ÂYET-İ KERÎME
Ey Peygamber! Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hrıstiyanlar da senden asla hoşnut olmayacaklardır.
Bakara, 120.
HADÎS-İ ŞERİF
Dünya tatlı ve caziptir. Allah sizi dünyada egemen kılacak ve nasıl davranacağınıza bakacaktır. Dünyadan ve kadınlardan sakının.
Müslim, Rikak, 99.
SÖZÜN ÖZÜ
Bir düşünce için ölümü göze almak, kendini feda ediş değil; hayatı anlamlandırmaktır.
İsmet Özel
Kategori : İKTİBAS / Muhtelif Mevzûlar, Yazarlar, Yazılar
Okunma Sayısı: 4338
Yazar: Ahmet Selim
HER İMAMIN MÜÇTEHİD OLMASI MI LÂZIM?



Bir merâkım var

Aydınlar,
din eğitimi hakkında daima düşünce ifade etmiştir. Mesela demiştir ki; din adamları bilgili olsun, sadece naklî bilimleri değil aklî bilimleri de öğrensin, hurafelere ve delilsiz belgesiz bilgilere önem vermesin, çağdaş değerleri de kavrasın, vs, vs...

Din eğitimini kendi haline bırakırsak, yetersiz kişiler elinde yanıltıcı ve yozlaşmalara sürükleyici bir yabancılaşma yaşanacağını, dinin aslından uzaklaşılacağını yazan, konuşan nice eski CHP'lileri hatırlıyorum. İçlerinde ciddi kalem sahipleri de vardı, ortalama okur yazarlığı olanlar da. Denilebilir ki, aydınların her çeşidinde bir miktar din eğitimi eleştirmenliği vardır! Günlük hayatın akışı içindeki ilişkilerde ve sohbetlerde bile, siyasetten şundan bundan konuşulurken, bir ara dinin nasıl anlaşılması, nasıl öğrenilmesi, hangi din anlayışının daha doğru olduğu hususlarında çeşitli parantezler açılır. Eskiden beri böyledir. Mesela, CHP'nin dine sıcak bakmadığı tarzında bir yakıştırmanın var olduğu, aslında CHP'nin din istismarına ve bilgisiz düşüncesiz hurafe ve menkıbe dindarlığına karşı olduğu, çağdaş ve samimi din ilgilerine ise hep taraftar bulunduğu anlatılırdı. Kasabalarda köylerde bile böyle muhabbetler çoktu. Çağdaş din anlayışının ve eğitiminin nasıl olması gerektiğiyle ilgili olarak çeşitli görüşler ve öneriler ifade edilirdi. Bu istikamette yazılmış kitaplar ve makaleler çoktur.

 

Hadis ilminde "rivayet" kelimesi bir özel ıstılahtır (terimdir) ve senet konusudur. Buna rağmen hadis rivayetleri eleştirilir, "rivayet ve dirayet" açılarından intikada tabi tutulur. Buna karşılık hiçbir mahfuziyeti ve mazbutiyeti olmayan ve günlük dildeki rivayete, yani söylentiye dayanan bazı bilgiler, çeşitli dinlerde veya dini kollarda ve dallarda çokça vardır; lakin ve aydınlar onları mutlak veri gibi kabullenirler ve hiç eleştirmezler, tahkik ezmezler! Eleştiri sadece bizim toplumsal hayatımızın genellikle paylaşılan normal akışına yöneltilir!

 Bir cami imamının, bir vâizin din âlimi olması beklenmez. Olursa iyi olur da hepsinin öyle olması mümkün değildir. Önem taşıyan husus, genel çerçeveyi ve istikameti iyi tanıması ve görevinin gerektirdiği bilgileri oradan alması ve uygulamasıdır. Ama onlardan neler istenir neler! Mukayeseli hukuku bilsin, fikrî hayatı bilsin, Batı'yı Doğu'yu değerlendirebilsin, akıl'la bilim'le bilgiyle ilgili felsefelere aşina olsun, neler, neler... Bazen sormuşumdur, "İslam yanlış anlaşılıyor ve anlatılıyor derken, bunu acaba hangi birikimine (müktesebatına) dayanarak söylüyorsun, sen neler biliyorsun? İzin verirsen birkaç test sorusu vaz edeyim!" Aramızda yaptığımız bu tarz konuşmaların o kadar çok hatırası var ki içimde. Çoğu rahmetli oldu o dostların, arkadaşların; fakat söyledikleri de portreleri de içinde capcanlı duruyor.

 Şimdi bahsi, asıl bağlamak istediğim yere getiriyorum. Bu entel eleştiriler hangi din adamları, hangi din anlayışı, hangi din eğitimi içindi?

 Mesela Şia'yı ve onların "masum imam" telakkisini eleştiren bir entele ve rasyonaliste ben hiç rastlamadım, Aleviliğin bazı rivayetlerini ve dedelerinin bilgi seviyesini eleştiren bir ilerici aydına da rastlamadım. Eleştiri baskısına tabi tutulan sadece Hanefi-Maturidi Sünniliktir, onun din adamlarıdır, onun din eğitimidir! Bu biraz tuhaf gelmiyor mu size? Ben bunu öteden beri yadırgamışımdır ve hiçbir izahını bulamamışımdır.

 Birisi bir kitabın bazı bölümlerini delil gösteriyor. O kitabın kimin tarafından derlendiği bile belli değildir, kendisine izafe edilen zata aidiyeti ise hiç belli değildir. Hoş bir kitaptır ama anonim gibi bir şeydir. Buradan delil olur mu? Hoşluklarını alırsın boşluklarını bırakırsın, yani faydalanabilirsin ve asıl eleştiri burada gereklidir. Fakat tam tersi yapılıyor. Bunları "mutlak veri" kabul eden bir "batınî pozitivizm ve rasyonalizm" ile Maturidi-Hanefi Sünnilik eleştiriliyor! Bu da bir imtihan herhalde.

NOT:
Vurgular bize âittir. (Doğruluş)

Yazar: Ahmet Selim
25-07-09
E mail: Mail Adresi Yok
 
 
Yorumlar: 0
Bu yazı için henüz yorum yapılmamıştır.
HER İMAMIN MÜÇTEHİD OLMASI MI LÂZIM?
Online Kişi: 32
Bu Gün: 620 || Bu Ay: 9.156 || Toplam Ziyaretçi: 2.220.602 || Toplam Tıklanma: 52.161.041