ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 3285
Yazar: İbrahim Tenekeci
AKAN KAN, YÜKSELEN KİN

AKAN KAN, YÜKSELEN KİNYahya Kemal, Büyük Taarruz için yazdığı şiirde, ordumuz için şöyle der: Bu son ordusudur İslâm'ın.

Şimdi ise askerimizin, polisimizin 'Allah' demesinden, tekbir getirmesinden rahatsızlık duyan ciddi bir kesim var. Peki, kısa sürede, oradan buraya nasıl gelindi?

Milletin taşıyıcı sütunlarını kırdılar, yıktılar, zayıflattılar. Nedir onlar? Kültür, sanat, tarih, kadim değerler, yerli kaynaklar. Özetle, bir milletin genleriyle oynadılar. Sonuç işte bu oldu.

Nurullah Ataç'ın bir soruya verdiği cevabı buraya alalım: “Yalnız edebiyatımızın değil, bütün hayatımızın gelişmesi için her şeyden önce eskiden silkinmemiz gerektir, geçmişle bütün bağlarımızı kesmeliyiz; ne alaturka musiki, ne alaturka şiir. Kapamalıyız onları. Gençleri, kendilerine hür edebiyatı öğreterek kurtarabiliriz. Eski Yunaneli'nin, eski Roma'nın edebiyatı. Çocuklarımıza Yunancayı, Latinceyi öğretmeliyiz.” (Edebiyatçılarımız Konuşuyor, Varlık Yayınları, 1976, sayfa 40, 41.)

Yunanistan'ın Anadolu'yu işgal girişimi başarıyla sonuçlansaydı, herhalde onlar da aynı şeyi yaparlardı.

Cumhuriyet idaresinin neredeyse ilk icraatı, dine ve dile müdahale olmuştur. Mehmet Akif'ten: “Bence iki şey mukaddestir: Din, dil. Din, bütün kudsî duygu ve düşünceleri insana telkin eder. Bu düşüncelerin, duyguların mümkün olduğu kadar tebliğ vasıtası da dildir.” (Ahmet Kabaklı, Mehmet Akif Kitabı, Toker Yayınları, 1970, sayfa 20.)

Evet, olan oldu, yaşanan yaşandı. Türklerin çoğunluğu ancak toparlanıyor. Millet kendine yeni geliyor.

Nurullah Ataç, aynı cevabın içinde, “inançları ve değer yargıları kesin olarak belirlenmiş duruk bir toplum isteyenlerden” de şikâyet ediyordu. Bunu şöyle okumak, anlamak mümkün: İslâm ve ona ait olan, dahil edilen her şey.

Türkiye'nin özüne kavuşması, insanımızın aslına dönmesi, elbette arzu edilen bir durum değil. Çünkü bu burada kalmaz. Zaten ne yapıldıysa, 'bu burada kalsın' diye yapılmadı mı?

Türk insanının yirmi yıllık çabasını, içerde ve dışarda karşılaştığı direnci, bir de bu açıdan değerlendirmek gerekir.
***
Kürtler, benzer bir süreci kendi aralarında yaşıyorlar. İslâm'la sorunları olan, maneviyata hasımlık eden komünist bir terör örgütü, bölge insanını yeni baştan 'yaratmaya' çalışıyor. Her türlü acımasızlık, baskı, yalan ve oyun eşliğinde. Biliyoruz ki, düzenden sonra düzenbaz gelir.

Beyaz Türkler gibiler. Mütedeyyin olana tahammül edemiyorlar. Katledilen imamlar, dindarlar, cami çıkışlarına kurulan pusular. Can ve mal güvenliği kalmadığı için göç edenler. Adeta insanın fıtratına savaş açtılar.

Bu kirli savaş sonucunda, bizim penceremizden bakınca, iki nesli ziyan ettiler. Onlara göre, kazanç olabilir. Sokaklarda gördüğümüz çocuklar / gençler ve onların ağabeyleri.

