ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / DİL KALESİ
Okunma Sayısı: 3222
Yazar: C.Yakup ŞİMŞEK
TDK'NİN ULAMASI, NE İŞ GÖRÜR ULEMASI

Dilimizin devlet destekli, uydurmaya çok istekli, estek köstekli müessesesi olan TDK’nin “ulama”sını ele aldım bu kez.

Sonra da “ulema”sına bir çift lafım olacak.

Müessesemizin İnternet sitesindeki sözlük hizmetleri – bedava olduğu için mi nedir – bol defolu… Hem de kusurlar görünmez yerlerde filan da değil, hemen göze batıyor. (Doğrusu, helal olsun; kusur musur, oldukları gibi görünüyorlar.)

TDK’nin kendi ifadesiyleTürk Dil Kurumunda yetmiş altı yılda yüzlerce kişinin bilgi birikimiyle, emekleri ve göz nuru ile yapılan çalışmalar” ile bugünkü hâline gelmiş olan ve Türkçenin bütün söz varlığını bir araya getiren… Büyük Türkçe Sözlük” bu kadar ağır yükün altında tökezleyip duruyor. Tertibinden imla ve noktalamasına, cümle düşüklüklerinden açıklama noksanlarına varıncaya kadar her türlü kusur ve yanlış bu kocaman gövdeyi maskara edercesine sözlük sayfalarında cirit atıyor.

Milyonlarca vatandaş ise TDK’nin bu sözlüklerinden bedava fakat defolu hizmet alıyor.

TDK sakın yanlış anlamasın – yanlış anlatmasına alıştık; bari yanlış anlamasın - , biz gene de bu hizmete razıyız ve kendilerine teşekkür borçluyuz. (Ben kendi borcumu fazlasıyla ödedim; bugüne kadar TDK’nin 80 - 90 hatasını bedava düzelttim. Bundan sonrasını “alacak”tan sayarım…)
***
“Ula-” Güzel Ana

Türkçedeki “ula-” fiili birçok güzel doğumlar yaparak dilimize nur topu gibi çocuklar kazandıran “ana” kelimelerimizden… Bu güzel ananın güzel çocuklarından bazıları öldü, ama çoğu hâlâ dil bahçemizde yaşıyor. Türkçemizdeki “ula-” fiil kökünden meydana gelmiş kelime ve kelime gruplarından bir kısmı, TDK’nin en faydalı eserlerinden biri olan Tarama Sözlüğü’ne göre şunlar:
çapar ulak, kelp ulamı, ulağ, ulak, ulaklık, ulam ulam, ulanmak, ulaşdırı, ulaşduru, ulaşıh, ulaşkan, ulaşmaklık, ulaşturu, ulaşuh, ulaşukluk, ulayu, el ulağı, sözü söze ulamak, ulakçı atı, ulalmak, ulamak, ulaşası olmak, ulaşdurmak, ulaşgan, ulaşık, ulaşmak, ulaştırmak, ulaşu, ulaşuk, ulayı.

Şemseddin Sâmi’nin Kamus-ı Türkî’sinde ise “ulama, ulamak, ulaş, ulaşmak, ulak, ulam” kelimeleri madde başı olmuş.

TDK’miz bunların içinde “ulama”yı çok sevmiş, fakat onu severken de çok hırpalamış. (Bazı canlıların sevgisi böyle oluyor.) Çok sevdiğini şuradan anlıyoruz ki ona boyundan büyük roller vermiş.

Şimdi dönüp 1940'lar TDK'sindeki "ulama" sahnesine bir bakalım:

Ulamanın Başına Gelenler

TDK 1949 yılında bastırdığı Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde “ulama” kelimesine o zamana kadar olmayan, bilinmeyen, duyulmamış, bambaşka bir mana vermiş:

Osm. izafet Arapçada isim takımı. Bu takımın birinci öğesine ÖNERTl (Muzaf, Antécédent ), ikincisine ULAMA TÜMLECİ ( Mumfünüeyh, Complément d'annexion ) denir.”

