız her yeni eserlerini gönderiyorlar.

Kimi zaman okura sitemde bulunuyoruz. Dergi ve kitap almıyorlar ve okumuyorlar. Veya kimi zevklerinden vazgeçmiyorlar diye. Örnek olarak da maç bileti, günlük sigara harcaması vs. der dururuz. Oysa ki bugün bunların artık hiçbir anlamı kalmadı. Kontör hesabı, CD vs bunların çok çok üzerinde. Buna rağmen bunlar kimi yerde haksız bir suçlama. Liberal ekonomilerde kültür ve düşünce önceliği hiçbir zaman olmaz. Tüketim ürünlerinin karşılığı çok daha önemli. Çünkü, cep telefonu, bilgisayar, internet ortamı, bunlara bağlı yeni araçlar yeni bir tüketim alanı. Bunlar oldukça yüksek bir rakam oluşturuyor. Gençler, artık daha iyi bir telefon, daha iyi bir bilgisayar veya oyun aracı sahibi olmak için haftalık ya da aylık çalışıyorlar. Bir işe giriyorlar biraz para biriktiriyorlar. Söz konusu aletlerin en son modelini almak için. Emperyalizm kültür ve düşünce hayatını, kendisine zarar verir diye elinin tersiyle bir kenara itiyor. Hatta engelliyor. Kültürün de yararlanabilecek kısmını malzeme olarak kullanıyor. Popüler eserler, romanlar, polisiyeler, oyalayıcı eserlere ağırlık veriyor. Güçlü bir şiire, iyi bir romana ve öyküye asla yer vermez. Bir romanı pazarlama, ondan kâr devşirmeye bakar. Kaldı ki, liberal ekonominin temel özelliği kazanmadır. Meşruiyetin hiçbir anlamı yoktur, helâl haram diye bir ilkeleri olmaz. İnsan sağlığı ve geleceği için tehlikeli olan kimi nesneler de kazanç aracıdır. Savaş ve silâh bunların başında gelir. Bombalar sadece bir nesli kurutmuyor geleceklerini de tehdit ediyor. Bombalar doğanın da ruhunu kurutuyor. Bu anlamda emperyalizm sınır tanımaz. Alkol, esrar ve eroin gibi beyaz zehirler de birer kazanç aracı. Hiç kimse savaş, silah, bomba ile kitabın karşılaştırmasını yapmıyor. Alkol alacağınıza kitap okuyun da denmiyor. Sigara ve maç bileti örneği üzerinden gidiliyor sürekli. Kullanılan pahalı güneş gözlüklerinden, lüks arabalardan, villalardan, marka giysilerden de söz edilmiyor. Varsa yoksa maç bileti ve sigara. Elbette bunlar da dikkate alınmalı.

Günümüz devlet anlayışında, örneğin kitaba ve kültüre ayrılan harcamaların vergi dışı tutulması akla getirilmez. Bir memura dense ki, her ay yüz liralık kitap alır bunu belgelersen bunu ben karşılarım ya da verginden düşerim denmez.

Biz düşünce insanlarına düşen şey fikir üretmek. Bunları tez olarak ortaya koymak.

Edebiyat dergileri için en zor dönem. Çünkü reklamını da, pazarlamasını da yapsanız bir getirisi yok. 1980 sonrasında, sermaye edebiyat dergilerine el attı. Özellikle sol çevreyi merkeze de aldı. Beklenen sonuç alınamadı. İddiaları da kalmadı. Yayını sürmekte olan bir iki dergi de sadece bir prestij özelliğinde.

Kitap yayıncılığı da, nitelik bakımından olanlardan söz ediyorum, maalesef sorunlu. Popüler, oyalayıcı, duyguları etkileyici ürünlere ağırlık veriliyor. Kimi cinselliği, kimi dini duyguları araç olarak kullanır. Bir eserin insanda bırakacağı ise hiç hesaba katılmaz.

Günümüz insanı medya okuru, izleyicisi, seyredicisi. Onların dolduruşuyla gün geçiriyor. Akşamları televizyonların başına kuruluyor, elinde kumanda âleti, oradan oraya geçiyor. Ekranlarda rol yapanların şovlarını izliyor, iyice doluyor, ertesi sabah sokağa çıkıyor. O kimseler, öyle doluyorlar ki her şeyden haberleri var, her şeyi öylesine biliyorlar ve yorum yapıyorlar ki şaşar kalırsınız. Size akıl vermeye de başlıyorlar. Onları, edebinizden, ister istemez kös kös dinlemek zorunda kalıyorsunuz. Sizin, bir ömür vererek biriktirdiğiniz, yorumladığınız, sezgilerinizle anlatmaya çalıştıklarınızın hiç bir yayarı yoktur. Siyasal tarihi bilmeniz, uluslararası egemenlerin geçmişten bugüne yaptıklarını analiz ederek çözmeniz, günlerce bu gibi durumlar üzerine kafa yormanız hiçbir değer taşımıyor.

Günümüz ortalama insanı dizilerle zaman tüketiyor. Gündelik hayatı sokakta, işte, geçenler ise sözünü ettiğimiz durumlarla iyice doluyor.

Gençler egemen liberal kapitalizmin ürettiği bir dille konuşuyor. Şairi, yazarı, eli kalem tutanı, parmağı bilgisayar tuşunda olanı artık "evet" demiyor, bir soruya karşılık verirken. "Ok" diyor. Bunları görünce kahroluyoruz. Kestirme bir dil, bir dünya.

Hayatın öncelikleri de alan değiştirince kitaba, dergiye okumaya öncelik tanımıyor. Hatta hiç yer bile vermiyor. Bir maçın psikolojisine kapılan seyircinin o anki ruh hali ne ise, günümüz insanının ruh hali de öyledir. Günlerce dolan, neredeyse patlayacak halde olan insanların ruh hali. Doluyor, boşalıyor.

On yıl ya da on beş yıl önceki olayların bir benzerini bugün yaşıyoruz. Aktörleri ve onların üslupları farklı sadece.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Ali Haydar Haksal
10-03-10
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
KİTAPLAR MI,SİLÂH MI, SAVAŞ MI, SİGARA MI, MAÇ BİLETİ Mİ?
Online Kişi: 7
Bu Gün: 377 || Bu Ay: 10.624 || Toplam Ziyaretçi: 2.224.168 || Toplam Tıklanma: 52.197.182