ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / TEFEKKÜR
Okunma Sayısı: 2058
Yazar: Bekir Fuat
GARİPLERE BİN SELÂM

İslam’ı ilk kabul edenleri hatırlayalım. Toplumun en zayıf katmanlarında bulanan üç insan profiliyle karşılaşırız: Çocuk, kadın ve köle.  Hz. Ali, Hz. Hatice ve Hz. Zeyd. Hazreti Peygambere inanan ilk üç kişi.

            İnsanın en garip hallerini taşıyan bu üç insanla başlar ‘alemlerin efendisi’ tebliğine ve bu üç gariple yayılır dalga dalga İslam…

             Garip, uzak olan demek. Güneş, bizden uzaklaşıp kaybolduğu için “güneş gurub etti” diyoruz. Gurbetse, vatandan uzaklaşmak… Gurubda, kaybolma, gitme, uzaklaşma var.

            Garipler, kendi cemaati, kendi kavmi arasında olmayan, kendi beldesinde bulunmayan kimseler. İlk müslümanlar kendi vatanlarında, kendi kavimleri arasında görünseler de gariptiler. Onlarla diğerleri arasında mekâna bağlı olmayan bir uzaklık, hatta zıtlık söz konusu. Görmekle körlüğün, imanla küfrün  uzaklığı gibi bir zıtlık.

            Alimler var bir de, cahil çoğunluk yanında onlar da garip. Az sayıdaki mümin de sayıları bir hayli kabarık müşrikin arasında garip… Kötülerin ve şerlerin çokluğu yanında hayırlar ve hayırlılar da garip. Fıskın, fitnetin, çirkinliğin içinde takva, güzel amel de garip.

            İslam, barış ve esenliğimiz yani, tam da bu yüzden gariplerin dini.

            Garipler, gurbette yaşayan insanlar. Hicrettir bunun adı kimi zaman, kimi zaman sıla-i rahim.

            “İslam garip olarak geldi, ileride yine garip olacaktır, ne mutlu o gariplere” diyor hadis-i şerif.

            Garip, biraz da ‘kendi meşrebinde’ olmayanlar arasında kalan kişidir. Gariplik, biraz da “o adamın” hikâyesini anlatır. Gurbete giden adamın hikâyesini. Hem uzaklık var, hem bir yabancılık. Ama ancak uzaklaşan yaklaşabiliyor sevgiliye.

            Adem bir gariptir. Cennetten gurbete geldi çünkü; dünya gurbetine. O, dünya sürgününü içinde yaşar. Yabancı bir diyarda, geldiği yere dönme hasretiyle yaşar. Cennete dönünceye kadar da bu gurbette garip bir şekilde yaşayacak âdemoğlu.

            Bir kere ayrılmışız asıl yurdumuzdan ve dönmek için şeytanla amansız bir mücadeleye girmişiz.            

            Bu mücadelenin adı, dünyadır.

            Dünya maceramız başlı başına bir gurbet. Bu dünyada yaşayacak, ömrümüzü burada dolduracak ve asıl dünyamıza -hayatımıza- göçü bir şeb-i arus gibi karşılayacak garipleriz işte.

            İslam, gariplerin dini. Hüznü olanların ve korunmuşların… Müminin yüzü Allah’ı hatırlatır. Mümin, huzurlu ve en güvenilir liman olan cennete ulaşmanın dışında başka hiçbir maceraya girmez.  Onun yolculuğu garipleri seven Allah’adır.

            Dünyaya gelişimizin iffeti adam ve kul olmak.  O da ‘melal’le, bir de ‘mahsun’lukla pişer ve kemale erer. Çünkü dünya gerçekten bir gurbettir ve sadece hakikatin parıltılarını görebiliriz oradan. Maksat, sıla-i rahimimiz Allah’a bir kul olarak ulaşmak. 

            Garipliğin sırrını hissedenler, mümin kalmayı da başarabilirler.

            Her şey aslına rücû edecek bir gün.

            Bir gün bizlerin garipliği sona erecek ‘kendi meşrebimizden’ olanlarla yaşamak gibi bir güzelliği tadacağız muhakkak.

            Ne diyor Yunus, “Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Soğuk suyla yuyalar/ Şöyle garip bencileyin.”

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: Bekir Fuat
28-04-14
E mail: milatgazetesi.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
GARİPLERE BİN SELÂM
Online Kişi: 13
Bu Gün: 347 || Bu Ay: 805 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.340 || Toplam Tıklanma: 52.218.053