Bu açıklama, iki sebeple, bizi şaşkına çeviriyor:

Birinci sebep: TDK’nin imal ettiği “önerti, ulama tümleci” gibi kelimeler zihnimizi bulandırıyor. Niye mi?

a) Türkçede “ulama” kelimesinin “izafet, izafet terkibi = isim tamlaması, isim takımı” mefhumunu ifade etmek üzere kullanılması yanlıştır. Çünkü Türkçeyi iyi kötü bilen herkes “ulama” denince (TDK’nin Güncel Türkçe Sözlük’te de açıkladığı gibi) şunları anlar:

1. Ulamak işi. 2. Ulanan parça, ek, katkı, ilave. 3. db. Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bir hece oluşturacak biçimde bağlanarak söylenmesi, bağlama: Ayırt etmek, tertip etmek, art arda gibi. 4. sf. Ulanmış.
Bu manalar içinde “izafet” geçmediğine göre TDK bugün “ulama”nın öyle bir şey ifade etmediğini kabullenmiş oluyor.

TDK’nin Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’ne göre “ulama” sözü, ülkemizin çeşitli yörelerinde şunları da ifade ediyormuş:

1. Eklenti. 2. İplikleri masuraya sarma. 3. Art arda eklenmiş ağaç. 4. Kısa gelen ağaca yapılan ek. 5. Bağırsak kurtlarından şerit. 6. Sulak yerlerde yetişen bir çeşit ot. 7. Üzüm çubuklarına örülen, çubuklardan geçinen, asalak bir bitki. 8. Tarlaları ayıran çalılık. 9. Dağ yamacındaki ağaç topluluğu. 10. İşlemeli çevre, peşkir. 11. Geniş telli kuşak. 12. Ağaç aşısı. 13. Bir çeşit cilt hastalığı. 14. Bağırsak şeridi, tenya. 15. Başa takılan ek saç.

Bütün bu “ulama”ları 1949’un Dilbilim Terimleri Sözlüğü’ndeki “ulama” ile kıyasladığımızda görüyoruz ki TDK, “ulama”ya o zamana kadar olmayan, bilinmeyen, duyulmamış, bambaşka bir mana vermiştir: izafet.

(Bir kelimeye, daha evvel mevcut olmayan bir mana verilebilir mi? Bu anlayış dilin mantığına uyar mı?.. Sözlük ilminin bu husustaki prensipleri nedir? Bunlar da ayrı bir mesele…)

Peki “ulama”ya verdiğiniz bu manaya sonraki yıllarda niye sahip çıkmadınız? Yoksa ettiğinizin yanlış olduğunu mu anladınız?

“İzafet”i Yok Etmek

“Arapça” yaftası taşıdığı için izafet”in yok edilmek istendiği belli… Peki, şimdiki “Güncel Türkçe Sözlük”te bu kelime ne arıyor? Farz edelim ki sonralarıizafet”i öldürmekten vazgeçtiler, TDK sözlüklerinde bir şekilde yaşamasına izin verdiler; iyi de hani bunun 1949’daki manası? Yani “isim takımı”na ne oldu?

Diyelim ki 1940’lı yıllarda verdiği mana bugün TDK’ye göre eskidi ve “izafet”in gövdesinden düştü; peki daha dün diyebileceğimiz 1978’de TDK’nin “izafet” için verdiği manalar (ilgi, bağıntı, görece) nerde? 30 yılda onlar da mı eskidi?.. (Şu TDK’yi anlamak çok zor…)

Evet, “Güncel Türkçe Sözlük”te “izafet” için tek bir karşılık var: Görelik.

(Bu “görelik” de neyin nesi, demeyin; TDK’nin “göre”li imalat serisine bir bakın: görece, göreceli, görececilik, görecelik, göreci, görecilik, göreli, görelik, görelilik… Off!.. Eminim ki bunların peşine bir düşsem karşıma kim bilir daha ne acayip ve anlaşılmaz işler çıkacak… Neyse, onları şimdilik bir kenara koyalım; nasipse onlar için de ayrı bir makale yazarım. Ama elimi çabuk tutmam lazım; zira bir bakarsınız TDK bunlardan bir kısmını lügatinden siler, belki de “göreli” bir kelime daha doğurur.