Yirmi sene önce sağ partilerin kalesi olan bazı il ve ilçeler, bugün, neyin merkezi haline gelmiştir? Durum maalesef budur.

'Türlü yalanlar' dedik. Biz bu yalanlara, yukarda belirtildiği üzere, alışığız. Sekiz askerimizi en ahlaksız biçimde şehit ediyor, sonra da “Katil Erdoğan” diye kampanya yapıyorlar. Hem “barışın teminatıyız” diyor, hem de seri katiller gibi cinayet işliyorlar. Hep böyleler.

'Hain saldırı' diyoruz. Hainlerle iş tutanlar, onları destekleyenler de haindir, ihanet içindedir. Birçok şey unutulur, fakat hainlik unutulmaz.

Hemen burada, şu soruyu soralım: Ataistler ile Ateistleri aynı çizgide buluşturan şey nedir?

Nişantaşı ve Etiler ahalisi, bazı medya patronları, köşe yazarları, malum işadamları, birtakım solcular ve ulusalcılar, neyin karşılığında terör örgütüne destek veriyorlar? Bu 'hizmet'leri karşılığında ne alacaklar? Ayrıca kimin adına konuşuyorlar? Millet adına olmadığı kesin.
***
Neredeyse yirmi beş yıldır, terör örgütünün her saldırısından sonra, aynı sözü duyuyoruz: 'Köşeye sıkıştılar, bunlar son çırpınışları.'

Bana öyle geliyor ki, bu sefer başka. Terörden ziyade, açık bir savaşla, yıkıcı bir tehditle karşı karşıyayız.

Rusya ve Çin bölgede, Almanya ve İngiltere bölgede, Amerika ve İsrail bölgede. İran'ın hileleri ve hamleleri ortada. Bazılarına abartılı gelse de söyleyeyim: Üçüncü Dünya Savaşı'nın içindeyiz. İlk ikisinde olduğu gibi, yeni bir paylaşım savaşı yaşanıyor. 'İstiklâl Harbi' dememizin bir nedeni de bu.

Bir de hatırlatma, bilgilendirme: Müslüman görünümlü seyyar / profesyonel teröristler var. Batı dünyası nerede operasyon yapacaksa, hangi ülkenin iç yapısıyla oynayacaksa, sınır değişikliğine gidecekse, dış müdahaleye hazır hale getirecekse, onları oraya taşıyor. Libya veya Sudan'a. Irak veya Suriye'ye.

Bu yorucu yazıyı artık bitirelim: Kardeşlik, iki şeyi beraberinde getirir; nimet ve külfet. Kardeşliğin nimetlerinden sonuna kadar faydalanacak, fakat külfetine yanaşmayacaksınız. Adil olur mu? Olmaz.

Dostluğun, birlikte yürümenin ve yaşamanın bir bedeli vardır. Hem birlikte yürümek / yaşamak isteyecek, hem de bedel ödemekten kaçınacaksınız. Böyle midir? Hayır, değildir.
Hasan Aycın'ın ifadesiyle, kan aktıkça kin yükseliyor. Önce kanı durdurmalı, sonra yarayı tedavi etmeliyiz. Yoksa bu kin denizinde hep beraber boğulup gideceğiz.

Aslında şunu söylüyoruz: Bu oyunu bozacak, kumpası boşa çıkaracak olanlar, öncelikle, Kürt kardeşlerimizdir. Asıl sorumluluk onlardadır. Artık tavrımızı, duruşumuzu gösterme, sesimizi yükseltme zamanı gelmiştir.

Yazının kaynağına ulaşmak için tıklayınız.

Yazar: İbrahim Tenekeci
22-08-15
E mail: yenisafak.com.tr
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
AKAN KAN, YÜKSELEN KİN
Online Kişi: 24
Bu Gün: 329 || Bu Ay: 787 || Toplam Ziyaretçi: 2.226.314 || Toplam Tıklanma: 52.217.804