ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : / RAMAZAN- ORUÇ- İNSAN
Okunma Sayısı: 2904
Yazar: Dursun Gürlek
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ'DEN GÜZEL BİR RAMAZAN YAZISI

OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ'DEN GÜZEL BİR RAMAZAN YAZISIBizde güzel bir gelenek başladı. Her yıl mübarek Ramazan ayının gelmesiyle birlikte gazeteler de dini muhtevalı yazılara bol bol yer veriyorlar. Bu yazıların – tabii ki – büyük bir bölümünü Ramazan’la, oruçla, teravihle, bayramla ilgili makaleler teşkil ediyor. İşinin ehli olmayan kimseler tarafından alelacele hazırlanan derme çatma Ramazan sayfalarını bir yana bırakacak olursak, sahalarında uzman kabul edilen ilahiyatçı hocaların konuyla ilgili araştırmalarını, incelemelerini ciddi ciddi okumak gerekiyor. Şahsen ben bu türlü yazıları da okumak istiyorum.

İstiyorum ne kelime, bizzat okuyorum ama itiraf edeyim ki pek de zevk almıyorum. Bana göre bunu iki sebebi var.

Sadece kuru bilgilerle yetinmek ve üslup güzelliğinden mahrumiyet. Eski hoca efendilerin, dersiamların büyük bir bölümü bunu bildikleri için yazılarını ve sözlerini şiirlerle, latifelerle, menkıbelerle allayıp pullarlardı. Ağızlarından bal aktığı gibi kalemlerinden de süt damlardı. Buna iki örnek vermek gerekirse Tahirü’l-Mevlevi ile Muzaffer Ozak merhumları zikr edebilirim. Bu söylediklerimi lütfen hafife almayınız. İnsanı – zahiren de olsa – kılığı, kıyafeti, yani düzgün giyimi ilgi odağı haline getirdiği gibi, hatibi veya yazarı da tarzı, üslubu, Türkçesinin güzelliği önemli bir konuma yükseltir.

Mesela ben Yahya Kemal’in “Ezan ve Kur’an” başlıklı makalesini defalarca okuduğum halde ilk defa okuyormuşum gibi zevk alırım. Keza “Aziz İstanbul” isimli eserinde yer alan Ramazan maneviyatıyla ilgili makaleleri, “Ettekrarü ahsen velevkane yüz seksen” kabilinden devamlı okuyabilirsiniz. Uzun söze ne hacet, usta aşçının pişirdiği yemek hakikaten lezzetli oluyor. Kısacası, hocalarımızın daha fazla cazibe merkezi haline gelebilmeleri için, kendilerini, başta tarih ve edebiyat olmak üzere kültürel zenginlikle donatmaları gerekiyor.

Bütün bu söylediklerime bir misal teşkil etmesi için Osman Yüksel Serdengeçti’den bir iktibasta bulunmak istiyorum. Merhum bundan elli yıl önce, “Kalblerin Yıkandığı Mübarek Ay” başlığıyla kaleme alıp 13 Ocak 1965 tarihli Yeni İstiklal gazetesinde yayımladığı makalede, mübarek Ramazanı – bakınız- nasıl duygulandırıcı bir üslupla anlatıyor:

osman yüksel serdengeçti“Bu yıl da mübarek Ramazan öksüz ve garip Anadolu’ya bir Tanrı misafiri gibi sessizce geldi. Onun gelişini radyolarımız haber vermedi. Bayraklar asılmadı. Toplantılar yapılmadı. Nutuklar çekilmedi. Din ve iman gayretinin kurtardığı bu topraklarda Ramazanlar ve dini bayramlar kendi haline bırakılmış yetimler gibidir. Varsın böyle olsun…

Bizim alayiş ve nümayişle işimiz yok. Biz, mü’min bağrı yanık Anadolu halkı, bu Tanrı misafirlerini, bu yetimleri göz yaşlarımızla bağrımıza basıyoruz.

Şu anda mağripten maşrıka (batıdan doğuya) kadar uzayan ülkelerde milyonlarca insan, 1400 sene evvel sahraların ortasından doğan güneşi seyrediyor. Hira Dağı’ndan yükselen sesi, Ulu Peygamber’in sesini dinliyor. Günün beş vaktinde, on binlerce minareden ufuklara kadar yayılan ses, onun sesidir. Minareler, şerefeler onun şerefine, onun aşkına yanıyor. Kalplerimizin, gönüllerimizin saltanatı onundur. Dudaklarımız onu söyler, avuçlarımız ona doğru açılır. Bu susuzluklar onun için, bu intizarlar onun içindir.

Ramazanda iftara yakın zamanlar duaların, dileklerin kabul olduğu, intizar ve yalvarışlarla dolu o harikulade anlar ne hoştur. Besmele ile başlanıp şükürle biten yemekler, nimetler, Allah’ın insana lütfettiği dünya nimetleri ne hoştur.

Sonra teravih namazları… Uzun ibadetler… O, tekrar Allah’ın huzurunda duruşlar, tekbirler, rükular, secdeler… Yerle bir oluşlar. O, aslına dönmenin, Rabbine kavuşmanın bütün yolları… Namazlar… Namazda her hareket insanı Allah’a götürür.

Ramazanın her saniyesinde, her anında Yaradan’a kul olma, kendini unutma, nefsini öldürme var. Bu kul oluşta sonsuz ve ebedi hürriyet var.

Oruçtan ve namazdan sonra insan bambaşka bir âleme göçer. Bütün kesafetlerden sıyrılır, adeta nur olur. Ramazan maddenin ruha teslim olduğu aydır. Ruhun vüs’atine, ruhun saltanatına mani olan engeller ısrarla, sabırla yıkılmıştır.

Ulu Peygamber, nefisle mücadeleye ‘Cihad-ı Ekber – Büyük Cihad’ demiştir. Bunu başarmış, ihtiraslarla mücadele az şey midir?

Sabaha karşı uyanışlar… Sahurlar… Bir başkalık  ve değişiklik… Milyonlarca insanın bir anda içten gelen bir emirle, tatlı uykularını seve seve terk edişleri… Din ne büyük kuvvet, İslamiyet ne büyük din. Onun yerini hiçbir şey tutamaz.

Şafak söker, müminler yine Allah’ın divanındadırlar. Açılan gök kapıları, kalp kapıları… Mavi aydınlıklarla eriyen, Tanrı’ya ulaşan gizli niyazlar… Yeni doğuşları, yeni duyuşlarla karşılamak. Gündüzleri açlığın verdiği sermestlikler, kuruyan dudaklar, yaşaran gözler, titreyen kalbler…

Ramazan! Ey Allah’ın zamana aks eden lütfu!

Ey bizi Allah’a götüren günler… Otuz gün, otuz bin defa kalblerimizin yıkandığı mübarek ay!

Yine gel!.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

 

Yazar: Dursun Gürlek
27-06-15
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ'DEN GÜZEL BİR RAMAZAN YAZISI
Online Kişi: 16
Bu Gün: 273 || Bu Ay: 9.530 || Toplam Ziyaretçi: 2.221.317 || Toplam Tıklanma: 52.165.860