Mevla görelim neyler?..)

b) “Önerti”nin ve “ULAMA TÜMLECİ”nin ne demek olduğunu bilen var mı? Bu sözleri TDK’deki profesörlere sorsak acaba sözlüklere bakmadan cevap verebilirler mi?

Mumfünüeyh
”i Duyan Var mı?

İkinci sebep: “ULAMA TÜMLECİ”nin yanındaki parantez içinde yazılı olan “Mumfünüeyh” de ne?.. Nece?.. Bu ne tuhaf  bir söz?..

Neyse ki biraz kafa yorduktan sonra bunun “Muzafunileyh” olacağını anladım. Ama pes doğrusu!.. Bir kelime bu kadar hatalı yazılabilir mi?.. (TDK’ye bu kadar hayret etmemeli aslında…)

Asırlarca medreselerde, mekteplerde bir gramer tabiri olarak kullanılan ve Arapça asıllı olan  “Muzafunileyh”i bu kadar yanlış yazan TDK, onun Fransızcası olan “Complément d'annexion” sözü ile “muzaf”ın Fransızcası olan “Antécédent”i – maşallah –  kusursuz yazmış.
(Buna da hayret etsem mi, etmesem mi, önce bilemedim. Son kararım: Etmiyorum.)

TDK’nin Ne “Vasl”ı Var Ne “Vâsıl”ı

Dilimizde “ulaşan, erişen, kavuşan, varan” manalarıyla yüzyıllardan beri kullanılan bir “vâsıl” kelimesi vardır. Karacaoğlan’ın meşhur,

Varıp gurbet ele vâsıl olunca
Dostlardan haberim al melil melil

mısralarında geçen “vâsıl” gibi… Bu kelime, mutlaka düzeltme işareti (^) ile yazılmalı.

Çünkü dilimizde bir de “vasl > vasıl” kelimesi vardır. Bu ise “Bir şeyi başka bir şeye ulaştırma, birleştirme; ulaşma, birleşme; kavuşma, vuslat” demektir. (Gramerdeki “ulama”nın eski adı da "vasl > vasıl"dır.)

Yunus Emre’nin çok sevilen,

Ya elim al kaldır beni, ya vaslına erdir beni;
Çok ağladım güldür beni, gel gör beni aşk neyledi…


Ben benliğimden geçtim, gözüm hicâbın açtım;
Dost vaslına eriştim, gümânım yağma olsun!..

mısralarındaki “vasıl”lar gibi…

TDK’nin resmî İnternet sitesinden de ulaşılabilen Yazın Terimleri Sözlüğü’nde “ulama” kelimesinin açıklamasında “Osmanlıca” kaydıyla “vasıl” geçmektedir. TDK’miz bu kelimeyi bir gramer tabiri olan “ulama” ile karşılamıştır. “Kelime sonundaki ünsüzün, sonra gelen kelimenin başındaki ünlüye bağlanması” demektir. “Ulama” kelimesinin mevcut manaları göz önüne alındığında “vasl > vasıl” tabirinin “ulama” ile karşılanabileceği düşünülür. (Fakat “izafet”in “ulama” ile karşılanması çok yanlıştır.)

Netice olarak, Türkçemizde bir “vâsıl” vardır; bir de “vasl > vasıl” kelimesi mevcuttur.

Fakat TDK bu iki kelimeyi birbirinden ayırmak için bir tedbir düşünmemiş. Niye düşünsün  ki?..

TDK, gerek Yazım Kılavuzu’nda gerekse Güncel Türkçe Sözlük’te “ulama” demek olan “vasl > vasıl” kelimesine hiç yer vermemiş… Hâlbuki TDK “vasl > vasıl” kelimesini de madde başı yapmalıydı. (İsterse yanına “esk.” kaydını düşsün.)


TDK’nin Ulamalı Hataları

TDK’nin 1972 yılında bastırdığı Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü’ndeki “ulama” için verdiği örnekler, Büyük Türkçe Sözlük sayfalarına aktarılırken yanlışlık yapılmış: Tat-almak, ağaç-altı, tertip-etmek, artlarda vb.

İlk üç misalde bir hata yok, ama sonuncusu “artlarda” değil “art arda” olmalı.

TDK, Divanü Lügati’t-Türk’teki ulamak” kelimesini kendi İnternet sayfasındaki Büyük Türkçe Sözlük sayfalarına taşırken hata yapmış:

ulamak: ulamak, eklemek; ulaşmak ve buluşmka”

Açıklamadaki son kelimenin yanlış yazıldığı muhakkak… Doğru şekli “buluşmak” olmalı.

TDK’nin burada yaptığı hatalardan biri de şu: Büyük Türkçe Sözlükün kaydına göre Divanü Lügati’t-Türk’te ulamak” diye bir madde başı var… Fakat yine TDK’nin İnternet sayfasında hizmete sunduğu Divanü Lugati’t-Türk Sözlük Veri Tabanı’nda böyle bir kelime geçmiyor. Ne “ulamak” ile başlayan bir madde var ne de içinde “ulamak” kelimesi geçen bir söz…

Söz, Divanü Lugati’t-Türk Sözlük Veri Tabanı’na gelmişken oradaki bir başka ifade kusurunu da söyleyelim. “Ulağ” kelimesini açıklamak için şöyle bir ifade kullanılmış:

Beyin emriyle koşa koşa giden postacının - başka bir ata erişip bininceye değin - bindiği at.”
Bu ifadede kapalılık var: “Beyin emriyle” yapılan şey nedir? Postacının koşa koşa gitmesi mi, yoksa ata binmesi mi? Bu anlaşılmıyor.


Güncel Türkçe Sözlük
’te Açıklama ve İfade Kusuru

Güncel Türkçe Sözlük “ulama” kelimesinin gramer manasını açıklarken şu ifadeyi kullanmış: “Konuşmada art arda gelen kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, ikincisinin başındaki ünlüye ses bakımından bir hece oluşturacak biçimde bağlanarak söylenmesi”

TDK’nin bu açıklama ve ifadesinde kusur vardır. Burada fazla kelime kullanılmıştır: “Hece” denen şey zaten “ses veya ses birliği” olduğuna göre, “ses bakımından” diye bir kayda lüzum yoktur. Bir başka şekilde söyleyelim: Konuşurken ortaya çıkan “hece” zaten “ses bakımından” olabilir, farklı bir şey olamaz.

Eğer “ses bakımından” kaydı kalacaksa “bir hece oluşturacak biçimde” demek lüzumsuzdur. Çünkü art arda gelen iki kelimenin “ses bakımından bağlanarak söylenmesi” zaten bir “hece”nin meydana gelmesi demek olur.

TDK’nin böyle bir hatayı nasıl yaptığını sonradan anladım:

Güncel Türkçe Sözlük “ulama” kelimesinin açıklamasını TDK’nin 1972’de neşrettiği Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü’nden aynen almış, fakat kendine göre bir küçük ilavede bulunmuş. O ilave “bir hece oluşturacak biçimde” kaydıdır.

İyi düşünülmüş bir cümleye sonradan yapılan müdahaleler çok kere zarar veriyor.

Güncel Türkçe Sözlük’te “ulamak” fiili için bir tek örnek cümle dahi verilmemiş. Niye?.. Binlerce eser içinde ilaç için olsun bir tane “ulamak” geçmiyor mu?

D.Mehmet Doğan, tek başına yazdığı sözlükte “ulamak” için örnek cümle bulmuş; koskoca TDK bulamamış!..

Bunca adam ne iş görüyor orada?..

“Horozu çok olan köyde sabah geç olur.”muş.
 

Yazar: C.Yakup ŞİMŞEK
28-04-10
E mail: c.yakup_simsek@hotmail.com
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
TDK'NİN ULAMASI, NE İŞ GÖRÜR ULEMASI
Online Kişi: 24
Bu Gün: 259 || Bu Ay: 259 || Toplam Ziyaretçi: 2.225.370 || Toplam Tıklanma: 52.211.628